Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Mevlana Devrinde Türkiye

05 Aralık 2019 - 22:18 - Güncelleme: 17 Aralık 2020 - 14:22

Mevlana Devrinde Türkiye

     Anadolu 1071 yılında kesin bir şekilde Türk hâkimiyetine girmişti, on üçüncü yüzyılda ise Asya ve Anadolu topraklarında Moğol istilası döneme damgasını vurmuştur, bu devirde Anadolu çok çalkantılı bir dönem yaşamış, Selçuklu devleti yıkılmış, Anadolu Beylikleri ve nihayetinde Osmanlı ortaya çıkmıştı. Bu zamanlarda, Yunus Emre, İbni Arabî, Konevi ve Mevlana Celaleddin gibi büyük fikir ve gönül insanları yaşamıştır.

     Etkisi, öğretisi zamanından günümüze kadar ulaşan Mevlana( 1207-1273)  hakkında Türk halkının çok büyük bir saygısı bulunmaktadır. Ancak son zamanlarda ona yöneltilen bazı eleştirirler mevcuttur. Mevlana Celaleddin ile ilgili eleştiri ve sorunların 1244 yılında Şemsi Tebrizi ile görüşmelerinden sonra başladığını düşünmekteyiz.  Biz öncelikle, onun yaşadığı zamandan hem siyasi hem de sosyal olarak bazı anlatımlar yaparak, devrindeki durumu izah etmeye çalışacağız.  

     Türkler Anadolu’da,  Bizanslılarla ve haçlı seferlerini düzenleyen birleşik Hıristiyan orduları ile mücadele etti, Bir asır süren mücadele, savaş ve zorluklardan sonra Anadolu kesinkes Türk vatanı oldu.  On üçüncü asrın başında Alâeddin Keykubad’ın saltanatı (1220-1237) ile Türkiye Selçukluları ikbal-parlak devrini yaşadı, sonrasında,  merkezi idarede aksaklıklar, iç karışıklıklar, hem devletin hem de halkın düzen ve istikrarını bozdu. 1240 yılındaki Babailer isyanı da Selçuklu devletini güçten düşürdü. 1243 tarihli Kösedağ bozgunu ile Türkiye Moğol hâkimiyetine girdi.

     “Moğol istilası tarihin en kudretli ve şiddetli hareketlerinden birini ve belki de birincisini ortaya çıkardı. Bütün Asya’yı, Doğu ve Orta Avrupa’yı alt üst eden bu istilanın en müthiş neticeleri, şüphesiz geniş sınırları Türkistan, Harizm, Horasan, İran, Irak’ta, göçebe bozkırlarında ve en sonunda Anadolu’da kendini göstermişti. Bu ülkeler ve milyonluk şehirleri yıkılmış yüz binlerce insan hayatı sonlandırılmıştı.” (1),

     Mevlana’nın yoğun hücumlara uğradığı bu zamanlardan bahsedelim.  Moğol istilası önünde Anadolu’ya kaçıp canını kurtaran Türkmenler, burada birbiri üzerine yığılıyor, otlak ve geçim ihtiyacıyla, yerleşik halk ve devlet ile çatışmaları kaçınılmaz kılıyordu.(2)   Anadolu Selçuklu tahtında Sultan İzzettin Keykuvas (1246-62) bulunmaktaydı, Taht için Moğolların desteğini alan 4. Kılıçarsan, kardeşiyle iktidar mücadelesi yaptı, fakat yenildi. Moğol Hakanı Baycu 1256 senesinde kendisine yakın olan 4. Kılıçarslan’ı, Vezir Pervane’nin yardımıyla tahta geçirdi.

     Türkiye Tahtında, kardeşler arasında mücadeleler oldu, sonrasında kardeşler, devleti beraber yönettiler.  İzzeddin Keykavus, Moğollara karşı Türk istiklali ve İslam cihadının bir temsilcisi sayılmıştı, Mevlana’nın onunla dostane bir münasebeti olmuş ve mektuplarında ona evlad diye hitap etmişti. Türkmenler, Uc Gazisi Mehmet önderliğinde Denizli tarafında yerleşmişlerdi, Türkmenler, hem Kılıçarslan’a hem de Moğollara karşı gelip, mücadele ediyor, kendi bağımsızlıklarını kazanmak istiyorlardı. Öyle ki O’nlar Anadolu’da ve Konya da zulme uğradı. Türkmen Beyi Mehmet de Mevlana ile iyi ilişkiler içinde idi.

Sonrasında ise Anadolu toprakları daha bir huzurlu ve sakin geçmiş, Moğol zulmünden daha az bahsedilir olmuştu,  kaynaklar, 1262 ile 1277 yıllarında M. Pervane’nin hâkimiyeti ele geçirdiği zamanda asayiş ve düzenin o kadar ileri olduğunu belirtmek için,  kurt ile kuzu birlikte su içip dolaşıyorlardı diye yazmıştı.

Celil Altınbilek
04.12.2019

    

  1. Osman Turan. Selçuklular Devrinde Türkiye s.505 Boğaziçi 1993 
  2. A.g.e. s.426.