Uğur Enes Gücer: Çin'in Devam Eden Zulümleri ve Uygurlar

Uğur Enes Gücer: Çin'in Devam Eden Zulümleri ve Uygurlar
01 Nisan 2021 - 19:20 - Güncelleme: 01 Nisan 2021 - 19:28
Yerleşik hayata geçen ilk Türk devleti olan Uygurlar, siyasi başarılarından çok kültürel ve medeni faaliyetleriyle tanınırlar. Kültürel alanda, tarımsal alanda ve mimari alanda diğer Türk kavimlerine kıyasla daha erken gelişmiştir. Uygur demek; Birleşen, uyuşan demektir ve kökleri Hun Türklerine dayanmaktadır. Uygur devleti coğrafi konum itibariyle Doğu Türkistan bölgesindedir ve jeopolitik konumu nedeniyle Çin ile sürekli etkileşim halindedir. 645’li-650’li yıllarda Türk birliğinin bozulmasını isteyen Çin Devleti, Uygurları cesaretlendirerek ilk defa kendi devletlerini kurmalarını sağlamıştır. Göktürk Devletinin lağvedilmesiyle ve Çin’in desteğiyle Uygur Devleti kurulmuştur. Çin ve Doğu Türkistan arasında coğrafi yakınlıklardan dolayı yıllardır süregelen baskı politikaları uygulanmıştır. Günümüzde ise 1944 Tarihinde kurulan Doğu Türkistan, 1949 yılından itibaren Çin’in baskılarına, asimilasyon faaliyetlerine ve zulümlerine maruz kalmıştır. Yaklaşık 35 milyon Türk nüfusuna sahip olan Doğu Türkistan, dini ve milli kimliklerinden ötürü Çin tarafından yaklaşık 70 senedir işkence görmektedir. Erkeklerin çoğunu hapislere, kızların çoğunu toplama kamplarına, çocuklarıysa köle olarak tutsak etmektedir. 30 Milyon Uygur Türküne aşağılanma muamelesi yapılıyor ve sürekli zulüm altında olan Uygurlar zulmün yanı sıra asimilasyon faaliyetlerine de maruz kalıyorlar. Kadınlara kollarından aşılamak suretiyle on günde bir ilaç enjekte ediyorlar ve genç kızlar adetten kesiliyor böylelikle asimilasyon faaliyetlerini gerçekleştiriyorlar. Uygurca konuşanları hapse mahkum edip Çin komünizmini öven kelimeler yazmaya zorluyorlar. Yaş ve cinsiyet farketmeksizin her Uygur’a aynı işkenceleri uyguluyorlar. Başörtüsü takan kızlar ve sakal bırakan erkekler için araçlara binme yasağı, iki çocuk zorunluluğu eğer 3 çocuk yapılırsa nüfusa yazılmayıp belirli bir süre kırsal alanlarda köle olarak çalıştırılması gibi insan haklarına aykırı ve kan dondurucu zulümler yapılıyor. Uygurların eğitimli olmasını istemeyen Çin Devleti onların daha çok tarım ve ticarete yönelmesinin sağlamaktadır ve eğitim hayatını kısıtlamakta hatta yok etmektedir. Uygurlar kendi dinini yalnızca kendi çabalarıyla nesilden nesile aktarmaktadır. Kuran-ı Kerim eğitimlerini de bu şekilde ve yanı sıra camii yolula öğretmektedirler zira farklı bir eğitim kurumuna gitmeleri yasaktır. Bir süre Urumçi’de cami açtırmak yasaklanmış fakat halk yine de ibadetlerini bir şekilde yapmıştır. Uygurlar birbirlerine bağlı bir millettir buna mütevellittir ki farklı milletle evlilik yasağında zorlanmamışlardır. Bu baskılara, asimilasyon faaliyetlerine ve zulümlerin etkisinde olan Uygurlar bu baskılardan fazlasıyla etkilenmektedirler. Beş yıldır ailesini görmeyip haber alamayan Uygurlar dahi vardır. Uygurlar, dillerinden, dinlerinden ve milli kimliklerinde deforme olmaktadırlar. Bazı Uygurlar vatanlarını bırakıp göç etmek zorunda kalıyorlar.
Doğu Türkistan’da halk çok zor şartlar altında, kamplarda ve ceza evlerinde kalıyorlar. Kendilerine yardım elinin uzatılmasını ve Çin Devleti’nin zulümlerinden kurtulmak istiyor.
Sincan’daki (Doğu Türkistan) giderek artan ağır insan hakkı ihlaline 39 ülkeden burada tutulan insanları derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Çin Devleti İnsan Hakları İhlalleri yaptığını inkar ediyor ve Uygurlara ideal şartlar sunduklarını ifade etmektedirler.
Ayrıca Çin Devleti her ne kadar dünya kamuoyunda aksini iddia etse de Doğu Türkistan’da toplama kamplarında ABD Dışişleri Bakanlığının verilerine göre 2 milyondan fazla Doğu Türkistanlı zorla tutuluyor.
Birleşmiş Milletlerin resmi verilerine göre Doğu Türkistanlı 1 milyondan fazla Uygur Türkü toplama kamplarında kalıyor.
Farklı kaynaklardaysa 3 ila 4 milyon insan ise gözaltında ve hapishanelerde kaldığı tahmin ediliyor.

https://kafkassam.com/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum