Türk halklarının atla ilgili gelenek ve ritüelleri
Eski Türk halkları ata kutsal bir bakış açısıyla yaklaşır ve at biçiminde bir güneş kuşağı taşıyan bir melek imgesi hayal ederlerdi. "Kültegin" yazıtı da dahil olmak üzere Türk yazılı anıtları da atın önemi ve yaşamdaki yeri hakkında değerli bilgiler içerir.
Atın, insanlık medeniyetinin gelişiminde özel bir rol oynadığı tarih boyunca bilinmektedir. Hayatın çeşitli alanlarında insana güvenilir bir yoldaş ve yardımcı olmuştur. At, kadim çağlardan beri üretim faaliyetlerinde, askeri işlerde, ticarette ve iletişim sistemlerinde eşsiz bir rol oynamıştır. Bu nedenle, kadim çağlardan beri tüm halklar, ata insanlığın maddi ve manevi kültüründe kutsal bir sembol olarak saygı duymuştur.
Ömer Hayyam'ın "Navruzname"si atın niteliklerini vurgulayarak, "Dört ayaklı hayvanlar arasında attan daha iyisi yoktur, çünkü o dört ayaklıların şahıdır" der. Yazar ayrıca ata farklı halklar tarafından verilen isimleri de hatırlatır: "...Persler ona "bodjon" (yeljon), Romalılar "bodpoy" (rüzgar bacaklı), Türkler "kutlug kadam" ve "bereket getiren", Hintliler "takht-i ravon" ve Araplar ise yeryüzünde Burak derler." Halife Me'mun atı, "At ne kadar iyi, göklerin koruyucusu ve taht-ı ravon" olarak tanımlamıştır.
Eski Türk halkları ata kutsal bir bakış açısıyla yaklaşır ve at biçiminde bir güneş kuşağı taşıyan bir melek imgesi hayal ederlerdi. "Kültegin" yazıtı da dahil olmak üzere Türk yazılı anıtları da atın önemi ve yaşamdaki yeri hakkında değerli bilgiler içerir.
Tarihsel gelişim süreçlerine bakıldığında, argumaq, tarlon, yobi, çubur, bayır, karabayır, torik, jyron, saman, samantorik, bedov, tulpor, xosa tulpor, burul, çavkar gibi at ırklarının isimlerine rastlanabilir. Bu atlar, tarla sürmek, tahıl ekmek, hasat yapmak, hayvancılık yapmak ve ticaret yolları için önemli bir araç olarak kabul edilirdi. Ayrıca, askeri harekâtlarda ve savaşlarda önemli bir rol oynarlardı. Örneğin, II. Dünya Savaşı sırasında 262 süvari askeri kahraman ilan edilmiş ve yüz binlerce süvariye nişan ve madalya verilmiştir.
At, bir emek ve ulaşım aracı olmasının yanı sıra, geleneklerin, ritüellerin ve manevi değerlerin de sembolü olarak kabul edilir ve sözlü gelenek, ritüeller, pratik bilgiler ve el sanatları üzerinde derin izler bırakır. Bu nedenle, UNESCO tarafından oluşturulan Somut Olmayan Kültürel Miras Sınıflandırması (SKA) temelinde at yetiştiriciliği olgusunun bilimsel olarak incelenmesi önemlidir.
Sözlü gelenekler ve ifade biçimleri
Turan halklarının at imgesiyle ilgili birçok efsanesi, hikâyesi, atasözü ve deyimi vardır. Kadim destan mirasında - "Alpomiş", "Manas", "Gorogli" gibi destanlarda - at, kahramanın en yakın yoldaşı, savaşta zafer ve başarının anahtarı olarak yorumlanır. Özellikle "Alpomiş" destanının kahramanının atından ayrıldığında zayıflayıp, onunla birleştiğinde güçlenmesi, atın halkın hayal gücünde kahramanlık, sadakat ve cesaretin sembolü olarak görüldüğünü gösterir.
Atın sembolik ve manevi önemini pekiştiren birçok halk atasözü de vardır. Örneğin, "At, delikanlının kanadıdır" ifadesi, atın insan için hayati bir ihtiyaç olarak yerini gösterir. Ayrıca, "Atı olanın kanatları da vardır", "İyi bir atın varsa, uzağı olabildiğince yakın say", "İyi bir at, geçimin yarısıdır", "Atı olan delikanlı mutlu bir delikanlıdır", "Ata binen, atın değerini bilir", "Hızlı at, keskin bir bıçaktır" gibi atasözleri, atın halk zihnindeki yerinin ne kadar eşsiz olduğunu gösterirken, "Atı olan delikanlı bir Alpomish'tir", "Atı olan delikanlı bir kahramandır, ata binmezse yatar" gibi ifadeler, atın sosyal statü ve kişisel cesaretin sembolü olduğunu ifade eder.
Sahne sanatları (şarkılar, danslar, törensel performanslar)
At yetiştirme gelenekleri müzik mirasına da yansımıştır. "Yabani At" veya "Süvari Şarkıları" gibi melodiler ve şarkılar halk arasında yaygındır ve törenlerde icra edilir. At yetiştirme gelenekleri, Türk halklarının müzik mirasında derin izler bırakmıştır. Örneğin, atlara adanmış şarkılar genellikle bayramlarda, çeşitli kutlamalarda veya köpkari gibi halk oyunlarında söylenirdi. Bu şarkılar atın cesaretini, çevikliğini, gücünü ve güzelliğini över.
