Türk Dünyasının Bayramı Yenigün/Nevruz - Ramazan KARAMAN
Türk Dünyasının Bayramı Yenigün/Nevruz - Ramazan KARAMAN
Bayram bütünleşme, sevgi ve dayanışma vesilesidir. Öyle ki bayram, halayların bir başka çekildiği gündür, insanların birbirlerini yüreklerine sardıkları gündür. Bu günde muhabbet yüreklerden taşar; ses olur, nefes olur, bedende hareket olur. Kırgınlık, husumet, acı ve gözyaşı elbiseleri bedenden çıkarılır, muhabbetin ateşine atılır.
Bayramları genel olarak ferdî, dinî ve millî bayramlar olmak üzere üç ana kategoride toplayabiliriz. Ferdî bayramlar arasında çocuğun doğması, sünnet düğünü ve evlenme sayılabilir. Dinî bayramlar özünü dinden alan, cemiyetin tamamına mal olmuş bayramlardır. Bunların dışında, milletin hayatından, hayat felsefesinden, vicdanından doğmuş bayramlarla tabiatın değişmesinden kaynaklanan, cemiyete mal olmuş millî bayramlar vardır.
Yenigün/Nevruz, Türklerin hürriyet ve istiklal aşkının bayramıdır. Asla esareti kabul etmemiş olan Türkleri, Ergenekon’da demirden dağları eritmeye sevk eden güç budur. İşte 21 Mart’a tekabül eden, Ergenekon’dan çıkış günü “Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi”nin tekrar hayata tatbik edilmesinin başlangıcını ifade etmektedir. Asla devletsiz yaşanmayacağının bir ifadesidir.
Türklerin dünya medeniyetlerine hediye ettiği takvimlerin büyük bir kısmının yılbaşı günü, Mart ayının gece ile gündüzün eşit olduğu yirmi birini yirmi ikisine bağlayan “Yeni Gün”dür (Nevruz, Yılsırtı, Mart Dokuzu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü). Coğrafya, tabiat şartları, insan meşguliyetleri, toplumun yapısı takvimlerin ve özel günlerin oluşmasında birinci derecede önemli unsurlardır.
Türklerin ana yurdunun neresi olduğu tartışmalıdır. Ancak Kazakistan, Çin, Moğolistan ve Rusya Federasyonu’nun sınırları içerisinde kalan Altaylar bölgesi kuvvetli bir ihtimaldir. Türkler genellikle orta iklim kuşağı ve ılıman iklim kuşağı adı verilen bir coğrafyada yaşayan, yirminci yüzyılın başlarına kadar genellikle tarım ve hayvancılıkla geçinen bir millettir. Türk takvimleri de bu coğrafya, tabiat şartları ve meşguliyetlerinden doğmuş ve gelişmiştir. “Yenigün”ün de kaynağı hiç şüphesiz coğrafya, tabiat şartları, insan meşguliyetleri ve toplumun yapısına dayanmaktadır.
Bu unsurları dikkate alarak Yenigünün kaynağına gitmek istediğimizde bu unsurlar yönümüzü Altaylar bölgesine döndürmektedir:
1. Bu bölge, 44°- 50° enlemler arasında kalmaktadır.
2. Denizden yüksekliği ise 1500- 4500 metre arasındadır.
3. Altaylar bölgesinde kış çok sert geçer. Kışın çok kar yağar ve hiç kalkmaz.
4. Kış aylarında sıcaklık -73 dereceye kadar düşer. Ortalama sıcaklık -51 derecenin altındadır.
5. Toprak sürekli don hâlindedir.
6. Bu bölgede yaşayanlar altı ay evde kapalı kalırlar, bunalırlar, baharı beklerler.
7. Altaylar bölgesinde Bahar yani Nevruz / Cılgayak gününün anlamı her şeyden daha önemlidir. Çünkü her yıl mecazi anlamda bir Ergenekon’dan çıkış gerçekleşir, o günden itibaren bütün olumsuzluklar olumlu unsurlara dönüşür.
Yenigün’ün Türk tarihinde ve kültüründe köklü bir geçmişi bulunmaktadır. Türklerde Yenigünle ilgili inanış ve uygulamaların MÖ 3. yüzyıldan yani Mete Han zamanından beri var olduğu bilinmektedir. Binlerce yıldır Müslüman Türk Dünyası, Hrıstiyan Gagavuz ve Çuvaşlar, Şamanist Yakut Türkleri de dâhil, devam etmektedir. Yenigün/Nevruz günü bütün bu yukarıda sayılan unsurlardan anlam kazanmış ve özel bir gün olmuştur. Kaynağı da görüldüğü gibi bütün dış kültürlere kapalı olan Altaylar Bölgesi’dir. Türkler vasıtasıyla Asya ve Avrupa’ya yayılmıştır.
Prof. Dr. Necati Demir’in tespitine göre, Yenigün’ün kaynağının başka kültürlerde aranmasının sebebi, Türklerin sergilediği dil bilinçsizliği ve dil konusundaki ihmalleridir. Yenigün’ün Türk kültürünün bir parçası olmasına rağmen, kaynağının başka kültürlerde aranması kasıtlı bir propagandadır. Gerçekte Türkler, kendi bayramlarını Farsça bir terimle adlandırmışlar (Nev: Yeni, ruz: Gün), adlandırma bu bayramın başka kaynaklarda aranmasına yol açmıştır. Hâlbuki, Farsların Türk Dünyasının bazı bölgelerine, özellikle Altaylar yöresine, hiç tesiri olmamıştır. Türkiye’de Nevruz daha çok Yılsırtı, Mart Dokuzu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün gibi Türkçe isimlerle bilinmekte; hemen hemen her Türk coğrafyası ve topluluğunda görülmektedir. Fars kültüründen uzak yörelerde Türkçe veya Türklerin yakından tanıdığı isimlerle bilinmektedir:
Altay Türkleri Cılgayak Bayramı; Azerbaycan Ergenekon, Bozkurt Bayramı; Doğu Türkistan Yeni Gün, Baş Bahar; Gagavuzlar İlkyaz; Hakas Türkleri Cılsırtı (Yılsırtı), Ulu Kün; Karaçay- Malkar Türkleri Gollu, Gutan, Saban Toy, Teyri Toy; Kazakistan Türkleri Ulus Günü; Kazan Türkleri ve Karapapaklar/ Terekemeler Ergenekon Bayramı; Kumuk Türkleri Yazbaş; Nogay Türkleri Saban Toy; Türkmenler Teze yıl; Uygur Türkleri Yeni Gün… (Geniş bilgi için bk. R. Karaman, Türk Dünyasının Bayramı Yenigün, Bilge Kültür Sanat Yay., İst., 2014.).
İran’a yakın coğrafyalarda ve Fars kültürünün etkisinin görüldüğü yöreler olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan’ın bazı yörelerinde Novruz, Navruz, Nevruz Bayramı, Nevruz Köce, Noruz; Nogay Türklerinde Nevroz kelimesi kullanılmaktadır.
Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Nevruz günü Yılsırtı olarak da bilinmektedir. Hakas Türklerinin kullandığı Cılsırtı teriminin bu bölgede Yılsırtı biçiminde karşımıza çıkması tesadüf değildir; y->-c- değişmesi, Kuzey Türkçesinin en yaygın özelliklerindendir.
Türkler, törenlik yanları aynı olmakla beraber tabiat, hava, iklim ve çevre şartlarına göre birçok bayram kutlamakta ve bunların kutlama zamanlarında değişiklikler olmaktadır. Bunlardan yalnız Yenigün/Nevruz ve Hıdrellez bir takvim geleneğine bağlanmıştır. Bazı köy çevrelerinde sadeleştirilmiş ve şeklini değiştirmiş olmakla birlikte, bu kutlamalar bugün de devam etmektedir. Ancak hemen belirtelim ki, Yenigün/Nevruz, halk arasında bugün eski canlılığını kaybetmiş ve dinî menkıbevî nedenleri büyük ölçüde unutulmuş bir bahar bayramı olarak kutlanmaktadır. Türklerin mevsimlik bayramları arasında “Sultan Nevruz” yanında aşağı yukarı aynı coşkuyla ve benzer şekilde kutlanan bir diğer bahar bayramı da “Hıdrellez” bayramıdır. Bu iki bayram, mevsimlik olması, kutsanma ve kutlanması bakımından birtakım benzer özellikler göstermektedir. Bu benzerlikleri şöyle sıralayabiliriz:
Her ikisi de mevsimlik ve bahar bayramıdır, bir nevi zaman simetriğini ve mevsimler arasındaki geçiş noktasını simgeler. Nevruz 21 Mart’ta, gün ile gecenin eşitleştiği gün kutlandığı gibi, 6 Mayıs’ta kutlanan “Hıdrellez” de, Anadolu’da Türk halk takvimine göre 6 Mayıs Hıdrellez ile Koç katımı denen 8 Kasım arasındaki günler, yılı ikiye ayırır: 6 Mayıs ile 8 Kasım arasındaki 180 güne “kasım günleri”, 6 Mayıs ile 8 Kasım arasındaki 180 güne “hızır günleri” denir. Her ikisinin kutlanması sırasında bolluk ve bereketle ilgili birtakım benzer âdetler ve örflerin Türklerin yanında Müslüman olmayan milletlerin tarafından da uygulanması, bu iki bayramın ortak ve başlıca benzerliklerini oluşturmaktadır.
Nevruz, günümüzde Türklerin anayurdu Ortaasya çevresindeki soydaşlarımızca yenikün, yenkigün, yeniyıl, çilpazı olarak kullanılmaya devam etmektedir. Türkler arasında Nevruz kutlama geleneği her asırda coşkulu bir şekilde yaşatıla gelmiş olup Hunlar’dan itibaren her Türk topluluğunda zengin bir tarihî görünüm oluşturmuştur.
Türkiye’de ve diğer Türk topluluklarında nevruz, bütün Türklerin bayramı olarak kutlanmaktadır ve nevruz geleneği canlı olarak günümüze kadar yaşatılmıştır. Hıdırellez ise soğuk iklimin hâkim olduğu bölgelerimizde baharın gelişinin gecikmesi sebebiyle nevruz geleneğinin 6 Mayıs’a (genellikle Mayıs’ın ilk Pazar gününe) ertelenmesi gibi gözüküyor.
Her ikisinin de kutlanma biçimlerinde büyük benzerlikler görülmektedir. Ancak, günümüzde nevruz kutlamalarının benzeri şeklinde Hıdrellez’in de Türkler arasında kutlamaları çok yaygındır. Halk arasında bugün bütün varlıkların Allah’a secde ettiği inancı yaygındır. Bu günde bir yıllık rızkın tayin edildiği düşüncesiyle evler boyanır, sofralar yiyeceklerle donanır, suçlar bağışlanır ve küsler barışırdı. Yine bugünde yörelere göre cirit oyunları, mahallî oyunlar, kılıç kalkan oyunları ve daha başka oyunlar sergilenir; genç kızlar ve erkekler niyet tutarlar.
Türk Yurdu Dergisi Mart 2015 - Yıl 104 - Sayı 331
FACEBOOK YORUMLAR