Ahmet CANİKLİOĞLU

Ahmet CANİKLİOĞLU

[email protected]

BİR ŞİİR

22 Ağustos 2014 - 18:58

BİR ŞİİR

                İnsan şöyle bir geriye dönüp baktığında, geride neler bıraktığını acısıyla tatlısıyla görüyor. Uzun yılların arkasında kalmış bir buğu, birkaç satır gibi, bir ince çizgi gibi sanki hayat… Geçmişte yaşananların; bugüne, hatta yarına bile ne kadar sirayet ettiğini görmek, tatmak, hissetmek te ayrı bir burukluk olsa gerek.

            Yumak yumak daralmış berzahların, çevrili gurbetlerinde bırakılan ödünç zamanların, arka penceresinde üşüyen bir ömür gibi her şey… Kalemlerin; satırlara karaladığı, gölge gölge duygulara bıraktığı münzevi yalnızlıkların, eşsiz sureti duruverir bir köşede. Ne kadar unutulmaya çalışılsa da, ne kadar, hissetmek istemeseniz de, insan kendisiyle baş başa kaldığı vakitlerde, daha çok boy verir bir akasya misali…

            Yalnızlık duygusunun bir yağmur gibi sarıp sarmaladığı vakitlerde, çalakalem yazmak ister insan! Ama hiçbir şey iç dünyasının hisli anlarını aktaramaz. Kavak yellerinin estiği; O, on yedili yaşların içli şiirleri birikir, zaman zaman ve hep geçmiş zamanı suçlamak kolay gelir.

            İşte bu suçlu zamanlardan kalma bir şiir dolanıyor dilimde… 1980 li yılların o hengâmesinden, bir zindan gününden! kalma bir şiir. Bu şiiri kaybetmiştim. Sanki eski bir dostu, bir sırdaşı kaybetmiş gibi üzülmüştüm. Ancak; çok sevdiğim bir dostumun sürpriz yaparak seslendirmesi ve bana yollamasıyla, çok eski bir kadim dosta tekrar kavuşmasının hazzını tattım.

            Küskün Akasya!

            İçime dolup dolup boşalan, Kızılırmak gibi cağıl cağıl akan… Bu eski dostumu, bu eski satırlarımı paylaşmak istedim.

Kapandı üzerime yalnızlığın kapısı
Dönenmiş bir geceyi aldı gözlerim.
Sivas akşamından alıp götürdü trenler
Ellerim arkamda. Ellerim kırgın
Karanlıkta binlerce yıldız kırpışır.
O artık küskündür ve belki suskun,
Biliyorum. Anneme hicran yakışır...

Bir Kafeste gölgemin gölgesindeyim
Kuytularda kalmış masalları ninemin
Dokunma mavilere, bir an bak yüzüme
Yüzüm traşlı, yüzüm kan revan
Duvarlar duvarlara benimle bakışır
Ne olur gitme anne, ne olur susma,
Biliyorum. Anneme hüsran yakışır...

Eskimiş peykelerle kapalı ranzam
Örtülmüş her bir yanı perdelerle.
Başım dizlerimde aşar okusam,
Suzidilaramı, tahirpuselikmi makam
Kızılırmak tozlu köpüklere karışır.
Bir ilkbahar ki, mışıl mışıl uykuda,
Biliyorum. Anneme hazan yakışır...

Atta ya götürmüş poyrazlar kundağımı
Kollarımdan iki baston yürümekte,
Siyahtan daha siyah bir boşluktayım.
Dört yanımı tufanlar bürümekte..
Serçeler şimdi feryat figan ağlaşır,
İhtiyar bahçemde küskün akasyalar
Biliyorum. Anneme hüzün yakışır...

1985