Şodmon Bakhshi'nin "Jiyron atga bakhishnan termasi" ve Farrukh Bakhshi Nuraliyev'in "Do'stim at" adlı eserleri bunun açık örnekleridir. Kullandıkları müzikal melodiler, dombira ve diğer halk şarkılarının eşliği ve şiirsel metnin sanatsal gücü, atın halk yaşamındaki eşsiz yerini daha da açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Ayrıca Alijon İsakov'un "Jiyron" u, Muhammedbek Yakhsyboyev'in "Ot"u , Hosila Rahimova'nın "Kopkari "si, Toshpolat Matkarimov'un " Ak tulpor" ve "Karabayır" ı , Nargiza Azimova'nın "Kopkari" adlı şarkısıyla at yetiştiriciliğine ilişkin müzik mirasının sürekli korunarak nesilden nesile aktarıldığını gözlemlemek mümkündür. Adham Sobirov'un seslendirdiği "Ot" ve Mahmud Namozov'un "Tulpor" adlı eseri .
Toplumdaki gelenekler, ritüeller ve bayramlar
Damadın at sırtında gelmesi, at hediye edilmesi gibi adetler, "Aile Törenleri" (AAT), "At Yarışları" ve "Binicilik Yarışmaları" gibi yarışmalar halk bayramlarının ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Kopkari (keçi çekme, mavi kurt), fiziksel güç ve beceriyi sınamada, toplumu birleştirmede, dayanışma ruhunu güçlendirmede ve gelenekleri nesilden nesile aktarmada önemli rol oynayan kadim bir halk oyunudur. Bin yıllık geçmişiyle Turan halklarının kültüründe dostluk ve kardeşlik bağlarını güçlendirmiştir. Günümüzde Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan halklarının en sevdiği oyunlardan biri olmaya devam etmektedir.
Tarihi kaynaklara göre kopkari, cesur gençlerin hayvanlara zarar veren kurtları kovalayıp onlarla savaşma geleneğinden doğmuştur. Bir kurdu yakalayıp elinden tutup çekerek at sırtında hız ve çeviklik gösterme pratiği yaparlardı. Daha sonra bu uygulama sembolik bir anlam kazanmış ve kurt yerine kesilmiş bir geyiğin kullanılması adet haline gelmiştir.
Günümüzde popüler olan binicilik sporları arasında kız kovalamaca, papakh, jigitovka, sais, itme, makas, başörtüsü kaldırma, şur-papakh, toplu yarış, çehen burti, at güreşi, chavgon ve issindi yer almaktadır.
Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar
At, Turan halklarının doğaya bakışında önemli bir rol oynamıştır. Atın, halk arasında yıldızlar, zaman ölçümleri ve hava durumu işaretleri hakkındaki bilgilerle ilişkilendirildiği görülmektedir. Örneğin, atların davranışlarına dayanarak yağmur veya kuraklık tahmini yapma geleneği vardı. Ayrıca, atlarla tedavi, yani at sütü (kımız), tereyağı ve diğer ürünlerin kullanımı halk hekimliğinde yaygındı.
Doğa kanunları, atların bakımı ve yetiştirilmesinde önemli bir rol oynardı. Çoban halklar, mevsimlere bağlı olarak atlarını otlaktan otlağa taşırlardı. Ayrıca, atların davranışları insanlar tarafından evrenin işaretleriyle bağlantılı olarak yorumlanırdı; özellikle bir atın huzursuzluğu yağmur veya fırtınanın işareti olarak kabul edilirdi.
Ayrıca, atları tedavi etme geleneği çok eski çağlardan beri varlığını sürdürmektedir. Halk hekimliğinde at sütü (kımız), eti ve yağı çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Kımız bir şifa kaynağı olarak kabul edilirdi. Örneğin, Ebu Reyhan el-Biruni "Kitab as-Saydana fi-t-tıbb" adlı eserinde kımız'dan insan sağlığını iyileştiren bir içecek olarak bahseder. İbn Sina ise "El-Kanun fi-t-tıbb" adlı eserinde at sütünün sindirime faydalı olduğunu, güç verdiğini ve bazı sinir hastalıklarını tedavi ettiğini belirtir.
Tıbbi kaynaklarda kimçi, tüberküloz tedavisinde en etkili ilaçlardan biri olarak tanımlanmaktadır. Sindirim bezlerini güçlendirir, sindirim sisteminin kasılma gücünü normalleştirir, kanın yapısını zenginleştirir ve hemoglobin seviyesini yükseltir. Ayrıca sinir sisteminin aktivitesini de dengeler.
At yağı, kimyasal bileşimi bakımından sığır veya koyun yağından farklıdır. Çabuk çözünür ve kalite açısından kümes hayvanı yağı ve bitkisel yağa yakındır. İçeriğindeki doymamış yağ asitleri, vücuttaki kolesterol metabolizmasını hızlandırarak kan damarlarının duvarlarında biriken maddelerin çözünmesine yardımcı olur.
At eti, Özbek ulusal mutfağında uzun zamandır değerli bir gıda olarak kabul edilmektedir. Yüksek saflığı, besin değeri ve şifalı özellikleriyle diğer et türlerinden ayrılır. At eti, kaz, narin, beşbarmoq, kurin ve çiğirma, kaz-kurt, kazan kebabı, çorba ve qovurdoq gibi yemeklerin hazırlanmasında kullanılır.
At binmenin aynı zamanda kişinin fiziksel sağlığı için de faydaları olduğu, sırt ve eklemler, mide-bağırsak ve kalp damar hastalıkları, zihinsel gerilik, epilepsi, şizofreni ve çocuk felci komplikasyonları gibi kas-iskelet ve sinir sistemi rahatsızlıklarının tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir.
Günümüzde bu yöntem "hipoterapi" adı altında bilimsel olarak geliştirilmektedir.
M a shh ura khan Darmonova
Tarih Doktorası (PhD ) , Doçent











FACEBOOK YORUMLAR