Türkçe Elden Gidiyor
Türkçe ve Türk kelimesi üzerine bir garip uygulama
29 Mart 2021 - 08:01 - Güncelleme: 29 Mart 2021 - 08:07
Türkçe ve Devlet Koroları
“Kültür ve Turizm Bakanlığı ‘ Türk Müziği Devlet Koroları’nın ve ‘Devlet Türk Müziği Koroları’nın çoğundan "Türk Müziği" ismini kaldırdı”
“Kültür ve Turizm Bakanlığı ‘ Türk Müziği Devlet Koroları’nın ve ‘Devlet Türk Müziği Koroları’nın çoğundan "Türk Müziği" ismini kaldırdı”
Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nün 23.03.2021 tarih ve -1178470 sayılı Bakanlık onayı ve Sayın Bakan “Olur” u ile ülke geneli koroların büyük kısmında gerek isim gerek yapı olarak yenilenme yapıldı. Bu yenileme kapsamında “Devlet Türk Müziği-Devlet Türk Halk Müziği Korosu” olan isimlerin birçoğu, bölgesine ve şehrine göre yeniden şekillendirildi.
Buna göre;
Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Müdürlüğünün ismi “Elazığ Kürsübaşı Müzik Topluluğu Müdürlüğü” olarak değiştirildi.
Şanlıurfa'daki ‘Devlet Türk Halk Müziği Korosu’, Şanlıurfa Sıra Gecesi Müzik Topluluğu,
Diyarbakır'daki ‘Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’, Diyarbakır Medeniyetler Müziği Korosu,
Edirne'deki ‘Devlet Türk Müziği Topluluğu’, Edirne Rumeli Müzikleri Topluluğu, olarak değiştirildi.
Yani görüldüğü gibi ‘Türk Müziği’ başlıkları kaldırılmış.
Olayın siyasi sonucu olabilmesinin yanında, ben özellikle müzik ve müzik kültürümüz açısından konuya değinmek istiyorum.
Şimdi sıra ‘Türk Musikisi’ne mi geldi ?
Konuya yaklaşımım kesinlikle ‘milliyetçi’ değil sadece ‘millî’dir; tıpkı Türk Millî Takımı, ‘Türk doktoru’ gibi söylemlerin doğruluğu anlamındadır. Üstad Yahya Kemal Beyatlı’nın dediği gibi ‘Öz ve Esas Musikimiz’in farkındalığı ve devamıdır. Atalarımızın bize emanet ettiği; ülkemizde ve yurt dışında yıllarca yaptığımız konserlerde, konser başlığımız her ne kadar benim ve diğer sanatçı arkadaşların adlarına olsa da temsil ettiğimiz müzik kültürü ‘Türk müziği değil miydi?’ Kültür ve sanat faaliyetlerimizi, Fransızlar, Almanlar vs. ülkelerdeki müzik otoriteleri böyle afişe ediyor, akademik platformlarda müziğimizden ‘Türk Müziği’ olarak bahsediliyordu.
Geldik yine aynı girdaba; her ne kadar, bölgelere-yörelere göre müzik topluluğu adı hedeflenmişse de buralardaki müziğin başka bir müzik mi, başka bir müzik kültürü mü, başka bir müzik sistemi olduğu mu düşünülüyor?
Bu yapılan değişimin uygulamasında; Elazığ Kürsübaşı Müzik Topluluğu’nun yapacağı müzik Türk müziği değil mi? Ayrıca, bu topluluğa ‘Siz sadece Elazığ-Harput çalıp, söyleyeceksiniz’, denilecekse İsmail Dede Efendi’nin Sultaniyegâh Bestesi’ni, Itri’nin Nevâ Kâr’ını, Münir Nureddin Selçuk’un Kalamış’ını icra edemeyeceksiniz, sonucu veya olasılığı çıkmıyor mu? Bakanlığın yeni adıyla Şanlı Urfa Sıra Gecesi Topluluğu, sadece kendi yöresini okuyarak; ülkemizin diğer bölgelerindeki türkülerimizden, Âşık Veysel’den, Neşet Ertaş’tan, Nefeslerden, müstezatlardan, bozlaklardan, Rumeli türkülerinden okumayacak mı? ‘Yurttan Sesler’ kavramı ve önemi ne oluyor?
Aynı şekilde, yeni ismiyle Diyarbakır Medeniyetler Korosu (zaten yanı başında sivil girişim olan Hatay Medeniyetler Korosu var) , Edirne Rumeli Müzikleri Toplulukları da sadece kendi alanlarındaki repertuvara mı sıkıştırıldılar. Gördüğüm kadarıyla, İstanbul’da faaliyet gösteren Cumhurbaşkanlığı Türk Müziği Korosu gibi birkaç Türk Müziği Devlet Korosu, adı ve yapılarıyla duruyor. Elbette, bunlarda bir değişiklik yapılması da anlam ve içerik açısından zaten oldukça zor. Bu arada, ‘Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu’ var ve bu topluluk, tasavvuf müziğimizin yanı sıra özellikle ‘Konya Şeb-i Arûs Törenleri’ni icra ediyor. Yâni, topluluk mevlevî müziği icra ediyor, belki yakında ona da bir isim bulunacak, ‘Konya Şeb-i Arûs Topluluğu’ gibi…
Halbuki; Elazığ, Urfa, Edirne’de aynı isimlerle birçok yerel topluluk var. Hepsi de çok güzel ve başarılı olarak bölge-yöre müzik kültürlerini icra ediyorlardı. Bunlar, devletten yardım almayan, kendi öz kaynaklarıyla, gayretleriyle ayakta duran amatör ve profesyonel topluluklardı. Şimdi, Bakanlıkça oluşturulan bu uygulama onlara rakip çıkacak gibi görünüyor. Bir de pandeminin getirdiği olumsuz müzik piyasasını düşünürsek, haksız rekabetin etkilerini bu bölge sanatçıları da yaşayacak…Ayrıca, çok isteniyorsa; mevcut durumdaki Türk Müziği Devlet Koroları korunarak, yeni yerel korolar-topluluklar oluşturulabilirdi. Bunun da konservatuvarlardan mezun olan ve halâ kadro bekleyen birçok genç sanatçımızın istihdam edilmesini sağlayacağı kesindir.
Bu isim ve yapı değişikliği sonucunda müzik icrası ve yapılanması; müzik kültürümüz, mirasımız açısından çok ciddi değişim-etki getirecek, çok önemli bir uygulama. Ülkemizdeki üniversitelere bağlı birçok ‘Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’ var, ülkemizin ilk ve tek Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi var, Türk Müziği dernek ve cemiyetleri var, resmi ve özel Türk müziği icra ve eğitim yapan birçok kuruluş var. Bu konularla ilgilenen müzik tarihçilerimiz, müzikologlar var, onların ve bu resmi-sivil müzik eğitim-icra kuruluşlarının bu uygulama hakkındaki görüşlerini çok merak ediyorum.
İstiklal Marşı’mızın 100. Yılında üstad Mehmet Âkif’ten faydalanarak diyelim ki; “O benimdir o benim milletimin ‘Türk müziği’dir ancak”.
Ben, Türk müziği, Türk müzik kültürümüz adına buruk ve üzüntülüyüm.
Bu yazımda yer alan eleştirel içeriğin, ilgili karar ve uygulaması açısından konunun tekrar ele alınmasını ve ifade ettiğim hususların göz önüne alınmasını sağlayacaksa ne mutlu bana…Yoksa, diyelim ki vesselam.
Neyzen, Doç. Dr. Süleyman ERGUNER
FACEBOOK YORUMLAR