"TÜRK BİRLİĞİ" VE ORTAK DİL MESELESİ / Osman KABADAYI

"TÜRK BİRLİĞİ" VE ORTAK DİL MESELESİ / Osman KABADAYI
01 Aralık 2019 - 23:47 - Güncelleme: 01 Aralık 2019 - 23:56

 “TÜRK BİRLİĞİ” VE ORTAK DİL MESELESİ*

Osman KABADAYI

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi / TÜRKİYE

Abay Kazak Millî Pedagoji Üniversitesi / KAZAKİSTAN

E-mail: [email protected]

 

Özet. Türkçenin bugün 20’den fazla yazı dili vardır ve bu yazı dilleri birbirinden farklı alfabelerle yazılmaktadır. Öncelikle Türk dünyasında yazı birliğini sağlamak için Lâtin temelli Ortak Türk Alfabesi kullanılmalı sonra da tarihte olduğu gibi ortak bir iletişim dilinde buluşulmalıdır. Ortak iletişim dilinin belirlenmesinde de bilimsel ölçütlere göre hareket edilmelidir. Tıpkı Avrupa Birliği gibi, bağımsız Türk devletleri ve Türk toplulukları arasında ilerde kurulabilecek bir “Türk Birliği”, Türk dünyasını kalkındırma ve güçlendirmede etkin bir rol oynayacaktır.

Anahtar Sözcükler: Ortak alfabe, Ortak Türkçe, Turan-Türk Birliği.

Аңдатпа. Бүгінде түркі тілінде 20-дан астам жазу тілдері бар және бұл жазу тілдері əр түрлі əліпбиде жазылған. Біріншіден, түрік әлеміндегі жазбаша байланыстарды қамтамасыз ету үшін латын әліпбиіне негізделген жалпы түрік алфавиті пайдаланылуы керек, содан кейін оны тарихта болып өткендей ортақ тіл ретінде қабылдау керек. Жалпыға бірдей қарым-қатынас тілін анықтау кезінде ғылыми өлшемдерге сәйкес әрекет етуіміз керек. Еуропалық одақ сияқты, болашақта тәуелсіз түрік мемлекеттері мен түрік қоғамдастықтарының арасында құрылуы мүмкін «түрік бірлестігі» Түрік әлемін жандандыруда және нығайтуда белсенді рөл атқарады деген болжам бар.

Тірек сөздер: Ортақ  әліпби, Ортақ түркі тілі, Тұран-Түрік бірлестігі

Аннотация. Сегодня на тюркском языке имеется более 20 письменных языков, и эти письменные языки написаны в разных алфавитах. Во-первых, турецкий алфавит на основе латинского алфавита должен использоваться для предоставления письменных сообщений в турецком мире, а затем его следует рассматривать как общий язык, как это происходил  в истории. Мы должны действовать в соответствии с научными критериями при определении общего языка. Как и Европейский союз, «турецкий союз», который может быть создан в будущем между независимыми турецкими государствами и турецкими общинами, будет играть активную роль в оживлении и укреплении турецкого мира.

Ключевые слова: Общий алфавит, Обще-тюркский язык, Туран-Турецкая ассоциация

Türkçe, dünyanın en eski, bütün lehçe ve şiveleriyle birlikte düşünüldüğünde konuşur sayısı fazla olan dillerinden biridir. Türk dilinin ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Dolayısıyla bilinen yazılı metinlerden önceki devir “karanlık dönem” olarak adlandırılır. Bilim çevrelerince en çok tartışılan meselelerden biri de Türkçenin yaşı meselesidir. Osman Nedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi adlı eserinde fonetik bağ kurduğu 168 sözcükten hareketle Sümerce ile Türkçe arasındaki tarihi ilgiye dikkat çekmekte ve çalışmasının sonucunda da bugün yaşayan dünya dilleri arasında en eski yazılı belgeye sahip dil, Türkçedir; bunlar çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı sözlerdir demektedir (1990: 48). Tuna’nın bu tespitiyle Türkçenin tarihi M.Ö. 3500’lere kadar geriye gitmiştir. Sadece Tuna değil, birçok dilbilimci de Türkçe ile Sümerce arasındaki benzerliklere dikkat çekmiştir. Ünlü Kazak bilgini Olcas Süleymanov’un Az i Ya isimli eseri de burada konuyla ilgili anılması gereken çalışmalardan biridir. Çivi yazılı Sümerce tabletlerden başka milattan önceki devirlere ait Çin kaynaklarında da Türkçe sözlere rastlanılmaktadır.

