Ergül ALTAŞ

Ergül ALTAŞ

[email protected]

DOĞU TÜRKİSTAN

01 Aralık 2019 - 17:36 - Güncelleme: 03 Aralık 2019 - 20:45

DOĞU TÜRKİSTAN

            Türkistan… Doğu Türkistan… Anayurdu, atayurdu Türk’ün. Tarihe şan verdiğimiz, şeref kattığımız kutlu yürüyüşün başladığı yer; Ergenekon. Türk İslam sancağını üç kıt’ada, 24 milyon kilometre karede dalgalandıran; at koşturduğu, kılıç salladığı bu coğrafyalara medeniyet götüren milletimizin tarih sahnesine çıktığı yerdir Türkistan.

            Şimdi dünyanın en büyük hapishanesidir Türk’ün öz yurdu Doğu Türkistan. Gece gündüz kanar. Yok, yaralarını saracak bir vefalı el. Özünü, öz yurdunu unutmuş görülür dünyanın dört bir yanına dağılan kardeşleri.  İktidar mücadelesi için birbirini kıran komşularına acır, merhamet eder. Öz yurdunda, toplama kaplarında dinini, milletini inkâra zorlanan öz kardeşlerinin feryadını duymaz. Sağır ve dilsizdir kime hizmet ettiği mechul basın yayın organlarında yer almayan haberlere.

            Filistin’in karşısına Doğu Türkistan’ı, Kudüs’ün karşısına Kaşgar’ı koymayalım, tamam. Ya ne yapalım? Yanına, yanıbaşına koyalım. Ayırmayalım birini diğerinden. Filistin, Kudüs diye dünyayı ayağa kaldırırken Doğu Türkistan’ı, Kaşgar’ı görmezden gelmeyelim. Yahudileri lanetlerden kızıl Çin’i unutmayalım. Hiç olmazsa Allah’ın aslanı Hz. Ali’nin “Bir zulmü engelleyemiyorsanız en azından onu herkese duyurun.” sözünün gereğini yerine getirelim müslüman bir millet olarak.

            Dün Bosna’da ırzına geçildi analarımızın, bacılarımızın. Hala ağlıyoruz, sızısı yüreğimizde.  Bosna’da yapılanlar bugün Çin’de misliyle soydaşlarımıza yapılıyor. O gün elimizi kolumuzu bağlayıp seyrettik ekranlarda.  Pişmanlığın kahreden acısı hala taze içimizde. Müslüman bir yılanın deliğinden iki kere sokulmaz diyorsak bu dilsiz şeytan gibi susuşumuzu nereye koyacağız?

            Filistin’e göz açtırmıyorlar, Suriye yanıyor, Irak paramparca, Yemen ateş ve açlığın pencesinde. Hergün yazılı ve görsel basında. Herkesin sahibi var. Doğu Türkistan’ın, Uygurların yok. Kaşgar nerededir, bizim neyimiz olur?

            Divan-ı Lügat’it Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmut’un ülkesi. Tarih başka ne öğretti bize. Türklerin korkusundan dün Çin Seddi’ni yapanlar bugün kimliklerini unutturmak için kapmlarda insanlık dışı işkenceler yapıyor. Sahip olduğun kudretin farkında mısın? Âleme saldığın korkuya bir bak. “Titre ve kendine dön!”

            Umut yoksa, zafer imkânsızsa Kürşatlar ne uğruna öldü.

            Elin kırk yabancısına gösterdiğimiz ilgi ve alakanın binde birini öz kardeşlerine göstermeyene ne denir? Vefasız mı? Mankurt mu? Hain mi? Hepsi de Türk’e yabancı, Türk’e yakışmayan sıfatlar. Bize yakışan vefa, dostluk, kadirşinaslık, hakkı tutup kaldırmak.

            Gökbayrağı, albayrağın yanına asalım, gözümüzün önünde tutalım. Gözden ırak olan gönülden ırak olur demiş atalar, unutmayalım. Unutmak ölümdür bize.

            “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan / Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan / bu memleket bizim!” Anavatan’a sahip çıkarken Anayurt’u unutacak mıyız? Et tırnaktan ayrılmaz diyen, “Özbek Türkmen Uygur Tatar Azer bir boydur /Karakalpak Kırgız Kazak bunlar bir soydur,” diyen bize, kardeşlerimizi Çin’ın kızıl vicdanına terketmek yakışır mı?

            Dün iki arşın ipeğine olduğu gibi bugün de niteliksiz, ucuz mallarına tav olacak mıyız?

            Ah, bir serçe değil de çelik pençeli bir kartal olsaydım şimdi!

            “Bu nasıl bir derttir dermanı yoktur
            Bedenimde değil ruhumda sızı
            Görünmez bir yara acısı çoktur”

Ergül ALTAŞ