Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

ERMENİ PATIRTISI

07 Nisan 2015 - 23:43 - Güncelleme: 08 Nisan 2015 - 11:38

ERMENİ PATIRDISI
Uzun zamandır bitip tükenmez Ermeni gürültüleri, son hız devam ederken, bizler neler yapıyoruz?
Uzun bir geçmişten gelen netliği olmayan hatırlayışlarla, her zamanki gibi vurdumduymazlıkla, bu konu bize uzak görünebiliyor.
Ama Onlar unutmuyor. Bizler için de, unutmak, hatırlamamak, geçmişi bilmemek bir eksiklikten öte bir zaafiyete uzanmış durumda. Sesimiz bir türlü gür çıkmıyor
Ermeniler dünya üzerinde kopuntu-diasporalarıyla- çokça mali kaynaklarını akıtarak filmler yapıyorlar, herhangi bir ülkenin herhangi bir köşesinde, reklam panolarına afişler asıyorlar, kendilerinden veya kendilerine uygun buldukları kişiler vasıtasıyla iddialarını parlamentolarına getiriyorlar, her zeminde kendi propagandalarını yaparak meseleyi canlı tutuyorlar, sorunun aslını bilmeyen kişileri etkileyerek ve inandırarak Ermenilik bilincini canlı tutmak istiyorlar.
Oysaki biz yeryüzünde, Orta Asya’dan beri insanlık için çalışmaya ilke edinen ve dünyaya adalet ve nizam götürmek üzere olduğunu varlık sebebi sayan, bir milletin torunlarız.
Karşımızda bizi suçlayanlara şöyle bir baktığımızda ise, şu zamanlarda, kan, nefret ve kin tutmanın onların ortak özelliği olduğunu görmekteyiz. Masum insanların kanı üzerinden bir millet inşa edilemez ve varlığını sürdüremez.
Onların son devletleri uzun zamanlar önce Bizans tarafından yıkıldı. O tarihten sonra parça parça ve dağınık olarak, ağırlıklı Anadolu ve Rusya topraklarında bir sınır bütünlüğüyle özdeşleşmeyecek şekilde yaşadılar.
İçlerinden madeni sanatlarda, müzikte birçok sanatçılar çıktı takdir edildiler ve sevildiler, yetenekli insanları devletin en önemli makamlarında görev yaptılar. Dinlerini, dillerini inançlarını muhafaza ettiler. Bu ırkın, eğitimli, âlimi, sanatkârı bu topluma kültüre ve devlete hizmet etti ve sadık millet olarak anıldılar.
Ancak Batı Dünyası ve Rusya bu vahşi ırkın babarlığını kavrayıp, çıkarları için onlara kanca atınca, nimet bilmez oldular. İsyana, din adamlarıyla başladılar, mabetlere silah doldurdular ve kan dökücü oldular.
Ermeniler asırlarca varlıklarını korudukları Osmanlı' ya isyan ettiler. Birinci Dünya savaşında Türkiye yedi düvelle çarpışırken köyleri, şehirleri bastılar, masum insanları öldürdüler. Ordumuza karşı çete savaşlarında bulunup, arkadan vurdular, bu da yetmedi bize savaş açtılar, düzenli ordu kurdular ve bizimle çarpıştılar. Kazım Karabekir karşısında Ermeni Ordusu yenildi. Daha sonra, bir milyon Ermeni, destekçileri olan, Rusya Topraklarına göç etti.
Bütün dünyaya dağılmış Ermeni diasporası ve Batı, bu ırkın hangi özelliklerini bilip ve kullanmış olmalı ki, eski devirlerde olduğu gibi Cumhuriyet kurulduktan da sonra kendini ifade ve medya faaliyetiyle yetinmediler. Devlet adamlarımız, konsoloslarımız, görevlilerimiz ve masum insanlarımız katledildiler.
Biz Türkler olarak, konuya gereken önemi vermedik, bir zaman bunu biz değil Osmanlı yapmış, demiştik. Batı da eğitim almış, yaşamış, eğitilmiş, kendini biz gibi hissetmeyen, onların fikir dünyasına sahip ve onlar tarafından desteklenen ve şişirilen bazı yazarçizer takımları, onların iç kopuntuları çeşit çeşit ahkâm keserek bizi suçlu ilan etti.
Bu devam eden savaş, bir tarihin aydınlatılması sorunu değildir. Durum tarih meselesini çoktan aşmıştır. Arşivleri açalım demekle de bu iş olmaz. Gerçekleri zaten bu olayların failleri de bilmektedirler...
Bizim yapmamız gereken bize karşı olan bu ve benzeri hücumlara karşı duyarlı olmak ve kendimizi medya, sanat, edebiyat ve reklam yoluyla bilinçli ve programlı ve bol mali kaynak desteğiyle ifade etmek, anlatmaktır. Konunun ve sorunun bilinmesi için, şiir, edebiyat ve sanat eserleri vermek, filmler yapmak, yurtdışında da onların faaliyetlerinden daha fazla, bizi anlatan faaliyetlerde bulunmak bunun içinde kendi kültürümüzü ve değerlerimizi daha çok ve programlı kullanmak milli bir görev kabul edilmelidir.

celil altınbilek                                                                  07.04.2015