EMANETİ EHLİNE VERMEK VE KASIM AĞA
Hepimizin hayatında uzanmak istediği hedefler ve bekleyişler vardır. Kimi zaman layık olduğumuzu düşündüğümüz yere, bir başkasının geldiğini görür, üzülür, orayı elde etmek için her türlü mücadeleyi göze alırız. Veyahut yalnızca seyir halinde kalır, mevcut duruma üzülürüz. Belki de kimse kıymet bilmiyor deyip hayata küseriz.
Osmanlının gücünün ve hükmünün tartışılmadığı devirlerden sonra on yedinci yüzyıl, gücün, huzurun ve sakinliğin kaybolduğu zamanlardır. Dördüncü Mehmet taht sahibidir.
Mutat olduğu üzere dış harpler devam etmektedir. Fakat içeride bir şeyler iyi gitmemektedir. Memlekette, özellikle eşkıyalık, başta Celali İsyanları ile sosyal bünye alt üst olmuştur. Dördüncü Murat’ın demir yumruğu ile ülke biraz sükûn bulmuş gibi olsa da, ondan sonra durum eskisinden de kötü haldedir.
Dördüncü Mehmet, yedi yaşında tahta çıkmıştır. Ancak, Büyük Valide Kösem Sultan hırsla ve arzularıyla, idareye hâkimdir. Paşalar, silah ağaları ve ulema çeşit çeşit güç hizipleri oluşturmuşlardır. Birbiri ardına gelen sadrazamlar herhangi bir icraat yapamadan kellelerini verip gitmektedirler. Uzun zamandır makamlar, rüşvet ve güçle alınıp verilmektedir.
Kötü gidişin hâkim olduğu zamanlarda, memleketini seven, kendi için bir şey istemeyen, ülkesinin ve insanın iyiliğini isteyen birileri elbet olacak ve tarih sahnesine çıkacaktır. İsmi ön plana çıkmayan kahramanlardan biri de Kasım Ağa’dır.
Kasım Ağa’nın dünya tarihinin en büyük mimarlarından olan Mimar Sinan’ın talebesi olduğu rivayet edilir. Sultan İbrahim ve IV. Mehmet devirlerinde baş mimarlık yapmıştır. Ayrıca devlet kademelerindeki çeşitli birimlerde Kethuda’lık(yardımcı) görevlerinde de bulunmuştur. Sultan İbrahim devrinde, idam edilen Kemankeş Mustafa Paşanın dostu ve yakını olması sebebiyle görevden alınarak, mallarına el konulup, Gelibolu’ya sürülmüştür. Fakat yeni mimarbaşının yaptığı yapıların, maliyetinin Kasım Ağa’nınkinden, daha aşırı yüksek olduğu anlaşılınca, Kasım Ağa’nın kıymeti anlaşılmış ve tekrar eski görevine iade edilmiştir.
Büyük bir gücü elinde bulundura Kösem Sultan, padişahı da değiştirmeye teşebbüs edince, Dördüncü Mehmet’in annesi Valide Turhan Sultan’ın karşı manevrasıyla boğularak tarihteki güçlü yerini alır. Kuvvet artık, hamiyetli ve iyi kalpli Turhan Sultan’dadır.
Kasım Ağa, Valide Turhan Sultan’a, Sadrazamlık için, daha önce çok önemli görevlerde bulunmamış Köprülü Mehmet’i tavsiye eder. Fakat bu tavsiye öğrenilince, rakiplerince, Köprülü, Köstendil’e sürülür. Kendisi de bütün mal varlığına el konularak önce Yedikule Kanlıkuyu Zindanına gönderilir daha sonra da Kıbrıs’a sürgün edilir.
Bir vesileyle affedilen Kasım Ağa, tekrar İstanbul’a döner. Memlekette işler iyi gitmemektedir. Kasım Ağa, derdin çaresinin, azim ve kararlılığını ve kabiliyetini gördüğü seksenlik ihtiyar Köprülü Mehmet’te olduğuna inanır, bir kısım aklıselim, kılıç ve kalem sahibi de Ağa’yla beraber hareket ederler. Kasım Ağa, Turhan Sultan’ı ikna eder. Köprülü Mehmet Veziriazam olur.
Köprülü Mehmet Paşayla birlikte, ükede taşlar yerine oturmuş, askeri başarıların yanında, özellikle huzuru bozan eşkıyanın önü alınmıştır. Ömrünün son beş yılını koca ihtiyar, at sırtında, koca imparatorluğunun bir ucundan bir ucunda mücadeleyle geçirmiştir. Mehmet Paşa’nın iktidarı çok kanlı geçmiş fakat bir huzur ortamı oluşmuştur. Daha sonra âlim oğlu Fazıl Ahmet Paşayla birlikteki zamana, Köprülüler Devri denilmiş, Ülke, yönünü ileri doğru çevirmiştir.
İki kere malı mülküne el konulmuş, sürgüne gönderilmiş ve ölüm tehlikesi yaşamış Kasım Ağa’nın Memleket Sevdası ne güzeldir. Herhangi bir menfaat beklemeden faydalı işler yapabilmek için çabalamış, onun bu düşüncesini Hatice Turhan Sultan, uz görüşüyle desteklenmiştir.
En zor zamanlarda bir memlekette Kasım Ağa’lar çıkar mı? Toplum ve idari kademe, kendine doğru yolu göstereni hazım ve kabul edebilir mi? Cemiyetin inanç sistemleri ve eğitimleri, kurumları nedir ve bu fikri nasıl karşılar.
Bu soruların cevabını vermeden birileri, Kasım Ağa’yı nasıl dinler…
Celil altınbilek.
05.10.14