YAŞANTIDA DEĞİŞİM
Türk toplumunun inanış ve düşünce dünyasının temel değerleri nelerdir? Hangi değerler üzerinde mutabakat sağlanmaktadır. Değişen zaman ve şartlar onu nasıl etkiler?
Bir yenilenme ve değişim halinde ilerleyen dünya, zamanla yeni, yeni buluş ve ürünleri insanlarla tanıştırdı. Yirminci yüzyıl teknikte müthiş atılımlara sahne oldu ve insanoğlunu hayatını kolaylaştıran nice yenilikler hayatın akışında insanlara rahatlık ve yeni imkânlar sağladı. Artık dünya insanın elinin altındaydı, biraz daha, biraz daha istedi, elde etmek için ise, daha çok koşturmaca ve emek harcadı, zamanı yetiremez oldu.
Bu gelişmeler insanların alışkanlıklarını ve hareket tarzlarını da değiştirdi. Bilgiye, iletişime açık dünya insanları etkilemeye de açıktı, o yüzden değişim düşünce dünyası ve eylemlerine de yansıdı.
Yenilikleri yakalayan, üreten, piyasaya sürenler, ürünlerini satıp yalnızca kar etmekle kalmadılar. Diğer piyasaları yok etmek, tüketim tercihlerini yönlendirmek, toplumun alışkanlıklarını değiştirmek yoluna gittiler. Hatta diğerlerinin kültürel değerlerini bile etkileyerek, düşünce yapısında değişiklik yapmaya çalışarak, kendi düşünce ve toplum yapısının üstün olduğunu göstermeye çalıştılar.
Bu üstünlük iddiası yalnızca maddi ürünlerde kalmayıp, sanat, edebiyat, düşünce, hatta inanç yapısında da geçerli oldu.
Ancak, bizce teknolojiyi elinde bulunduranın kültürü ve medeniyeti en iyi ve üstün demek değildi.
Çünkü bizim de bir zamanlar üstün olduğumuz bir medeniyetimiz vardı. Geri gidişin işaretleri daha önceleri de görülmesine rağmen On dokuzuncu yüzyıla kadar yine büyük devlet durumunda idik. Batı medeniyetinin ileri gidişini görmüş ve çareler aramıştık. Osmanlı’da ve Cumhuriyet’te batılılaşma adına nice hamleler yaptık. Başarılı olduğumuz çokça alanlar olmasına rağmen, hala devam eden arayış ve beklediğimiz yerde bulunmayışımız, konuyu tekrar gözden geçirmeyi gerektirmektedir.
Batının ilim ve teknikteki ilerlemesini kimse inkâr edemez, lakin ilerleme ancak sağlam bir fikir ve inanış sistemiyle olur. Batılı tarzda bir fikir sistemi ne yazık ki başarılı olmamıştır. İlmi ve teknik yöntem ayrı tutulmak kaydıyla, her şeyin esası insan olduğuna göre, kafa yapısı “ batıcı insan” olan anlayıştan vazgeçmek gerekir.
Dağınık gibi görünen, toparlanması zor olduğu düşünülebilen zaman dilimlerinde, bize örnek olacak, tarihimizden birçok şahsiyet mevcuttur. Onları esas alıp harmanlayarak, gereğinde diğer medeniyetleri de ihmal etmeyerek, kendimiz olan bir senteze ihtiyacımız bulunmaktadır. Yaşantımızın sosyal alanlarında da, uğraşlarımızda da bu tatbik edilebilir.
Temel kaidemiz vatan ve öz değerlerimiz olmalıdır. Vatan ve iman birbirinden ayrılmaz, bu bizim gücümüzdür. Vatan olmazsa kendi kıymetlerimiz ve inanışlarımız da yaşamaz. Bu vatanın ana unsuru Türk olmakla birlikte, asırlardır devam ederek gelen, kültürel zenginliğe sahip birçok kavim ve zümreler ile de, iç içe yaşama geleneğine sahiptir. Vatanı sevmek imandandır. İnanış da vatanla özdeşleşmiş, akla ve hoşgörüye, adalete dayalı töremizdir.
celil altınbilek 06.07.2015