Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO Üyeliğine Yönelik Politikası

"Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO Üyeliğine Yönelik Politikası" konusunda Strassam.com sitesinden Araştırmacı-Yazar Deniz BURSALIOĞLU'nun yazısı

Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO Üyeliğine Yönelik Politikası
24 Mayıs 2022 - 09:19

Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO Üyeliğine Yönelik Politikası
                                     yazar-resim
                                   Araştırmacı-Yazar Deniz BURSALIOĞLU



NATO’nun Oydaşma Kuralı ve Türkiye:

Bir ay önce telefon görüşmesinde Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö'ye olumlu görüş bildiren sayın Cumhurbaşkanımız cuma namazı sonrasında yaptığı son açıklamasında "İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılma kararına ilişkin olumlu bir düşünce içerisinde değiliz" diyor. İşte size yine bir pragmatik lider davranışı. Bir bildiği vardır diyerek yorum yapmayacağım. Yeter ki ülkemiz için bu durum netice itibariyle bir fayda sağlasın.

Rusya'nın Ukrayna'ya girmesi üzerine durumun vahametini damarlarında hisseden iki İskandinav ülkesinden Finlandiya hemen NATO'ya katılmak için başvuruda bulunmaya karar verdi. İsveç henüz bu kadar hızlı davranmasa da onun da aynı görüşte olduğunu biliyoruz.

NATO'ya katılmaları için şu andaki temel kural, tüm üye ülkelerin eksiksiz kabul oyu vermesi şeklinde. Oydaşma kuralı. NATO’da bu kural tartışılıyor, ama henüz değişmedi. Belki de sırf Türkiye yüzünden muhtemelen yakında değişir.

Evet, İsveç ve Finlandiya'nın NATO’ya katılması Rusya için çemberin biraz daha daralması demek. Bu durumun Rusya'nın hiç hoşuna gitmeyeceği basında birçok haberde yazıyor, okuyorsunuzdur ya da televizyonlarda haber kanallarında duyuyorsunuzdur.

Yine Finlandiya ve İsveç üzerine terör destekçileri olmalarından tutun, Avrupa'da bu iki devletin üyeliklerini öncelikle kimlerin desteklediklerine, Finlandiya'da bu karar alınırken hangi aşamaların geçildiğine, yapılan diğer açıklamalara kadar, basınımızda birçok haber çıktı.

Finlandiya ve İsveç’in Olası Üyeliğine Türkiye’nin İtirazı:

Terör konusunu Türkiye'nin gündeme getirmesi tabii ki sonuna kadar haklı olduğu bir durum. Her ortamda gözlerinin içine sokmalıyız. Bu anlamda hazır fırsatını bulmuşken duymak isteyene hassasiyetlerimizi anlatmak çok önemli.

Ancak ben biraz daha farklı bir açıdan konu üzerindeki görüşlerimi yazayım istedim.

Görünen o ki, yine bir at pazarlığı başladı kapalı kapılar ardında.

Rusya'da da çeşitli kanallarda tartışma programları oluyor. Ama tartışanlar bizdeki gibi her konuyu bilen insanlar değil, genelde her konunun uzmanlarını çıkartıyor ve uzmanı oldukları konu üzerine görüşlerini alıyorlar. Finlandiya ve İsveç'in NATO’ya katılma konusu gündem olduğundan beri rastlıyorum, Türkiye'nin bir sürü konuda ödünler istediği söyleniyor, biraz da esefle bahsediyorlar.

Benim anladığım masa çoktan kurulmuş. Oylamada olumsuz oy kullanmamız için Rusya Türkiye'ye ne gibi ödünler vermek zorunda kalacak, bir şekilde biz de öğrenebilecek miyiz bilmiyorum, sanırım zaman gösterecek.

Ama en azından bilinen konuları, iki ülke arasındaki sorunları, olası pazarlık konularını sıralamaya çalışayım.

Moskova, Ankara’ya “Hayır” Dedirtebilir mi?

Rusya açısından özgül ağırlığı ile sanırım başı çeken Kırım. Türkiye ilhakı tüm diğer ülkeler gibi tanımıyor, hatta belki diğerlerinden daha önde sesi çıkıyor, hiçbir zaman da tanımayacak belki, ama en azından Kırım Tatarları için sanırım bir özel statü isteyebiliriz. Rusya için bu istek büyük bir sorun olmayacaktır. Zaten devletin yapısı federasyon. Birçok özerk bölge var, Kırım da onlardan biri olabilir.

