TÜRKİYE'YE KARŞI BİR SONRAKİ PLAN - Elturan Musayev
11 Ağustos 2020 - 13:14
Türkiye'nin Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki soruşturmasını ve deniz sınırlarını ilan etmesini şiddetle protesto eden ve bu protestoları Avrupa Parlamentosu'na götüren Yunanistan'ın, konuya hiç bir ilgisi olmayan Fransa'nın asıl endişeleri nelerdir? Türkiye'nin coğrafi konumuna ve doğal rezervlerine gözü olan Yunanistan, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi emperyalist güçler, yüz yıllardır güçlü bir Türk devletini kabul edememiş ve onu her fırsatta bölmeye çalışmıştır. Amacım sizi bu tür düşüncelerle yormak değil. Olaylara tamamen farklı bir yönden bakacağız.
2009'da Avrupa'da yaşanan ciddi mali krizin kaynağı Yunanistan'dı.
2012'deki krizin nedeni yine Yunanistan'dı.
2009 yılında 220 milyar euro dış borcu olan Yunanistan, Almanya'dan 100 milyar euro daha borç aldı ve bunların çoğu Almanya'dan askeri mühimmat satın almak için kullanıldı. İşsizliğin, ekonomik krizin ve para birimindeki düşüşün ülkeyi yok olmanın eşiğine getirdiği bir dönemde Atina, Alman depolarında çürümekte olan, işe yaramaz silahları hızla satın alıyordu. Çünkü Avrupa Birliği'nde söz sahibi olan Almanya bunu talep ediyordu. Böylece Almanya depolarını temizliyor, Atina'yı bağımlı hale getiriyor ve o zamanlar görmezden geldiğimiz Türkiye ile savaşa "bir gün" ihtimali ile yaklaşarak, Atina'yı böylesi bir savaşa hazırlıyordu. Başka örnekler de var. Yunanistan'ın 2012'de Fransa'ya olan 100 milyar euro borcunun affedilmesi ve IMF'den 100 milyar euro daha borç verilmesi ne içindi düşünüyor musunuz? Tüm ekonomik kaynakları Avrupa ülkelerine bağlı, bugün Avrupa Birliği'ne yük olan bir Yunanistan'a kim ihtiyaç duyuyor? Şu anda, Avrupa insanının her ay 556 euro kazancı Yunanistan'ın mali borcunun faizine harcanıyor.
Aslında güçlü Avrupa devletleri, emperyalist güçler güçlü bir Yunanistan istemiyor. Sadece Yunanistan'dan değil, bir birlerine de güvenmiyorlar, herhangi bir ahlaki değere dayanmayan Avrupa Birliği'nde her kes kendi maddi çıkarlarının peşinde koşuyor.
Zayıf bir Yunan devleti Ekonomik ve siyasi gücü artan, Avrupa ve Ortadoğu’yu tehdit eden Türkiye gibi kararlı bir devlet karşısında kolay bir "yem" ve barikat olacaktır. Bu hem Türkiye'nin gücünü ölçecek hem de tehdidi başka yöne çevirecek. Zaten önceden belliydi. Yıllarca Türkiye'yi PKK terörü ile zayıf tutmaya çalışmalarına rağmen, Erdoğan hükümetinin izlediği kararlı politika karşısında bu tamamen gündem dışı kaldı.
Yunanistan'ın tek başına Fransa ve Almanya'ya olan dış borcu, olağanüstü faiz oranları nedeniyle Türkiye ile olası bir savaşa sürükleniyor.
