Türk Kültüründe At

Mehmet YARDIMCI yazdı: "Geleneksel kültürümüzde at" [email protected]

Türk Kültüründe At
08 Aralık 2022 - 10:12 - Güncelleme: 08 Aralık 2022 - 10:19

Türklerin hayatında at, birinci unsurdur. Çin sahasında, henüz hiç bir toplum tarafından atlı muharebe bilinmezken Türkler atı göçebelikte ve savaşlarda kullanmışlardır. At, Türk halkının yaşama biçimine o denli girmiştir ki, mezar taşlarının at motifi ile süslenmesi önemli bir geleneğe dönüşmüştür.         

Anadolu'da yeni bir ev yapılırken temele at nalı atılır. At nalı nazarlık olarak dış kapı eşiklerine çakılır.  Türk kültür tarihinde ilk devirlerden günümüze kadar verilen en değerli hediyelerin başında at geldiği görülür. Bilge Kağan'ın cenaze törenine katılan Bukay Tutuk en değerli armağan olarak at hediye etmiştir. At, sadece çiftçilik, taşımacılık ve savaş zamanlarında değil, düğünlerde gelinleri taşımak için de mutluluk anlarında kullanılmıştır. Türk kültür tarihinde, atların doğuşuyla ilgili çeşitli efsaneler anlatılmaktadır. Bu efsaneler dört gruba ayrılır.

1. Gök Kökenli Atlar:

Yakut Destanı'nda kahramanların atlarının At Sürüsü İlahesi tarafından güneş memleketinden gönderildiği inancı vardır. Ordos Moğolları'na göre Cengiz Han'ın atı gökten indirilmiştir. Atın Gök Kökenli oluşu rivayetleri Anadolu'da da yaygındır.

2. Rüzgâr Kökenli Atlar:              

Türkiye Türkleri de atın rüzgârdan yaratıldığına inanmaktadırlar. Böylece atın hızlılığı rüzgâr ile sembolize edilmekte, rüzgârın gücünün ata geçtiğine inanılmaktadır.

3. Mağara ve Toprak Kökenli Atlar:

İslâmi geleneklere göre atları Tanrı, Kâbe toprağından yaratmıştır. Türk kökenli mağara rivayetleri ise beşinci yüzyılda Akhunlar'a aittir.

4. Su Kökenli Atlar:

Sudan çıkan atlarla ilgili efsaneler Türklere aittir. Bu görüşte, atların göl aygırlarından türediğine inanılmaktadır. Kars'ın Boğa dağında bir Aygır Gölü vardır. Rivayete göre su içmeye gelen kısrakları gölden çıkan bir aygır aşar. Rivayete göre Bingöl'den bir yıl doru, bir yıl kır olmak üzere çıkan birer aygırın kısrakları aştığı söylenir. Bu aygırların tayları makbuldur. Köroğlu'nun atı için de böyle sudan çıkan bir at efsanesi anlatılmaktadır. Köroğlu'nu anlamlı kılan, kimliği ve kahramanlığına nitelik kazandıran asıl unsur 'Kır Atı'dır. 

                "At murattır" atasözünde değerini bulan atla ilgili düşünce, rüya tabirlerine de geçmiştir. Düşünde at görenin muradının olacağı inancı bunun kanıtıdır. Kur'an-ı Kerim'in bazı ayetlerinde "at" sözcüğünün geçmesi söz konusu atların ne kadar kutsal hayvanlar olduğunu göstermektedir. Türklerde olduğu gibi bütün İslâm âleminde at, yoldaştan da, kardeşten de kutsaldır. Zaten peygamberimizi arşa çıkaran hayvan da, Burak isminde kanatlı bir attır.

                Türkler, Anadolu'ya göç edince at kültürlerini de birlikte getirmişlerdir. Türk kültür tarihinde at, hayatın her safhasının vazgeçilmez bir unsuru ve bir kült olarak karşımıza çıkar.

                Karaçay Türklerinde doğum müjdesi getirene "Atlı mı yaya mı" diye sorulur. "Atlı" erkek bebek, "yaya" kız bebek anlamına gelir. Bunun devamında da eğer cevap "atlı" olursa hediye olarak tay, "yaya" ise dana hediye edilirdi.

                Avşar Türklerinde gelin ata bindirilirken silahlar sıkılır, zılgıtlar çekilip salâvat getirilir. Makedonya Türklerinde de hocanın okuduğu duaların eşliğinde gelini attan damadın babası indirir. Anadolu Türk kültür coğrafyasında at yuları ile satılmaz. Böylece atın kendisi ile birlikte bereketinin gitmemesi amaçlanır.

