Doç. Dr. Ahmet Yılmaz SOYYER

Doç. Dr. Ahmet Yılmaz SOYYER

[email protected]

YENİDEN MAHALLE ÜZERİNE

22 Ocak 2020 - 15:23 - Güncelleme: 22 Ocak 2020 - 16:01

YENİDEN MAHALLE ÜZERİNE

Ben Ereğli gibi küçük ama muhafazakarlığa karşı 45-50 sene önce baş kaldırabilmiş bir şehirde doğdum. Annem de teyzelerim de başlarını hiç örtmediler. 1970'li yıllarda bu şehirde kızlar mini etekle dolaşabiliyordu. Bir kaç ayı dışında kafasını çevirip bakan da olmuyordu. Çevremin etkisiyle ülkücü oldum. O dönem bir tecennün devresiydi, adı konulmamış bir iç savaş vardı. Ancak ülkücülerden de devrimcilerden de kitap okuyanlar vardı. Ülkü Ocakları'nın bin kitaplık bir kütüphanesi mevcuttu. Biz kitap okuyan ülkücüler bir mahallenin sakini olmakla birlikte solu da okurduk. Nazım'ı ve Yaşar Kemal'i, o günlerde okumuştum. Kavga elbette vardı ama biz okuyanlar (o zamanlar henüz yazamıyorduk) ocaklı ağabeylerimiz tarafından korunur kollanırdık. 1980 öncesinin ocak başkanlarından Erbil Aksoylu'nun üzerimdeki emeklerini unutamam. Daha önceden de yazdım, keşke devrimcilerle oturup konuşabilseydik, emin olun bir Anadolu aydınlanmasını başlatabilirdik. 25 bin nüfuslu ama çağdaşlığa açık bir şehirden memleket fotoğrafının tamamını görmek benim için mümkün olmadı. Bana kalırsa ne istediğimizi bile tam bilmiyorduk. Dâvâ denilen anka kuşunu tanımlayacak çok az insan vardı ve bu tanımlayabilenler de farklı farklı tasvir ediyorlardı. 1976'dan sonra ülkücülük birden bire islamileşmeye başladı. Bilhassa Konya'da ülkücüler Menzil'e otobüs otobüs gider oldular. Ülkücü kızlardan başını örtüp pardösü giymeye başlayanlar oldu.


Sosyal demokrat bir ailenin ülkücü oğlu olan ben de ilahiyat okudum ama bunda o dönemdeki ülkücü islamlaşmasının hiç etkisi olmamıştı. Ben klasik şiiri seviyordum ve Arapça Farsça öğrenmek istiyordum. Bu sebeple gittim oraya. İlahiyat tahsili bana çok şey öğretti, öncelikle din denilen sahanın geleneklerle anlaşılamayacağını kavradım. Felsefe öğrendim, sosyoloji öğrendim. Okudum, okudum, okudum. Bizim mahalleden çok kişi hapse girdi, belki ilahiyat fakültesinde olduğum için ben hapis yatmadım, bilemiyorum. Hem ülkücülerin hem de devrimcilerin çok büyük bir kısmı bîgünah bir biçimde hapis yattı ve işkence gördü.


Doktora dönemimde Alevileri keşfettim, tamamına yakını devrimci gelenekten gelen Alevileri. Bir mahallede yaşayıp diğerindeki insanları sevebilmek çok zordur. 30 yılımı Alevileri anlama yolunda geçirdim. Bugün onları, Alevi olduklarını söyleyenlerden daha çok anlayabildiğimi düşünüyorum.


Ben çok değiştim, ülkücülerden de çok değişenler var. Ben Türkçenin yanındayım, dilimle yapılmış her sanatın takipçisiyim. İdeolojilerin ve siyasetin okur yazar insanlar için birer pranga olduğunu anladım. Milletin değerlerinin yanında olmaktan ziyade o değerleri anlamak sorgulamak ve gençlerin anlayarak yaşamalarının yanındayım. En sevindiğim husus artık kafası çalışan, okuyan gençliğin sorgulamayı, şüphelenmeyi ve itiraz etmeyi öğrenmiş olmalarıdır. Onlara tavsiyem tarikat görünümlü ideolojik derneklerden uzak durmalarıdır. Sivil toplum kuruluşları mühimdir, oranın gerçek sivil toplum kuruluşu olduğunu anlamanızın iki ilkesi vardır: bir aidat, iki özgür seçim... Sizden aidat alınıyorsa ve önünüze baskı olmaksızın sandık geliyorsa orası özgür bir dernektir. Atasözümüz hiç unutulmasın: para veren emir de verir.

A.Yılmaz Soyyer