Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Hakan Kırımlı ile Kırım Üzerine

15 Mart 2017 - 09:49 - Güncelleme: 18 Mayıs 2021 - 20:37

Hakan Kırımlı ile Kırım Üzerine

Manisa Celal Bayar Üniversite’sinin yirmi beşinci yılı faaliyetleri çerçevesinde Hakan Kırımlı Manisa’ya geldi. Ayrıca, Hakan Hocam,  istidatlı talebeler Hacer Durmaz ve Turgay Aktaş ile beraber konferanstan önce mekânımızı da şenlendirdiler.   Kıymetli ilim adamı Bilkent Üniversitesinde profesör olarak görev yapmakta ve Uluslar arası ilişkiler alanında dersler vermektedir. Kendisi 1860 yılında Kırım’dan göç eden, Kırım Tatarları’ndan bir aileye mensuptur.
Kıymetli ve gözüpek Türk Evladlarının yaşadığı Kırım, Karadeniz’in kuzeyinde çok önemli bir stratejik konuma sahiptir. Hava şartları ılıman ve Akdeniz iklimiyle eşdeğerlidir. Kırım’ın “çöl “diye ifade edilin kuzeyi ile ” yalıboyu” denen güneyi coğrafi farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar insanların fiziki yapısından dillerine kadar uzanır.  Kuzeyde Kıpçak özellikleri ağırlıklıdır, güney tarafında ise Oğuz baskınlığı öne çıkar, orada yaşayanlar ve coğrafyaya dâhil olanlarla uyumlu birliktelik, Türk kültür ve medeniyetinin kendine has özelliklerini meydana getirir
Bölgedeki Hazar ve Peçenek hâkimiyetinden sonra 10. ve 11. yüzyıllarda Kıpçakların-Kumanların varlığını tesis etmesi bu bölgenin Türkleşmesinde en önemli amil olmuştur.. Kıpçak dili ve kültürü bugünkü Kırım Tatarları diye isimlendirilen topluluğun belirleyici unsuru oluşturur.
Kırım Tatarları kendilerini, Cengiz Han’ın 1227 senesinde ölümünden sonra kurulan devletlerden biri olan ve sonradan Türk unsurların ağırlık kazandığı Altın Orda Devletinin varisi olarak kabul ederler. O’nun yıkılışından sonra Giray Hanedanları tarafından 15 yy başlarında Giray Hanlığı tesis edilir ve kısa bir süre sonra da Osmanlı Devleti ile ittifaka girerler. Güçlü bir devlet idiler,1571 yılında Rus kuvvetlerini perişan edip Moskova’ya girdiler ve orayı yakıp yıktılar.
Osmanlı himayesine giren Kırım Hanlığı, Osmanlı’nın Avrupa’ya seferlerine Tatar Süvari birlikleriyle katıldı. Kırım Hanlığının, Osmanlı’nın nazarında önemi ve değeri farklıydı. Protokolde daima Osmanlı ile aynı unvan, muamele ve usullere tabi oldular. Hutbelerde adları Padişahla beraber adı anıldı. Kendi namlarına sikke bastırırlardı.


