Reklam
Reklam

Türk Milletinin bin yıllık hayali: Türk Birliği

Türk Milletinin bin yıllık hayali: Türk Birliği
10 Ekim 2025 - 10:11 - Güncelleme: 10 Ekim 2025 - 10:16
Javanshir FEYZİYEV,
Milli Meclis Üyesi, Felsefe Doktoru




Modern çağımızda, dünya düzeninin yeniden şekillenmesi ve uluslararası ilişkiler sisteminde yeni bölgesel platformların ortaya çıkışı, dünyada istikrar, güvenlik ve kalkınma kavramlarına yeni bir içerik kazandırmaktadır. Bu gerçekler ışığında, Türk Devletleri Örgütü (TDÖ), yalnızca ortak bir tarih ve kültür temelinde oluşturulmuş bir birlik değil, aynı zamanda jeopolitik ve jeoekonomik etkiye sahip stratejik bir platformdur. Örgütün son yıllardaki gelişim dinamikleri, Türk devletlerinin küresel istikrar ve güvenlik mimarisinde bağımsız özneler olarak hareket etmeyi hedeflediklerini göstermektedir. Bu bağlamda, 7 Ekim 2025'te Gebele'de düzenlenen TDÖ Devlet Başkanları Konseyi 12. Zirvesi, hem siyasi hem de ideolojik açıdan yeni bir aşamanın başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Zirvenin "Bölgesel Barış ve Güvenlik" konusuna adanması, Türk dünyasının küresel yönetişim sistemindeki rolünün ve stratejik niyetinin de doğrudan bir göstergesidir.
XII. Gebele Zirvesi, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in daha önce Bişkek, Şuşa ve Budapeşte zirvelerinde dile getirdiği "Türk Devletleri Örgütü küresel ölçekte güç merkezlerinden biri haline gelmelidir" çağrısının stratejik bir konsept seviyesine yükseldiğini göstermektedir. Azerbaycan'ın istikrarlı girişimleri sonucunda, TSO etno-kültürel bir birlikten gerçek etkiye sahip siyasi-ekonomik bir birliğe dönüşme aşamasına girmiştir. Cumhurbaşkanı'nın XII. Zirve'deki konuşması, TSO'nun dönüşüm süreçlerini derin bilimsel ve politik temellere dayandırmaktadır. Devlet Başkanı'nın da vurguladığı gibi, TSO bugün artık sadece bir iş birliği platformu değil, uluslararası ilişkiler sistemindeki ciddi jeopolitik merkezlerden biri haline gelmektedir.
Gebele Zirvesi'nde örgüt başkanlığının Kırgızistan'dan Azerbaycan'a devredilmesi, yalnızca bir rotasyon değil, ülkemizin uluslararası düzeydeki liderlik misyonunun resmi bir teyidi olarak değerlendirilmelidir. Azerbaycan'ın ŞİÖ dönem başkanlığının, örgütün kurumsal istikrarının güçlendirilmesinde önemli bir aşama olacağı şüphesizdir. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in de belirttiği gibi, ülkemiz ortak askeri tatbikatlarda, ekonomik entegrasyonda ve insani iş birliğinde aktif rol oynamaktadır. Azerbaycan'ın istikrarlı siyasi sistemi, ekonomik potansiyeli, stratejik-coğrafi konumu ve askeri-politik yeteneklerinin güçlendirilmesi, ŞİÖ'nün oluşum süreçlerine önemli katkılar sağlamaktadır. Tüm bunlar, Azerbaycan'ın örgüt içinde yalnızca ideolojik açıdan bir rehber merkez olarak değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel stratejileri belirleyen bir merkez olarak da şekillendiğini göstermektedir.
Güvenlik ve barış kavramları TDT'nin temel sütunlarını oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in de vurguladığı gibi, "güvenlik sağlanmadan kalkınma mümkün değildir". 2020 Vatanseverlik Savaşı'ndaki tarihi zaferimiz ve 2023'te büyük bir başarıyla uygulanan terörle mücadele tedbirleri sonucunda Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin tam olarak yeniden tesis edilmesi, yalnızca ulusal düzeyde değil, aynı zamanda bölgede adalet, barış ve istikrarın sağlanması açısından da uluslararası öneme sahip önemli bir gelişmedir. Washington'da paraflanan barış anlaşması ve ilgili AGİT kararları, Güney Kafkasya'da yeni bir barış aşamasının başladığını teyit etmektedir. Bu, Azerbaycan'ın barış gündeminin uluslararası düzeyde hayata geçirilmesi anlamına gelmektedir.
