Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

[email protected]

"Moğolların Gizli Tarihi" Kitabına Genel Bir Bakış

12 Mart 2023 - 00:44 - Güncelleme: 12 Mart 2023 - 11:39

"Moğolların Gizli Tarihi" Kitabına Genel Bir Bakış
 
Moğolların Gizli tarihi adlı kitapta Çinggis – haan’ın ceddinin Yüksek Tanrı’nın takdiri ile bir boz kurt ve dişi geyikten türediğine değinildikten sonra atası olarak bilinen ilk kişi olan Alan – ho’dan bahsedilir.  Alan – ho’nun Dobun – mergan’dan iki oğlu olmuştur. Dobun - mergan öldükten sonra dul kalan Alan - ho’nun üç tane oğlu daha dünyaya gelir. Bunun üzerine Dobun – mergan’dan olma iki oğlan annelerini kocasız çocuk dünyaya getirmekle suçlarlar. Dedikoduları duyan Alan – ho çocuklarının beşini de çağırtıp onlara bir hayat dersi verir. Öncelikle oğullarına birer ok vererek kırmalarını ister. Oğulları verilen okları teker teker kırarak atarlar. Sonra Alan – ho beş oku birden bağlayıp kırmalarını ister, lâkin oğullar bunu beceremez. Bunun üzerine Alan – ho oğullarının kendisinden şüphe ettiğini bu şüphede haklı olduklarını anlatır.
‘‘Her gece sarışın bir adam, evin bacasından sızan ışık vasıtasıyla girerek karnımı okşuyor ve onun nuru vücuduma geçiyor. Çıkarken de güneş veya ayın nurları üzerinden sarı bir köpek gibi sürünerek çıkıyordu. Siz nasıl böyle düşünmeden konuşursunuz? Bu hadise üzerinde fikir yürütülürse, onların Tanrı oğlu oldukları meydana çıkar.’’[1] diye söyleyecektir. Bu sebepledir ki Moğollar için Nirun yani ışığın çocukları denilmektedir. Çinggis – haan, Alan - ho’nun en küçük oğlu Bodancar’ın soyundan gelmektedir. Soyunun ismi de Börçiginler olarak adlandırılmaktadır. Çinggis – haan’ın soyunun denizi aşarak geldiği ve Burhan Haldun dağı eteklerine yerleştiklerinden bahsedilir. Çinggis - haan’nın babası olan Yesügey işte bu soydan gelmektedir. Yesügey bir gün dağlarda avlanırken bir arabanın içinde gözleri ateşli, yüzü nur gibi bir kız görür ve bir görüşte âşık olur. Atını hızla sürerek evine gider, kardeşlerini toplar ve geri döner; kızın içinde bulunduğu at arabasının peşine takılırlar. Yesügey’in âşık olduğu kız yeni evlidir. At arabasını süren kişi de kitapta bahsedildiğine göre genç kızın kocasıdır. Kızın ismi Höelin’dir. Höelin kocasından kendisini bırakıp canını kurtarmasını ister fakat giden kocanın ardından da çok ağlayıp yakınarak şu sözleri söyler.
‘‘Çorak memlekette hiçbir zaman aç da kalmamıştın, fakat şimdi ne oldun? Şimdi nasıl gidiyorsun? diyerek yüksek sesle ağlar.[2]
Höelin ile Yesügey evlenirler ve bu evlilikten Temuçin doğar. Yesügey ona Temuçin ismini vermiştir çünkü esir alıp geldiği komutanlardan birinin adı Temuçin’dir. Temuçin adı sert, dayanıklı, sağlam anlamlarına gelmektedir. Dokuz yaşında Temuçin annesinin soyundan olan bir kız -Börte ile nişanlanır. Kayınpederinin isteği üzerine Temuçin kız evinde kalırken Yesügey geri döner. Yesügey dönüş yolunda Tatarlar tarafından zehirlenecek ve eve döndüğünde fazla yaşamayacaktır. Yanında tuttuğu bir kişiyi oğlunu alması için gönderir. Ancak oğlu gelmeden ölecektir. Bundan sonraki yıllar Temuçin ve kardeşleri için oldukça zorlu geçecektir. Çünkü Yesügey’in öldüğünü gören kabile Höelin ve çocuklarını bırakarak oradan uzaklaşırlar. Höelin sert ve lider ruhlu bir kadındır, onların yarısını geri döndürür, lâkin bu geri dönen insanlar da fazla durmayacak ve Höelin ile çocuklarına hiçbir hayvan ya da yiyecek bırakmayarak terk edecektir. Höelin ve çocukları yıllarca ormanda saklanarak yaşarlar. Yabani sıçan ve otlardan yiyerek yaşarlar. Lâkin belli bir süre babasının kardeşleri gibi gördüğü ve iyilik yaptığı Tayciutlar ormanlık alanın diplerine kadar gelerek aile ile savaşır. Karşılıklı mücadele edilse de ormanlık alanda aç ve susuz kalan Temuçin sefil olarak ölmektense şerefli bir ölümü tercih ederim diyerek ormanlık alandan çıkar ve Tayciutlara teslim olur. Boynuna tahta bir boyunduruk geçirilen Temuçin’i alarak kendi kabilelerinin olduğu yere giden Tayciutlar herkese Temuçin’i teşhir ederler. Temuçin