                Türk at kültürü, bilim dünyasını da etkilemiş ve tıp biliminde kafatasında bulunan bir kemiğe Türk eğeri adı verilmiştir. At etinin kanser ve sütünden yapılmış olan kımızın verem ve benzeri hastalıkların tedavisinde yararlı olduğuna inanılır. At etinin yenilmesi ve sütünden kımız yapılması Anadolu Türklüğünde Selçuklular ve Eyyübiler dönemlerinde de uygulama alanı bulmuştur. Kahramanın adı ne kadar ünlüyse, atı da o kadar ünlüdür. Hz.Ali'nin Düldül'ü başta olmak üzere, Battal Gazi'nin Aşkâr'ı, Köroğlu'nun Kır Atı, Manas'ın Ak Kula'sı, Alpamış'ın Kökşubar'ı, Kültigin'in Alp Salçı'sı, Bayındır Han'ın Doru Aygırı, Bey Böyrek'in Bengi Boz'u, Şah İsmail'in Kamertay'ı Türk kültüründe adı bilinen ve unutulmayan ünlü atlardan bazılarıdır. 

Atlar renklerine, yaşlarına, tabiat olaylarına, huylarına, nesillerine, hızlarına, gösterdikleri kahramanlıklara, alnında yer alan beyaz lekeye göre adlandırılmışlardır. Divan edebiyatında at üzerine yazılan rahşiyeler Atlar için yazılmış kasideler önemli yer tutar.

Eski Türklerde birisi ölünce yakınları ona sığır, koyun ve at kurban ederdi. Günümüzde de ölen kişin ardından kurbanlar kesilmesi adet olarak devam etmektedir.

                Eski Türklerin gömü geleneğinde mezara konulan kıymetli eşyalar arasında at koşum takımları da vardır. Bu fiziki ölümden sonra hayatın bitmediği ruhun varlığını sürdürdüğü inancının bir sonucudur. Atilla'nın mezarındaki ganimetler arasında kıymetli taşlarla süslü at takımları da bulunmuştur.

                Aşiretlerimizde ölen genç ise, atının boynuna kırmızı şal bağlanır. Eğerine kılıcı ile hançeri asılır, ölen yaşlı ise atı kara "Yas bezi" ile örtülür. Ölünün bindiği atın kuyruğunu kesmek ya da bağlamak Göktürk döneminden beri süregelen bir gelenektir.

                Kültürümüzde at o kadar önemlidir ki, bazı atlara mezar bile yapılmıştır. Bunlardan III. Sultan Osman'ın 1712'de ölen Sisli Kır adındaki atı için yaptırdığı mezar, yıllar yılı sancılı atların, mezar taşı çevresinde gezdirilerek sağaltıldığı bir ocak olmuştur.

                Alp Er Tunga destanında İyi koşan at ile yarıştım biçiminde rastladığımız atı, Dede Korkut'ta da Bamsı Beyrek zındandan çıkıncaya değin kendisini onaltı yıl bekleyen atına:   

                "At dimezem / Sana kardaş direm" deyişinde ata verilen değer vurgulanmaktadır.

Kurtuluş Savaşı'nda da Kuvay-i Milliye'nin en gözde unsuru at'tı.

***

 Kurtuluş  Savaşında Zileli bir at

 

                               -Babam, İzmir'e ilk giren süvari bölüğünden

                               Hacırecep Oğullarından 1315'li Ali Oğlu

                               Mustafa Çavuş (Mustafa Yardımcı)'nın aziz anısına...

Zile kırsalında  gözde bir tayken

Mustafa Çavuş'un

Serüvenlerine katılıp

Ulu atlarla

Ulu paşalar yanında

Cepheden cepheye

Dört yıl yorulmadan

Ülke adına direnen at

*

Tarihe gömülen ulu atların

Toynağından çıkan çıngıların harını

Dörtnala giderken

Köpüren boyunları 

En iyi sen bilirsin

Çarşamba Burnu'nda İngiliz'i

Karaya indirmeyen at

*

Eşkıyalı geceleri

En iyi sen bilirsin yine

Takiplerini anlatırdı babam

Savaş yıllarının bin bir serüveni içinde

Asi takibini

Çocuklar

Özgür uykusunu uyusun diye rahat

*

Ata binmek gibidir sevda dermiş süvariler

Her birinin altında

Türkülerin yağız atı sanki

Sanki Kır atı Köroğlu'nun

Batan güneşe doğru dört nala

Kurtuluş savaşında

Vatan sevdasıyla

Bornova üstünden

İzmir'e

Dolu dizgin giren at

*

Güllerin iklimi

Dört mevsim sürer Ege'de

Sevdaların vahşi atı şiir gibidir çiçekler

Sonbaharı kurşunlayan

Begonviller

Kasımpatlar

Körfezden yalılara

Huzur aktarır imbat

*

Gözleri güzeldir kızların İzmir'de

Deniz gibi

Bu güzellikler cümbüşünü  bırakıp

Savaş ertesi

Mustafa Çavuş'un altında

Kalan 12 süvariyle

Zafer kazanmanın hazzı içinde

Dolu dizgin

Görevini yapmanın gururuyla

Döndün Zile'ye

Mustafa Çavuş'un gönlü rahat

*

Yaşım yetmedi

Göremedim seni ama

Babamın anılarında üç önemli şey vardı

Silah Arkadaşları-Vatan-At 

                                               Mehmet YARDIMCI
Yazının ilk yayın yerİ:https://www.yenicaggazetesi.com.tr/geleneksel-kulturumuzde-at-605472h.htm

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum