HAFIZ EMMİ
Çocukluğumun geçtiği Hacı Zahit Mahallesi’nde, bende derin iz bırakanlardan birisiydi Hafız Emmi… Onu; çocukluğumun en hisli zamanlarında, durgun akan ırmaklar gibi sessiz ve mahzun duruşuyla hatırlıyorum.
Hep aynı saatte, Yiğitler Caddesi’ndeki evimizin önünden geçerken izlerdim. Usul usul ve başı hep önüne eğik yürürdü. Bastığı yeri incitmekten korkan adımlarıyla, hep tedirgin ve yoksul hali içimi acıtırdı.
Mısmılırmak kenarında metruk bir evde yaşardı. Yoksul biriydi ve iki gözü de görmezdi. Ailesinin nafakasını çıkarmak için, sabah namazından sonra yola koyulurdu. Uzun boylu, kavruk yüzlü, başında sekiz köşeli bir kasketi ve yaz-kış üzerinde topuklarına kadar uzayan eski ve yamalı bir paltosu vardı. Derin bir kuyuyu andıran gözkapakları sanki içine gömülmüştü. Şişmiş simsiyah gözaltları, dökülmüş kaşları, başına taktığı şapkanın altında kaybolurdu. Sağ kolunda her zaman, muntazam bir şekilde dizdiği renk renk ayakkabı bağları olurdu. Bazen, bulunduğu yeri kalabalık sanıp, buğulu ve yorgun sesiyle “ potin bağı var” diye seslenirdi.
Bankalar Caddesi’nin bir köşesini kendine mesken edinmişti. Bazen yere çömelir, bazen ayakta ve bazen de bir yukarı bir aşağı yürürdü. Yüzünün güldüğünü hiç görmemiştim. Kaderine razı, çileli ömrü yakasına dikilmiş derin bir adamdı.
Zaman zaman sol elinde tuttuğu bastonuyla kaldırım kenarında yürürken, dudakları mırıl mırıl dua okurdu. Ulu Cami avlusunda vakit namazına durduğunda ise ayakkabı bağlarını İhramcızade İsmail Hakkı Efendi’ nin kabir taşına emanet ederdi.
Bir akşam vaktinde; şairin dediği gibi “selam getirmedi sala getirdi, tenha gurbetlere saldığı turna” misali, çekildi köşesine… Yiğitler Cadde’sine sinmiş hüzünlü ve ürkek adımları da kesilmişti. Yorgun gölgesi karanlıklara karışmış, “potin bağı var” nidası susmuştu. Hastalık illeti onu elden ayaktan düşürmüştü. Soğuk zemheri ayazları galip gelmiş, yoksul evinin en yoksul köşesine çekilmişti.
Hafız Emmi… Ömrünü bu şehrin sokaklarında bırakmış talihsiz adam. Git gide boşalan etrafı, acımasız yoksulluğuna rağmen sabır küpüydü. Namazında niyazında dosdoğru bir adamdı. Halinden asla şikâyet etmeyen berrak sular gibi, duru tertemiz bir adamdı.
Şimdi artık, bu caddelerde ne Potin Bağı satan var, ne de Hafız Emmi’ nin buğulu sesi…