Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Tarihte Bilginin Önemi

30 Kasım 2017 - 22:42 - Güncelleme: 30 Kasım 2017 - 22:50

~~ Tarihte Bilginin Önemi
  Bilgi insanları ve insanlığı ne kadar yüceltmiştir. Medeniyetler ilerlemelerini bilgiye borçludurlar desek hiç de abartmış sayılmayız. Bizim alanımız sosyal konular olduğu için vereceğimiz örnekler de bu yönde olacaktır. İslam’dan öncesinde de Türk Töresini, Türk Devletini korumaya yönelik esas zemin, bilgi idi. “Hâkim olanlara, olması gerekenlere Bilge unvanı veriliyordu. Bilge- bilgili olmak fazileti kadınlardan da bekleniyor, hem Hakan’a hem de eşine bu unvan veriliyordu.”( 1).
   Çok okuyan, tercümeler yapan ve fikir dünyamızda önemli bir yere sahip olan Cemil Meriç, inanılmaz üreten ve nitelikli eserler veren Hilmi Ziya için kendiden bir şey katmaz, okuduklarını yazar diye tenkit eder.
Yine önemli fikir insanlarımızdan Ahmet Yasar Ocak, Türk kültür hayatımızdan bahsederken eski düşünce ve inanışların fikir sahamızda ve yaşayımızda etkili olduğunu, Yesevi’den Yunus’a birçok düşünce ve iman adamımızın bu fikirlerle yoğrulduğuna işaret etmektedir. Bilindiği gibi Türkler, yer ve gök tanrı inancına sahip olsa da Şamanizm, Burkan ve Mani dinlerinin tesiri altında yaşayış ve alışkanlıklar edinmiş, hatta Uygurların bir kısmı on beşince asra kadar İslam öncesi inançlarına sadık kalmışlardır.
  Türklerin mensup oldukları eski dinlerin hatıraları ve izlerinin,  inanç hayatımıza geçtini, orada hüküm sürdüğünü, daha öncesinden, belirli şeklerde bahseden Fuad Köprülü ve Emel Esin’in  bu görüşlerin üzerinden giden ve daha net ve kalın çizgilerle bu fikrileri işleyen A. Yaşar Ocak fikir hayatımızda önemini ve değerini arttırdı.
  Galip Dede ise, Türk şiirinde haklı bir yer edinen köşe taşlarımızdan ve “gözbebeklerimizden” biri idi. Üstadı, yoldaşı olarak gördüğü Hazreti Mevlana’ya benzemeyi arzu etmekte, onunla bir olabilmekten-anılmaktan iftihar etmekteydi.   “Esrarını mesneviden aldım, çaldımsa miri malı çaldım,” diye yazmıştı.


  Bilginin kaynağı felsefenin ana uğraşlarından olmuştur. Bilgiyi sunanın ne kadar kendisinden bir şeyler kattığı veya alıntı yaptığı, ne kadar kaynağın kendisi olduğu ise ayrı bir uğraş konusudur. İlim insanlarının kendinden bir şeyler katması ve orijinalliği asıl olandır. Gazeteci, yazar ve edebiyatçıların ise görevi daha geniş kitleye ve millete sesini duyurmasıdır ki belirli konularda oblektif ve ilmi olması zorunludur. İlim insanlarının ise ekseri geniş yelpazeyi çok yakalayamadıkları görülmektedir. Ancak güzeli, sanatı sevdirmek ve özelliklede zaman zaman uyarıcı olmak, bütünün vazife dâhilinde olmalıdır.
Celil Altınbilek                                                                      30.11.2017


1- Emel Esin- Türk Kültür Tarihi İç Asyadaki Erken Safhalar s.7. TTK 1985