Türkiye'nin denizaltı kaynaklarının çıkarılmasıyla bir süper güç olacağı aşikar. Fransa, İngiltere ve Almanya'nın bunu önlemek için bir takım planları olduğuna şüphe yok. Ortadoğu'da Rusya yavaş yavaş etkisini kaybediyor. Bu nedenle Fransa, İngiltere ve Almanya podyuma çıkmaya çalışıyor. Dolayısıyla Türkiye, Suriye, Irak ve Libya'da terör tehdidiyle karşı karşıya, Kafkasya'da kardeş acısı çekiyor, Karadeniz'de millet acısı yaşıyor, Yunanistan ve Fransa'nın Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki hain planlarına karşı mücadele ediyor. Her taraftan saldırıya uğrayan Türkiye, kararlılıkla ve ısrarla geleceğinin peşinde koşuyor ve bu yapay engelleri tek tek aşıyor.
Beyrut'taki büyük patlamanın amacı perde arkasında kim olursa olsun aynı. Türkiye'nin dünya sularına erişimini ve artan prestijiyle petrol ve gaz ülkesi haline gelmesini, sıvı yüklerin uluslararası limanlara taşınmasını önemli ölçüde engellemek ve suni nakliye maliyetini artırmak. Bu, önümüzdeki günlerde limanlarla ilgili yeni kararların alınacağı anlamına geliyor. Salgın bahanesiyle ekonomik bir darbe indiremediler ve Ayasofya konusunda kaybettiklerini görünce bir sonraki planı hemen uygulamaya koydular. Bu, Türkiye'nin "elini kolunu" bağlamak ve kalkınma yolunda engeller töretmektir.
Önceden planlanmış ve Beyrut limanına getirilmiş, içinde patlayıcıların da olduğu gemideki malzemelerin raf ömrü her şeyi açıklıyor. Bu süreç birçok sırrı ortaya çıkarıyor. Buradaki gerçek şu ki, tüm emperyalist güçler tek çatı altında birleşmiş ve Türkiye'ye karşı gizli savaşa başlamıştır.
Aslında Türkiye devleti tarih boyunca tüm dünyaya karşı savaşmış ve eninde sonunda kazanmıştır. Bunun tezahürü olarak büyük Atatürk'ün şahsında İngiltere Kralı'nı Türk liderin elini öpmüştü.
Bir sonraki planın adresi Bulgaristan gözüküyor. Bulgarlar bazen Ermeni teröristine anıt dikiyor, bazen Türkiye'yi kınıyorlar.
Demek ki, Batı Avrupa ülkeleri tarafından alınan her görüş ve kararın arkasında gizli bir Türkiye güdüsü var ve bu güdüleri görmezden gelmemeliyiz.
2009'da Avrupa'da yaşanan ciddi mali krizin kaynağı Yunanistan'dı.
2012'deki krizin nedeni yine Yunanistan'dı.
2009 yılında 220 milyar euro dış borcu olan Yunanistan, Almanya'dan 100 milyar euro daha borç aldı ve bunların çoğu Almanya'dan askeri mühimmat satın almak için kullanıldı. İşsizliğin, ekonomik krizin ve para birimindeki düşüşün ülkeyi yok olmanın eşiğine getirdiği bir dönemde Atina, Alman depolarında çürümekte olan, işe yaramaz silahları hızla satın alıyordu. Çünkü Avrupa Birliği'nde söz sahibi olan Almanya bunu talep ediyordu. Böylece Almanya depolarını temizliyor, Atina'yı bağımlı hale getiriyor ve o zamanlar görmezden geldiğimiz Türkiye ile savaşa "bir gün" ihtimali ile yaklaşarak, Atina'yı böylesi bir savaşa hazırlıyordu. Başka örnekler de var. Yunanistan'ın 2012'de Fransa'ya olan 100 milyar euro borcunun affedilmesi ve IMF'den 100 milyar euro daha borç verilmesi ne içindi düşünüyor musunuz? Tüm ekonomik kaynakları Avrupa ülkelerine bağlı, bugün Avrupa Birliği'ne yük olan bir Yunanistan'a kim ihtiyaç duyuyor? Şu anda, Avrupa insanının her ay 556 euro kazancı Yunanistan'ın mali borcunun faizine harcanıyor.