buradaki köyde her gece bir evde kalır. Bir gün güçsüz gördüğü ev sahibinin kafasına vurarak koşar ve nehre atlar. Tahta boyunduruk sayesinde yüzü suyun üstünde kalarak öylece gider. Sorhan Şira, Temuçin’i nehir üzerinde görür ama Tayciutlara haber etmez. Temuçin’i saklayarak onun köyden kaçmasına yardım eder. Temuçin kendisine yardım eden Sorhan Şira ve oğullarını hiç unutmaz ve kendisine Çinggis Haan olarak unvan verilip tahta oturduğunda da Sorhan Şira’yı yaveri ve iki oğlunu da ok taşıyıcısı olarak görevlendirir. Aynı şekilde atlarını çalan hırsızların peşinden iz sürerken ona yardım eden Bugurçi’yi de unutmayacaktır. Bugurçi’den  Merkitlerin üzerine giderler iken yardım isteyecek ve Bugurçi babasına dahi haber etmeden yine Temuçin’in yardımına koşacaktır. Bu sefer de Merkitlerin elinde olan Börte’dir. Gece saldırısında Börte’yi Merkitlerin arasında bulacak ve saldırıyı yavaşlatacaktır. Börte’nin belli bir süre sonra doğum yapması üzerine dünyaya gelen çocuğa herkes şüpheyle bakacak ama Temuçin onu kendi öz oğlu gibi büyütecek ve sevgisini esirgemeyecektir. Temuçin’e bu sefer sırasında yardım eden iki güçlü komutan olan Camuha ve Kara Han ile daha sonra arası bozulur. Camuha, Temuçin’e savaş açar ve yakaladığı savaş esirlerini kaynar kazanlarda haşlar. Kara Han da Temuçin’in babası yerine koyduğu bir kişi idi ama Camuha’ya katılmaktan geri durmadı. Bu savaşta yaralanan Temuçin tekrar iyileşti. Güç kazanan Temuçin Camuha ve Kara Han’ın üzerine yürüyerek ordularını dağıttı. Kara Han su ararken bir muhafız tarafından öldürüldü, Camuha ise kendi askerleri tarafından yakalanarak Temuçin’în karşısına getirildi. Temuçin onu affetmek istediyse de o affedilmek istemedi ve kendisinin öldürülerek yüksek bir yere gömülmesini istedi. İsteği yerine getirilerek infazı yapıldı ve cesedine saygı gösterilerek uygun şekilde gömüldü.
Temuçin 1206 yılında kağan unvanına ilâve olarak Çinggis Kan unvanı da aldı ve Merkitleri, NaymanlarıKeraitleri, Tatarları ve diğer küçük kabileleri liderliği altında birleştirmesi onu Orta Asya bozkırlarındaki tek güç hâline getirdi.
Düşüncelerim: Diğer bazı efsanelerde olduğu gibi Moğolların türeyiş efsanesine de baktığımızda yine bir bozkurt ve dişi geyik arketipini görürüz. İlk atalarının onlar olduklarından bahsedilir. Ve daha sonra da Alan – ho olarak adı geçen ilk kadından ve çadırın açık olan üstünden içeri giren bir erkeğin ayın ışığında gelmesi, yine güneş doğarken çadırdan ayrılmasından bahsedilir. Bu kişinin Tanrı ya da yüce bir ruh olduğuna inanılmış ve kendilerini ışığın çocuğu olarak adlandırmışlardır. Daha sonraki bölümlerde ise güzel kadın ya da kızların evli olsalar da kaçırıldığını ve fiziksel olarak güçlü olanın yanında kaldıklarını görüyoruz. Bu durum da bize yaşanılan çağın yasalarının ne denli acımasız olabileceğini gösteriyor. Temuçin’in hayatı ilk yıllarında çok zorlu geçer. Öyle ki o kardeşleri ve annesiyle birlikte uzun yıllar sıçan yiyerek yaşamak zorunda kalacaktır ve yine tahta bir boyunduruk ile esir edilerek herkese teşhir edilecektir. Ama Temuçin mücadelecidir ve zekidir. Aynı zamanda güçlü ve korkusuzdur. Hayat boyu mücadele ettiği yaşamında boyunduruğu altına aldığı milletlere çok fazla korku saldığını görüyoruz. Ancak Temuçin korkunç olduğu kadar da adil bir komutandır. Çünkü hanlığında bilgi, beceri, akıl, yetenek, güçlü ve sadık olan kişilere rütbe verir. Yani o liyakat sistemini uygular. Onun hanlığında adi kimseler –o zamanki dönemlerde yoksul kimseler için kullanılan bir cümledir- en üst rütbelere kadar çıkabiliyordu ve hatta Temuçin’in yaveri olabiliyordu. Büyük bir imparatorluk kurması da yine kurduğu liyakat sistemine, cesaretine, aklına ve sadık ve cesur yürekli komutanlarla çalışmasına bağlı olsa gerektir.
Kaynaklar
1-Çeviren Ahmet Temir, Moğolların Gizli Tarihi, T.T.K. Yayınları 2. Baskı Ankara 1986, Sayfa 8.
2- a.e.g., sayfa 18.

[1] Çeviren Ahmet Temir, Moğolların Gizli Tarihi, T.T.K. Yayınları 2. Baskı Ankara 1986, Sayfa 8
[2] a.e.g., sayfa 18