Türk Devletleri Örgütü'nün modern gelişim çizgisi, onu yalnızca kültürel bir bütünleşme merkezi değil, aynı zamanda stratejik güvenlik ve ekonomik iş birliği platformu haline getirmektedir. Nahçıvan Anlaşması'ndan günümüze, İletim Sistemi Operatörü (TSO), bölgesel istikrarın güçlendirilmesinde, güven ortamının oluşturulmasında ve enerji ve ulaştırma koridorlarının koordinasyonunda öncü bir rol oynamıştır. Gelecekte planlanan ortak askeri tatbikatlar, siber güvenlik girişimleri ve savunma sanayiinde yakın iş birliği projeleri, örgütün Avrasya güvenlik sisteminde önemli bir aktör haline gelmesini sağlayacaktır. Bu doğrultuda, Azerbaycan-Türkiye ittifakı, TSO'nun stratejik temelini oluşturmaktadır.
Azerbaycan'ın girişimiyle hayata geçirilen ulaştırma ve enerji projeleri, GCT kapsamındaki ekonomik iş birliğinin derinleşmesine güçlü bir ivme kazandırmaktadır. Yakın gelecekte, Zengezur koridorunun açılması, Orta Koridor boyunca geçiş sürelerinin kısaltılması ve Hazar Denizi boyunca lojistik bağlantıların genişletilmesi, Türk devletlerinin entegrasyonunu daha da hızlandıracaktır. Azerbaycan'ın yenilenebilir enerji alanında hayata geçirdiği projeler - rüzgar, güneş ve hidroelektrik yatırımları - bölgenin ekolojik ve ekonomik sürdürülebilirliğini güçlendirmektedir. Orta Asya, Azerbaycan, Türkiye ve Avrupa arasında oluşturulan "yeşil enerji koridoru" projesi, bu iş birliğinin stratejik bir hedefi haline gelmektedir.
Azerbaycan'ın kurtarılmış topraklarında kardeş Türk devletlerinin katılımıyla hayata geçirilen insani ve altyapı projeleri, büyük Türk dayanışmasının somut bir ifadesidir. Özbekistan'ın Fuzuli'de inşa ettiği Mirza Uluğbek Okulu, Kazakistan'ın desteğiyle kurulan Kurmangazi Sanat Merkezi, Kırgızistan'ın Ağdam'da inşa ettiği okul, Macaristan'ın Cebrail'deki projesi ve Türkmenistan'ın Fuzuli'de inşa ettiği cami, bu birliğin manevi derinliğini somutlaştırmaktadır. Bu projeler yalnızca kardeşliğin bir sembolü değil, aynı zamanda TDT'nin insani ve kültürel diplomasisinin de gerçek bir tezahürüdür. Karabağ Deklarasyonu aynı zamanda bu kardeşlik ruhunun siyasi bir manifestosu niteliğindedir.
Türk Devletleri Teşkilatı, ülkelerimiz arasındaki ekonomik ve siyasi bütünleşmenin bir ifadesi olmanın yanı sıra, modern çağın zorluklarına uygun, Türk medeniyeti çerçevesinde yeni bir siyasi birlik modelidir. Bakü, Şuşa, Bişkek, Budapeşte ve Gebele Zirveleri, bu bütünleşmenin ideolojik, kurumsal ve stratejik temellerini güçlendirerek, Türk dünyasının birliğini küresel ölçekte yeni bir aşamaya taşımaktadır. Tek bir güç merkezi olarak hareket eden Türk devletleri, barış, adalet ve kalkınmayı sağlamayı amaçlayan bölgesel birlik modelidir. Bu modelin itici gücü olan Azerbaycan, yalnızca Avrupa Ekonomik Birliği'nin (TEU) geleceğini değil, aynı zamanda Avrasya'nın bir bütün olarak istikrar ve ilerleme mimarisini de şekillendirmektedir. Bu nedenle barış, güvenlik ve sürdürülebilir kalkınma, Türk Devletleri Teşkilatı'nın yol haritasında temel yönler olarak yer almaktadır.
Avrupa Birliği üyesi Macaristan Başbakanı Viktor Orbán'ın TDT faaliyetlerine katılımı, TDT'nin küresel siyasette koordineli bir konum oluşturması açısından son derece önemlidir. Bu, Türk dünyasının 21. yüzyılda jeopolitik bir kutup olarak güçlenmesine ve uluslararası ilişkiler sisteminde daha aktif bir rol oynamasına katkıda bulunacaktır.
Gebele Zirvesi'nde alınan kararlar, TDC gelişiminin bundan sonraki aşamasında tek bir ekonomik alanın oluşturulmasını, tüm Türkiye coğrafyasında insanların, malların ve hizmetlerin serbest dolaşımını, tek bir savunma sisteminin oluşturulmasını ve nihayet küresel siyasi arenada birleşik bir konumun sağlanmasını temin edecektir.
TDT, Türk halklarının binlerce yıldır özlemini çektiği, tarihin çeşitli dönemlerinde çok yaklaştıkları, ancak dış etkiler ve iç anlaşmazlıklar nedeniyle son anda gerçekleştiremedikleri en kutsal hayallerinin gerçekleşmesine açılan bir kapıdır. Bu kapı, tüm Türk dünyasının sarsılmaz bir birlik, yüksek refah ve güvence altına alınmış güvenlik içinde yaşayacağı bir geleceğe açılan bir kapıdır.
Kaynak: 10 Ekim 2025, https://xalqqazeti.az/az

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum