Tamer BÜKÜLEN

Tamer BÜKÜLEN

[email protected]

ŞAŞKALOZ SEPETTEKİ YUMURTALARI BEN Mİ KIRDIM

11 Mart 2020 - 11:50 - Güncelleme: 11 Mart 2020 - 12:23

ŞAŞKALOZ

SEPETTEKİ YUMURTALARI BEN Mİ KIRDIM

 

Bir arkadaşım var sormayın dostlar başına… Nedense birlikte yaptığımız bir köy ziyareti sonucu onunla biraz hasbıhâl edesim var. Eve geldik salonda küskün küskün oturuyor. Allah Allah hem suçlu hem güçlü…

Bre Allah’ın adamı sepetteki yumurtaları ben mi kırdım.

Ne lâf dinlersin, ne verilen işaretlerden anlarsın. Hep kafanın dikine gider her şeyi ben bilirim dersin.

Organik olarak beslenen ve yumurtaları kendin toplayabileceğin bir tavuk çiftliği bulmamı istemiştin bulduk ve beraberce gittik. Çiftlik sahibini tanıyordum beni kırmazdı. Senin ısrarların üzerine kendim toplayacağım dediğin üzere eline bir sepet alıp kümeslere daldın.

Kendi topladığın yumurtaların yanı sıra sana çiftlik sahibi tarafından kırk, evin annesi tarafından yedi, evin oğlu tarafından bir adet daha verilen çift sarılı yumurtaları da kendi topladığın doksandokuz yumurtanın üstüne koyuverdin.

Bir kahve içimlik zamanımız vardı acele ettin onu da içirmeden “hemen gidelim” dedin.

Atları koşulmuş arabamıza gitmek için kapıdan çıkarken kapının önünde duran aksakallı dedenin elindeki saman balyasını gördün ama oralı bile olmadın.

Yumurtaları taşıma konusunda kimseden fikir ve yardım almadan acele acele giderken ayağın bir taşa takıldı. Sepeti düşürmeden toparladın yürümeye devam ettin.

Çiftliğin iti havlayarak aniden üstüne gelince ürktün, sepeti aniden diğer eline geçirdin.

Evin en küçük oğlu elinde yumurta sepetini görünce seni tanımadığı için feryat etmeğe başladı “hırsız vaaar hırsız vaaar”. Elindekiler helâl ve sahibinden müsaadeli mallar olduğu hâlde refleks olarak ürktün, yana zıpladın neyse ki sepeti bu seferde düşürmedin.

Çok şükür arabanın yanına ulaşabildin. Acemi arabacın arabayı kaymak gibi temizlemiş. Arabaya binerken ayağın kayar gibi oldu, elinde sepet hafif bir denge kaybı yaşadın düşer gibi oturuverdin arabanın döşeğine.    

Neyse senin inatçılığını ve kendinden başka kimsenin doğruyu bilmediğini düşünerek hareket ettiğini aklımdan geçire geçire bende arabaya ulaştım. Sakince yanına oturdum. O da ne ayaklarıma kaygan ve ıslak bir şeyler değiyor. Birden irkildim eyvah yumurtalar dedim. Hemen sepeti aldığım gibi arabadan indim. İş yine bana düşmüştü.

Bizi geçirmeye gelenler hayret içinde bir bana bir sana bakarken acilen yeni fakat daha ufak bir sepet ve şilte istedim. İstemediğim hâlde bir kovada su getirdiler. El birliğiyle sağlam yumurtaları yıkadık. Hatayı yapan sen, lâf anlamayan sen yüzlerimize öyle aval aval bakarken zarara giren bizler yaptıklarını temizlemeye çalışıyorduk.

Otuzüç adet sağlam yumurta kalmıştı. İçimizdeki bazıları buna da şükür dediler. Aç olanlar yine doyamadan sofradan kalkacağız diye hayıflandılar. Sana yardım etmek isteyenler niçin bizi dikkate almıyor diye üzüldüler. Tavuklar o kadar çabalarının boşa gittiğine sinirlendiler. Horozlar için pek bir şey değişmedi. Hanımın yanlış seçim yapmışım diye kendine kızdı. Çocukların çaresiz seni kucakladılar ve düzelmen için duaya başladılar.