Hakan Kırımlı Hocamızın anlattıklarına devam edelim; Tataristan’ın Başşehrindeki Kazan Tatarları ile Kırım tatarları farklı boylardır. Kırımda, Kırım Tatarca’sı konuşulur ve Türkçeye en yakın lisandır ve anlaşması kolaydır.
Kırım’a ve İstanbul boğazına hâkim olan Karadeniz’e hâkim olur.Rusya için, Hedef İstanbul’dur.  Ruslar 1783 de Kırım’ı işgal ettiklerinde halkın % 98 i Kırım Tatarıdır. İşgalle birlikte Sivastopal’da tersane inşa ederler, savaş donanması kurarlar. Burayı tarih boyunca terk etmemek için ellerinden geleni yaparlar. Kırım’da katliama başlarlar.  Nüfus yapısını değiştirmek için her şey yapılır.
Kırım’ın Ruslaştırılması için inanılmaz ölçüde kaynaklar aktarıldı. Çarlık Rusya’sında yapılan soykırım, sürgünler Bolşevik devrimden sonra da devam eder, hem de fazlasıyla ve şekil değiştirerek de. 1920 ve 30 lu senelerde önceden imam veya mektep öğretmeni olmanız katledilmeniz öldürülmeniz için yeterli bir sebebti.
Kırım hanlığı tarih boyunca hürriyeti ve istiklali için mücadele etmiştir. Buranın evladlarından olan, İsmail Gaspıralı fikirleri Türk dünyasını etkiledi. O, Türkler arasında dilde-lisanda, fikirde ve işte birliği önermektedir.
İkinci cihan harbi sonunda, 1944 yılında Alman orduları Rusya’yı terk ettikten on gün sonra Kırım’da soykırım ve sürgün başladı. Kırım’da bir tane Kırımlı bırakmamak için, hayvan taşıyan vagonların bir tanesine 250 kişi doldurularak 25 gün süren cehennemi sürgün yapıldı. Vagonlarda canlılarla vefat edenler aynı anda günlerce yola devam ettiler. Oranın insanlarını öldürdüler. Bütün bunlar insanlık tarihinin en büyük canisinden bir olan Stalin tarafından yaptırıldı. Kırım,1991 yılında bağımsızlığını kazanan Ukrayna içinde muhtar cumhuriyet olarak yer aldı. Kırım Tatarları inanılmaz bir mücadele ve birlik içinde yine yurtlarına geldiler. Kendi meclislerini kurdular. Rusya’nın Kırım ele geçirme düşüncesi hiçbir zaman yok olmamıştı.2014 senesinde uydurma ve sahte bir halk oylamasıyla Sovyetlerce işgal edildiler, meclis- parlamento dağıtıldı. Yine sürgünler öldürme yok etmeler başladı.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra,  Batı Dünyası kararlı ve ne istediğini bilir şekilde hareket etmiyor. Soğuk savaştan itibaren müttefiklerini ve hedeflerini tayin edemiyor. Rusya’nın hedefi ise yine İmparatorluk Rusyası gibidir. Hedefleri değişmedi. Rusya, basını çok iyi yönlendiriyor. Algı yönetimini istediği gibi yapıyor. Bütün Avrupa’da,  Asyada her yerde planlı bir şekilde hareket ediyor. Partileri destekliyor. Başkanlar seçtiriyor. Adamlar satın alıyor. Asya’daki Türk devletlerini kontrol altına almış ve kukla idareler tesis etmiştir. Avrupa’daki faşist ve uç rejimleri Rusya desteklemektedir. Olmadı askeri kuvvet kullanmaktadır. İşte Kırımı işgal edildi. Suriye’ye geldi yerleşti, Halep’i yaktı yıktı. İşid’i ve gerici dini akımları Rusya desteklemektedir. İşid, Suriye’de Rusya’ya bir taş bile atmamıştır.
Şunu düşünmemiz ve tartmamız lazım 300 sene biz kiminle savaş ettik en çok toprak ve insan kaybımızı kime karşı yaptık. Rusya’ya karşı değil mi?
Ruslar, Kırım’da da çok yerde olduğu gibi işgali gerçekleştirmişler, gelen kuvvetli olmayan tepkilere aldırmamışlar, fiili durumu gerçekleştirip, olayın sıcaklığını yitirip, zamanla meşru hale gelmesini sağlamışlardır.
Rusya’nın zulüm ve dünya impatorluğu için Kırım hayati öneme haizdir. Kırımlı aydınlar demokratik ve ısrarlı çabalarıyla Kırım işgalini, unutturmamaya, canlı tutmaya çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bu durum son derece önemlidir.
Bu son derece inançlı ve kararlı, nezaket sahibi, aynı zamanda mütevazı Türk Evladı olan Hakan Kırımlı, Rusyaya karşı bütün medeni dünya birlikte hareket etmesi gerektiğini söylemektedir. Türkiyenin ne yapması gerektiğini ise, dua ile birlikte ve Ankara’nın kararlı ve şuurlu tutumuna havale etmektedir.
Kanaatimizce en önemli kısa vadede olmasa bile netice alınacak çare, Gaspıralı’nın dediği gibi fikir birlikteliğidir. Gaspıralı mecmuasını çıkarmak için zamanında, çiftlik sahiplerine ve zengin kişilere müracaat edip yardım istediğinde, mecmua çıkarmak için para mı verilirmiş diye itiraz etmişlerdir.Şimdi O zengin topraklar gitmiş ve el değiştirmiştir. Hâlbuki sahip olduğumuz Türk Medeniyeti fikri ve değerleri hala bizi bir arada tutmaktadır. Neticede kendi öz değerlerimiz ve kültür birliğimiz dünyanın neresinde olursa olsun bizi bir eylemektedir.

Celil Altınbilek                                                                              15.03.2017