Aslında güçlü Avrupa devletleri, emperyalist güçler güçlü bir Yunanistan istemiyor. Sadece Yunanistan'dan değil, bir birlerine de güvenmiyorlar, herhangi bir ahlaki değere dayanmayan Avrupa Birliği'nde her kes kendi maddi çıkarlarının peşinde koşuyor.
Zayıf bir Yunan devleti Ekonomik ve siyasi gücü artan, Avrupa ve Ortadoğu’yu tehdit eden Türkiye gibi kararlı bir devlet karşısında kolay bir "yem" ve barikat olacaktır. Bu hem Türkiye'nin gücünü ölçecek hem de tehdidi başka yöne çevirecek. Zaten önceden belliydi. Yıllarca Türkiye'yi PKK terörü ile zayıf tutmaya çalışmalarına rağmen, Erdoğan hükümetinin izlediği kararlı politika karşısında bu tamamen gündem dışı kaldı.
Yunanistan'ın tek başına Fransa ve Almanya'ya olan dış borcu, olağanüstü faiz oranları nedeniyle Türkiye ile olası bir savaşa sürükleniyor.
Türkiye'nin denizaltı kaynaklarının çıkarılmasıyla bir süper güç olacağı aşikar. Fransa, İngiltere ve Almanya'nın bunu önlemek için bir takım planları olduğuna şüphe yok. Ortadoğu'da Rusya yavaş yavaş etkisini kaybediyor. Bu nedenle Fransa, İngiltere ve Almanya podyuma çıkmaya çalışıyor. Dolayısıyla Türkiye, Suriye, Irak ve Libya'da terör tehdidiyle karşı karşıya, Kafkasya'da kardeş acısı çekiyor, Karadeniz'de millet acısı yaşıyor, Yunanistan ve Fransa'nın Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki hain planlarına karşı mücadele ediyor. Her taraftan saldırıya uğrayan Türkiye, kararlılıkla ve ısrarla geleceğinin peşinde koşuyor ve bu yapay engelleri tek tek aşıyor.
Beyrut'taki büyük patlamanın amacı perde arkasında kim olursa olsun aynı. Türkiye'nin dünya sularına erişimini ve artan prestijiyle petrol ve gaz ülkesi haline gelmesini, sıvı yüklerin uluslararası limanlara taşınmasını önemli ölçüde engellemek ve suni nakliye maliyetini artırmak. Bu, önümüzdeki günlerde limanlarla ilgili yeni kararların alınacağı anlamına geliyor. Salgın bahanesiyle ekonomik bir darbe indiremediler ve Ayasofya konusunda kaybettiklerini görünce bir sonraki planı hemen uygulamaya koydular. Bu, Türkiye'nin "elini kolunu" bağlamak ve kalkınma yolunda engeller töretmektir.
Önceden planlanmış ve Beyrut limanına getirilmiş, içinde patlayıcıların da olduğu gemideki malzemelerin raf ömrü her şeyi açıklıyor. Bu süreç birçok sırrı ortaya çıkarıyor. Buradaki gerçek şu ki, tüm emperyalist güçler tek çatı altında birleşmiş ve Türkiye'ye karşı gizli savaşa başlamıştır.
Aslında Türkiye devleti tarih boyunca tüm dünyaya karşı savaşmış ve eninde sonunda kazanmıştır. Bunun tezahürü olarak büyük Atatürk'ün şahsında İngiltere Kralı'nı Türk liderin elini öpmüştü.
Bir sonraki planın adresi Bulgaristan gözüküyor. Bulgarlar bazen Ermeni teröristine anıt dikiyor, bazen Türkiye'yi kınıyorlar.
Demek ki, Batı Avrupa ülkeleri tarafından alınan her görüş ve kararın arkasında gizli bir Türkiye güdüsü var ve bu güdüleri görmezden gelmemeliyiz.
Kaynak: https://asasmedya.info/news/authors
FACEBOOK YORUMLAR