Konuya geçmiş üzerinden bir soluk verelim dersek; baba “o zaten hiç lâftan anlamazdı”dedi.

Ana yüreği buruk ama merhameti eksilmeden “ah oğlum ah yine inadın tuttu” deyiverdi.

Ağabeyi kardeşliğini hatırladı ama hayatı boyunca onun yüzünden kaybettiklerini hatırladı.

Kardeşleri halâ umarsızca oyuncakları ile oynarken arkadaşları ondan nasıl nemalanacaklarının hesabını yapıyorlardı. Yakın ve uzak komşuları ise kıkırdayıp duruyorlardı tenhada.

 

Ey be güzel kardeşim benim;

Ne verilen işaretleri anlıyorsun, ne öngörüsü güçlü olanları dinliyorsun, ne bilge kişilerin söylediklerine kulak veriyorsun, dağarcında ne büyük kaldı ne küçük, ne arkadaş kaldı ne dost, varlığının ve zenginliğinin azalarak yok olması etrafındakileri bir bir yok etmekte görmezmisin.

Sahibi dinlemedin kırklar sana yüz çevirdi.

Annenin kesret içinde sunduğu zenginliği göremedin. Kesret içinde tekliği bilemedin. Halk içinde Hakk’ı sezemedin.

Evin oğlunun birliğe davetine kulaklarını, ışığına gözlerini açamadın. Elçinin işaretini idrak edemedin.

…ve aksakallı kâmil insanın yumurtaları kırmaman için aralarına serpiştireceğin samanların koruyucu hikmetini bilemedin. Hayatında ve yaşamına kurallar konan başkalarının etkili olabileceğin yaşamında onlara huzur sağlayacak olan parametreleri maalesef yakalayamadın. Kibrin adaleti ve tüm güzellikleri yok edici ateşinisöndüremedin.

 

Şimdi halâ yumurtaları ben kırmadım, her şeyi ben bilirim, yumurtaların kırılması kaderde varmış, bunda da bir hayır vardır mı diyorsun. Hatayı yapan sen aç kalan başkaları, her yeri pisleten sen temizleyen başkası bu size revamı diyorsun. Vallahi haklısın yumurta sepetini bu kafayla taşımaya devam edersen bizde sana seyirci kalırsak bize her şey müstahaktır. “

Hasbıhâlimizi şöylece dinlendirelim;

Şûra Suresi’nde verilen işaret “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.” Ama görebileni görmeden, anlamadan görmeye çalışmak ne kadar zor oluyor bir bilebilsen.

Lokman Suresi’nde ise şöylece buyruluyor “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.”

Nahl Suresi’nde ise “O, büyüklük taslayanları hiç sevmez” buyrulmuyor mu?

 

A benim kibrine yenilmeye meyilli şaşkaloz arkadaşım. Sana daha ne diyeyim ki…

“Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zâlim cebbârlar grubuna kaydedilir. Böylece onlara verilen ceza buna da verilir” diyen peygamberinin sözlerine kulak ver.

Rahman ve Rahim olan Allah’a sığınarak naklediyorum ki: “Ve lâ temşi fiyl’ardı merehâ, inneke len tahrikal’arda ve len teblügalcibâle tûlâ” yani “Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme. Çünkü sen, (ne kadar hızlı bassan yine) yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin” diye buyuruyor yaradan İsrâ Suresinde.

Gel arkadaş, iş işten geçmeden yeryüzünde böbürlenerek dolaşmayı bırak. Hoşgörü, istişare ve tevazuyu gönül makamında ağırla ağırla ki gün gelince senin insanlığına şahitlik edebilsinler.

Unutma hiçbir nehrin suyu aktığı yerden aynı hüviyetiyle tekrar tekrar akmaz vesselâm.

 

 

Emre Hanzade

[email protected]