Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

DÜŞÜNCE DÜNYAMIZ

30 Mart 2015 - 22:34 - Güncelleme: 30 Mart 2015 - 22:58

DÜŞÜNCE DÜNYAMIZ

Dünyanın bilimde ileri gitmesi, teknolojinin gelişmesi, bir adımda dünyanın diğer ucuna kolayca ulaşması,  bizim düşünce sistemimizde de değişikliklere yol açtı. Artık sınırlar ortadan kalkacak, az emekle çok işler yapılacak, yorulmadan rahata erecek, bizler de mutlu, barış içinde yaşayacaktık!

Fakat nedense, fen ve teknikteki bu ileri gidiş, belirli kolaylıklar sağlamasına rağmen, dünyadaki kavgalar, ihtiraslar azalmadı. Gücü ve teknolojiyi eline geçiren medeniyetin veya onun temsilcisi milletlerin dünya hâkimiyetini sağlama, tahakküm etme,  ekonomik kaynakları ele geçirme arzularını azaltmadığı gibi arttırdıkça arttırdı.

Batı Medeniyeti-buna Rusya da dâhil- olmak üzere, kendi menfaatleri, inançları ve getirileri için dünyayı alt üst etmekte yakıp yıkmakta bir mahzur görmedirler.

Bize yakın topraklara ve coğrafyalara baktığımızda Tunus’ta Libya’da Mısır’da taşlar bir türlü yerine oturmamakta, yakın şarkta Suriye’de, Yemen’de, Irak’ta ateş ve kan hüküm sürmekte, Afrika kaynakları için sömürülmekte, Kafkasya ve Orta Asya Türklüğü zülüm altında inlemektedir.

Gerektiğinde top ve tüfenk de kullanılmakta beraber, bu savaşların daha az maliyetli yönü olan düşence istilası ve bütün birimleri, toplulukları birbirine kırdırma yöntemi ağırlık kazanmaktadır ki böylece daha az malzeme, daha az cephane, daha az insan kaybıyla sonuç almak hedeflenmektedir.

Yapılan bu oyunda inanç önemli bir yer almaktadır. Fakat inancın getirisi onlara yetmez.  Maddi kazancı üstün tutan batı medeniyeti, dünyanın bütün kaynaklarını yiyip yutmadan, enerji kaynaklarını tüketmeden, kendinden gayrı bütün insanlığı kendine köle etmeden bu oyun bitmeyecektir. Onlar için önemli olan kendilerine örnek aldıkları Roma Devleti’ndeki gibi bir yanda kendi vatandaşı ve askeri, diğer yanda ise köleleri olmasıdır.

Bu oyunun oyuncuları zaman zaman birbirleriyle de mücadele etmişler, bir zaman, birbirini kırdıktan ve karşılarında potansiyel bir düşman kalmadıktan sonra bu değişen dengelere ve şartlara göre, bu oyuna yeni yeni oyuncular ve piyonlar sokarak aynı oyuna değişik görüntülerle devam ettirmişlerdir.   Hedefe varmak için, milli değerler üzerinde oyunlar oynamak, kişiler, topluluklar içine ayrılık gayrılıklar sokulması, etnik kimlikleri kaşımak, kültür farklarından yeni etnik kimlikler yaratmak, iman ve inanç sistemlerini yozlaştırmak, bazı inanç farklılıklarını düşmanlık haline getirmek, kardeşi kardeşe kırdırmak, isyanlar, iç savaşlar çıkararak sınırları parça parça ederek yeni sınırlar oluşturmak, yöntemleri olmuştur. Bunu gerçekleştirmek için bol bol mali kaynaklar seferber edilmekte, düzenli, planlı bir şekilde hareket edilmekte, oraya oyuncular yollandığı gibi, içerden de birçok oyuncu dâhil olmakta, medya da kullanılarak çalışılmaktadır.

Bütün bilimlerin nihai gayesi insanlığa hizmet etmektir. Bilimi ve aklı önde tutmak bizim de en önemli hedeflerimizden biri olmalıdır.

İstanbul’da, Latin Rahibin Serpuş ’unu görmektense, Türk’ün Sarığ’ını görmek isterim diyen Bizanslı din adamından hareketle, cihana adalet ve nizam vermek üzere yola çıkan Türk, gittiği yerlerde insanların hürriyetine ve inancına hürmet etmiş ve büyüklüğünü göstermiştir.

Biz güçten düştüğümüz iki asrın üzerinde bir zamandır, gelişme çareleri aramaktayız. Bizim çaremiz yine bizdedir. Bunun için de yolumuz, vatan sevgisini içine alan Milli Şuur ve bizle iç içe olmuş Saf İman Anlayışı olmalıdır.

Bizler yüksünmeden, umutsuzluğa düşmeden, ilim ve irfanla, dünya üzerine yaptığımız cihadın, kendi içimizde de yaptığımızın farkında olarak insanlığın huzuruna çıkmasını bilmeliyiz.

celil altınbilek                                                                                                  30.03.2015