Suriye diğer bir sorun tahmin edersiniz, burada yarım kalmış operasyonun tamamlanmasına Rusya'nın destek vermesi yine bir istek olabilir. Hatta yeni bir operasyona bile gerek olmadan Rus güçlerinin kontrolündeki bölgelerin sessizce Türkiye kontrolüne devri bir çözüm olabilir. Esat zaten bu durumun farkında olduğu için geçenlerde Rusya'dan ümidi kesmiş gibi destek aramak için İran'la görüşmeye gitmişti. Yakın zamanda Türkiye'nin Suriye'deki ağırlığını artırması kuvvetle muhtemel görünüyor bana.

Ermenistan'da ağırdan alınan Nahcivan-Azerbaycan koridoru yine önemli bir pazarlık konusu olarak masaya gelecektir. Zaten Rusya'nın taahhütleri yazılı olarak ortada. Sadece buna hız verilip, bu konu bir an önce halledilebilir. Ermenistan'ın ayak diretmesi artık Rusya'nın sorunudur.

Libya gündemden düştü epey zamandır. Rusya'nın ne kadar ağırlığı kaldı tam bilmiyorum. Ama burada da en azından destek mahallinde Rusya'dan bazı ödünler istenmesi gündeme gelebilir.

Yine bu günlerde çok gündemde olmayan konu, bağımsız Kuzey Kıbrıs'ın Rusya tarafından resmen tanınması istenebilir. Gerçi bu konunun sadece Finlandiya ve İsveç'in NATO üyesi olmasına Türkiye'nin itirazı ile kabul edilebileceğini düşünmüyorum. Rusya'nın da ilave karşı istekleri olacaktır, belki Kırım'ın ilhakının resmen kabulü isteyebilirler, belki halen daha resmen Azerbaycan toprağı olan ve Rus güçleri tarafından korunan Karabağ'daki girilemeyen bölgenin de resmen Türkiye ve Azerbaycan tarafından özerk bölge olarak tanınması karşı argüman olarak masaya konabilir.

Başka Neler Olabilir?

Başka? Ukrayna'nın geleceği henüz muamma, bu konuda henüz savaş devam ettiğinden ve bir siyasi çözüme çok uzak olunduğu için konu masaya bu anlamda gelmeyecektir. Belki sadece Rusya'nın daha büyük ödünler vermesi karşılığında Bayraktar'lar gündeme gelebilir. Teknik desteğin geri çekilmesi bir karşı argüman olarak masada olabilir. Zaten Türkiye vurulan bir sürü insansız hava aracı yüzünden, biraz da prestij kaybını örtebilmek amacıyla üstü kapalı yanlış kullanıldığı gerekçesiyle desteğini gözden geçirmeye karar verdi. Yine de SİHA'lar şimdiye kadar pahalı Rus askeri ekipmanına fazlasıyla zarar verdi ve vermeye devam ediyor.

Diğer konular ticari konular olacaktır herhalde.

En başta muhtemelen doğal gaz fiyatları alınabilecek ödünlerde başı çekecektir.

Keşke Rusya yine eskiden olduğu gibi Türk firmalarına çeşitli kolaylıklar yapsa da işler açılsa yine Türk firmaları için, halen daha kısıtlı oranda inşaat firmaları çalışmaya devam ediyor, bir çok yerde yürüyen projeler var, ama şartlar eskisi gibi değil, özellikle Türk işçi getirmede çeşitli kısıtlamalar yapıldı, kotalar çok kısıtlı, hatta bir çoğunda yok, bu da yerel iş gücü ile çalışmayı zorunlu kılıyor, işler tamamen Rus normlarında ve kurallarında yapılıyor, diğer firmalarla rekabet imkanı çok zorlaştı. Dış finansman imkanları da ambargolar yüzünden mümkün değil bir süredir. Bu da bir çok projenin durmasına sebep oldu.  Bir tek devlet işleri şimdilik yürüyor, o da yatırım kaynaklarının büyük bir kısmının şu anda savaşa ve ülke içi ekonominin ayakta tutulmasına harcanması yüzünden ağır aksak devam ediyor, Rusya'nın ödün verebileceği derecede direk kaynağı yok. Ruble karşılığında çalışırsanız belki. Bir olasılık da doğalgaz borcumuza karşılık bir zamanlar olduğu gibi devletler arası anlaşma yapılıp ücretini Türkiye'nin direk müteahhitlere ödediği sisteme geçilmesi. Sanırım bu çözüm masaya getirilecektir.

Belki yine domates ve sebze alımları da artırılabilir, yine aynı yöntemle doğal gaz borcumuzun bir kısmını bu şekilde kapatabiliriz. Yine masaya gelecektir. Zamanında birçok ağır sanayi tesisimizi Ruslar kurmuştu ve bedelini domates portakal ile ödemiştik. Neden olmasın, bağ bahçe sahibine de faydası olur.

Turistler, yine bir pazarlık konusu olacaktır. Ne varsa Antalya'da, özellikle Antalya'yı çok seviyorlar. Şaka, ben de severim. Gençliğimde Konyaaltı plajında çadır kurup tatil yapmıştık arkadaşlarla. Plajın sonundaki kayalıkları halen daha hatırlıyorum.

Neyse, sanırım bir de Türk Birliği konusunda bazı ödünler alınabilir, Rusya topraklarında yaşayan Türkî toplulukları temsilen birliğe gözlemci olarak katılmayı kabul edebilir, federe yapıdaki Tatarlar, Başkirler, Yakutlar, Çuvaşlar ve diğer topluluklardan birilerinin birliğe en azından gözlemci olarak katılmasına göz yumabilirler. Her ne kadar bu durum bindiği dalı kesmek gibi olsa da belki bu ödünü de verebilir. 

Belki sizin aklınıza başka konular gelebilir. Ama sanırım ana konular bunlar gibi.

Tabii bunlar Rusya-Türkiye ilişkileri açısından temel sorunlar ve masaya konabilecek pazarlık konuları. At pazarlığı diyoruz, diğer taraf bakalım masaya neler koyacak.

Türkiye-İsveç Görüşmesi:

Şimdiden İsveç görüşmek için Türkiye'ye geliyor.

Neler konuşabileceklerini bilmiyorum, olmaz ya, belki terör desteği için özür dilerler.

Belki NATO’ya girebilmek için bizdeki sığınmacılardan 1 milyon kadarını kabul edebileceklerini söylerler.

En son 2020'de nüfus sayımı yapılmış, 10 milyondan birazcık fazla nüfusları var, 1 milyon sığınmacı alsalar %10 eder. Bir şey değil, 450 bin km2'lik ülke, yeterince büyük. Bir yazımda yazmıştım, dünya ortalaması 1 km2’ye yaklaşık 50 kişi gibi. Bizim o eski hesaba göre 22,5 milyon insan rahat rahat sığar, alacakları 1 milyon sığınmacıyla yine de dünya ortalamasının epey altında kalırlar.

Hem ucuza çalıştıracak epey işgüçleri olur, belki biraz daha gelişmelerine vesile olur.

Erkeklere silah tutmayı öğretebilirlerse olası bir Rusya savaşında cepheye yollayacak asker olarak da işlerine yarar. Muazzam plan, tam bir kazan kazan durumu yani.

Oralar gerçi biraz soğuk ama, bizdeki sığınmacıların memnuniyetle gideceklerini düşünüyorum. Ne de olsa kişi başına düşen 58.977 dolarlık milli gelir ile İsveç dünya sıralamasında 8'inci sırada. Bal tutan parmağını yalarmış. Bu ata sözünü de hiç sevmem, ama öyle derler, İsveç vatandaşı olacaklar, bence koşa koşa giderler.

Hatta hepsi bir yana, madem bu kadar zenginler, aklıma başka bir çözüm geldi. Ben olsam para verelim size derdim mesela, kesin kabul görür. Böylece bizimkilerin anlayacağı dilden konuşmuş olurlar. Suudi Arabistan'la bile üç kuruş para için onca lafı yalayıp yuttular, barıştılar. İsveç giriversin NATO’ya, değil mi, sevaptır dedik derler, olur biter. Taraftarlar hemen terör söylemini bir kenara bırakıp sevaptır, sevaptır demeye başlarlar.

Ya Finlandiya?

Kuleli'de bir mektup arkadaşım vardı, o zamanlar yurtdışındaki kızlarla İngilizce mektuplaşıyorduk, pratik oluyordu bir anlamda, özel bir mektup organizasyonu vardı, o organizasyon vasıtasıyla başlamıştık mektuplaşmaya. Adını bile unuttum, ama güzel bir kızdı, vesikalık resmini yollamıştı bana. Biraz anlatmıştı oraları, Finlandiya'yı. Kendilerine has özel Fin saunaları varmış, sonradan denk geldi, bir projede yaptım bir tane Fin saunası. Daha sonra Finlilerle başka işte de çalıştım zaten. Kone dünya çapında asansör ve yürüyen merdiven firmasıdır, bir Fin markasıdır. Firmanın direktörü Finlandiya vatandaşıydı. Sevimli insanlar.

Finlandiya da Türkiye'ye görüşmeye gelirse, onlarla da nasıl anlaşabileceğimizi yazarım. Az biraz biliyorum.

Bakalım sonuç nasıl tamamına erecek. Hep birlikte göreceğiz.

Moskova'dan sevgi ve saygılar.
Kaynak, yayın linki :https://strasam.org/ua-iliskiler/uluslararasi-politika/turkiyenin-isvec-ve-finlandiyanin-nato-uyeligine-yonelik-politikasi-804


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları