Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Yahya Kemal'de Gündoğumu

07 Mart 2016 - 15:59 - Güncelleme: 01 Kasım 2020 - 00:14

Yahya Kemal’de Gündoğumu

“Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı” Y.Kemal

Türk Dünyasının en büyük şairlerinden Yahya Kemal, şairliğinden öte, bir dünya ve medeniyet görüşüne sahip olan dehadır. Onun dünyası güzel söz söylemenin daha ilerisinde bir menzildedir. Gerçi O, “Yarab bana bir ses yaratacak kudreti ver” demekle, insani hazların en büyüklerinden olan söz ve sesin kıymetini ve gücünü bilmiştir.

O’nun doğup büyüdüğü topraklarda imparatorluğun son şarkıları çalınmaktadır.  Türk’ün vatanlaştırdığı o yerlerde medeniyetimizin bütün izlerini görmek de mümkündür.

Türk’ün timsali olan saf bir iman gücüne sahip annesi aziz bir hanımdır. Hz. Peygamber sevgisiyle birlikte, ecdadına büyük hürmeti vardır. Kuran ve Türklükle -İslamlığı yoğuran, Yazıcızade’nin Muhammmediye’sini okur.  Oğlum iki insanı sev, der, Peygamber efendimizi bir de Murad Efendimizi-ecdadını-.

Annesinin dadısı ve kendisinin bakıcısı olan, Nanam dediği, konaklarının içinde sevilen sayılan hanım için: “O sevgiden vefadan, merhametten iyilikten yaratılmış ilahi bir varlıktı”, diye anlatır.  Yeryüzünde onu tanımasaydım insanlık hakkında kötümser bir fikir taşıyarak hayattan geçecektim.

Yine çevresini kaplayan kişilerden Deli Ahmed, iri yarı, Osmanlı devrinden kaldığı belli, kabadayı tavırlı zeki, hoş, rind ve geniş gönüllü biridir ve kendi hayatını tehlikeye atarak, Vardar nehrinde Yahya Kemal’i boğulmaktan kurtarmıştır.

Tesalya Harbinden önce uşak Hüseyin, Niş’den göç etmiş, külhanbeyliğe meraklı atik çevik biridir. Geceleri odasında Battal Gaaziyi,  halk tabiri ile Seyit Battal’ı okur. Plevne Müdafasına katılmıştır, hatıralarını anlatır, Yahya Kemal, ağzı açık, hayal içinde dinler.

Beyatlının, Ataları akıncı bir aileye mensuptur. Kahramanlıkları, o ruh, o yaşayış ailesine de intikal  etmiştir

Üsküp’ün tarihi mekânları, ibadethaneleri, cemiyetin adetleri, yardımlaşma, dayanışma, ramazanlar, bayramlar, Rakofça Ovalarında kırçı eğlenceleri, renk cümbüşü halinde zihnine nakşolur.

İlkokulda eski adetler ile yeni adetlerin tezatları dikkatini çeker. İlk sevdası ona şiirler yazmaya iter. Üsküp'te Rıfai şeyhi Sadettin Efendi, aydın, bilgili şair bir adamdır. Ona ilk yazdığı şiirlerini gösterir, şiir dersleri alır.Onun Tekkesine devam eder. O devirde Balkanlar da kaynaşmalar olur, babasının muhitinde Jöntürkler ve İbrahim Temo gibi önemli simalar vardır. Yönetime karşı olan faaliyetlere şahit olur ve olaylar onu etkiler.

Atalarının yarattığı bir medeniyet ve Toprakların elden çıkısı ve göç eden kimseler toplumun zihninde derin yaralar açar.”Türk’lük, Avrupa’ya doğru bir med ve ceziri biten bir deniz gibi o dağlardan çekilmiş, ancak o toprağa tuzunu bırakmıştır”

 İlerleyen zamanlarda daha  karmaşık bir çevre olan Selanik’te kısa bir süre kaldıktan sonra İstanbul’a gelir , Orada da  İbrahim Beyin köşkünde sanat alemlerine katılır . Zamanın musiki üstadı olan Kanuni Hacı Arif Bey’in fasıllarını dinler. Yenileşme cereyanlarına da şahit olur. Yeni yazarlar, yeni düşünceler ve batılılaşma çabaları, seyrettiği tiyatrolar, okuduğu kitaplar onda bir arayışa yol açar.”Memleketi zindan, Avrupa’yı nurlu bir âlem olarak” görür. Memleketten firar eder, Paris’e kaçar.

Paris’te dokuz sene kalır, bütün edebiyat çevrelerini dolaşır, okur, inceler, sonra Paris’te Siyasi Bilimler okumaya başlar, tarihe daha çok emek verir.  Orada Tarih medeniyet ve şiir görüşü olgunlaşır ve pekişir.

Vatan sevgisi, doğal içgüdü ve alışkanlık, yurt, dil, ortak şan ve zafer, ızdırap,  keder ve çeşitli konularda dayanışma gibi birçok esaslardan meydana gelir. (1)

Renan, “Bir Millet Nedir” adlı eserinde demiştir ki, “Bir millet, bir ruh gibidir. Gerçekte, bir demek olan iki şey vardır ki, bir ruhu teşkil ederler. Bu şeylerin biri, geçmişte, diğeri şimdidedir. Biri, gayet zengin miras olan ortak düşünce ve idaredir. Diğeri, beraberce yaşama ve ortaklaşa ulaştıkları mirasa sahip olmakta devam etme arzusudur.

 

Bizim Coğrafyamızda, Vatan sevgisi, Namık Kemal’de yoğun bir şekilde olarak ele alındığında, o koca imparatorluğun elden yavaş yavaş kaybedildiğinin farkındaydı onun için Vatan yahut Silistire’yi yazmıştı ve bu piyes milletin bağrında bir şahlanış oldu. Fakat vatan kavramının söylenişi yeni değildi. Fuzuli yaşadığı toprakların kıymetini sevdiklerinin olduğu yerle bir olarak görüyor:

 Edemem terk Fuzûlî, ser-i kûyın yârin
Vatanımdır vatanımdır vatanımdır vatanım…   Diyordu.                                                                                İslamiyetin ilk zamanlarında da vatan fikri önemli olmuştur, vatan sevgisi   imandandır, düsturu benimsenmişti. Fakat bir zamandır millet ile din bir arada söylenir olmuştu.

Yahya Kemal’de Vatan ve Millet fikri kemale erişmiştir Ona Göre: Bu millet İslamiyeti kendi mizacına göre kabul etmiştir. Ben Türk milletinin inandığı Allah’a ve yine Türk Milletinin inandığı peygambere inanırım. Milletimiz şiddetle inandığı ve asırlarca uğrunda gaza bayrağı açarak milyonlarca şehit verdiği bir imanla, ülkeler fethedip, bize büyük bir vatan kurmuştur(.2).

Yahya Kemal hissedişlerini ve dünyasını bize efsunlu kelimelerle anlatti:

Bir uzak diyar vardı.  Balkan dağlarında, ben orada doğmuşum.  Uzak diyarlardan gelmişim, Gönlü bir, imanı bir insan yığını ile beraber olmuşum. Onların gülmelerini, ağlamalarını şarkılarını duymuşum. Atalarımın da dâhil olduğu erenlerle, o memleketleri hem kılıçlarımızla ve canlarımızla hem kalemimizle Türk yapmışız. Hz Peygambere saf bir imanla inanmışız. Hakkı, adaleti, bu yolda sonsuzluğu düstur edinmişiz. Gönüllerde olmuş,  gönüle girmişiz. Güzeli, güzelliği, inceliği sevmiş onun yolundan gitmişiz.

Ancak gün gelmiş güçten düşmüş, aynı düsturlar üstünde olsak da cihanda söz yürütemez olmuşuz. Ben o güzelliklere yaşama hakkı tanınmayan bir zamanda doğmuşum.   Serpilmeye başlayınca, bir başka diyarın çiçekleri gönlümde yer etmeye başlamış. Malum: ses, söz, sanat hep bizim derdimiz olmuş.

Lord Byron diye birini tanımışım, o ki zengin ve varlıklı bir aileden gelmesine rağmen, isyankâr ruhlu, hayatı olabildiğince zıt ve farklı uçlarda yaşamış biridir.O Ezilenlerin ve zor durumda olanların dostudur. Geçmişte kalan, kuvvetli ve parlak medeniyet ve fikirlerin yeniden yaşanması taraftarı olmuştur. Kalemi de çok kuvvetlidir, iyi sanatkârdır.  Eski Yunan Medeniyeti ile şimdiki Yunan’ı bir sanmış, onlar için, Türklere karşı istiklal mücadelesine giderken vefat etmiştir. O’nun varlığı bana bir şeyler ilham etmiş ve Açık Deniz’de şunu söylemişim.

“Kalbimde vardı Byron’u bedbaht eden melal”

Ben de bir zaman Byron gibi, bıkıp usanmıştım-. Hatta o bıkıp usanmalar-melal- beni Parislere götürdü. Hâlbuki “O mahiler derya içre yaşarlar, deryayı bilmezler.” misali, denizde yaşayan, onu bilmeyen balık gibi, kendi deniz’imin farkına varmamıştım. Hâlbuki Byron kendi arayışını özünde-aslında değil dışarılarda aradı bu vaziyet de onu bahtsız yaptı.  Balkan şehirlerinde geçen çocukluğumu hissettim, orada kurulan medeniyeti, yaşayan güzel insanları, atalarım olan akıncıların o mübarek gazalar için, nasıl yılmadan usanmadan kızıl elmaya yöneldiklerini, o sonsuzluk fikrini,  nasıl gönülleriyle bir gönül medeniyeti oluşturduklarını...

Yaşadığım tecrübeler ve ceddimin yaşadıklarını fark edince o sonsuzluk fikrini hissettim. Aldım, başımı âlemin son serhaddi- sınırı neresidir diye gidebildiğim kadar gittim, -tıpkı cedlerim gibi-, yolumu bir deniz kesti o denizde kendimi gördüm. Onun imani gücü karşısında ne bir gemi ne bir tekne durabildi. Ejderha misali ona kimse karşı koyamadı, Yolu üzerindeki her şeyi hâkimiyetine aldı. Fakat bir zaman sonra kıyıya ulaşınca, ona gücü yetmedi. O kıyılarda da varlığını hissettirdi, tuzunu bıraktı. Ulaştığı yer, geçtiği mekânlar çok büyük ve sonsuzdu. Lakin bu sonsuzluk ihtirası, bu uzun yol alışlar bir son değildi. Bir bitmeyen sonsuzluk fikri, içimizdeki varlıkta hep yaşayacaktı.

Celil Altınbilek                                                                                        
07.03.2016 

  1. 1-Alexis Bertrand. Ahlak felsefesi s.201. Akçağ yayın 2001
  2. 2-Nihat Sami.  Bir Dağdan Bir Dağa. s.13 Kubbealtı yayın
  3. -Tırnak içindeki ifadeler Y. Kemal'e ait olup hatıralarından alınmıştır.