Çin kaynakları ile Sümerce tabletlerdeki Türkçe sözler bir kenara bırakılırsa Türkçenin en eski tarihî belgeleri ise taşlara kazınmış Eski Türk (runik) harfli yazıtlardır. Bu yazıtlardan da en eskisi 687-692 yıllarına tarihlendirilen altı satırlık Çoyr yazıtıdır (Ercilasun 2004: 130). İkinci Köktürk Kağanlığı’ndan kalma Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk Yazıtları ise hacim bakımından en büyük, en eski Türkçe metinlerdir.

Türkçenin tarihî dönemlerine bakıldığında Köktürk, Uygur, Karahanlı, Harezm, Kıpçak, Eski Anadolu, Çağatay ve Osmanlı Türkçesi dönemlerini geçirdiği, tarihî dönemlerde ortak bir yazı dilinde buluşabildiği görülmektedir. Türkçe, 7. yüzyıldan başlayıp 13. yüzyıla kadar tek bir yazı dili olarak devam etmiştir. 13. yüzyıldan itibaren ise Harezm ve Kıpçak Türkçeleriyle geçiş dönemini yaşamış, nihayetinde 15. yüzyıla gelindiğinde doğuda Çağatay Türkçesi, batıda ise Osmanlı Türkçesi olmak üzere iki yazı dili vuku bulmuştur. Türkler arasında bu iki yazı dilinin karşılıklı iletişim ve anlaşma oranı da oldukça yüksek olmuştur. Her iki yazı dili de Arap alfabesi ile yazılmıştır. 19. yüzyılda “dilde, fikirde, işte birlik” parolasıyla hareket eden fikir adamı Gaspıralı İsmail, iki farklı yazı dili ayrılığına son vermek istemiş ve bu yolda çeşitli gayretler sarf etmiştir (Özkan 2010: 3).

19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başına kadar Türk dünyasında ortak bir alfabe ve ortak bir iletişim dili vardı. İstanbul’da basılan bir gazete veya kitap Türkistan’daki aydınlar tarafından okunup anlaşılabiliyordu. Aynı şekilde Kazan’da veya Taşkent’te yazılan bir eseri de İstanbul aydınları anlayabiliyordu. Nitekim Gaspıralı İsmail’in Tercüman gazetesi bütün Türk dünyasında okunmaktaydı. 1926 yılında Bakü’de gerçekleştirilen Birinci Türkoloji Kurultayı’nda kabul edilen Lâtin harfleri de o dönemde Türk dünyasının ortak alfabesi olmuştu (Akalın 2015: 14). 20. yüzyıla gelindiğinde ise Sovyetlerin dil politikaları gereği farklı ağız gruplarının yazıya geçirilmeye çalışılmasıyla Türkçenin yirmiden fazla yazı dili oluşturulmuştur ve bu lehçelerin çoğu 1937 yılından sonra Stalin’in politikaları neticesinde zorla ve lehçeler arası anlaşma birliğini bozmak amacıyla her biri de farklı olmak üzere Kiril harfleri ile yazılmaya başlanmıştır. Kazakça, Kırgızca, Başkurtça, Tatarca, Karakalpakça, Kumukça, Nogayca, Karaimce, Karaçay-Balkarca, Yeni Uygurca, Özbekçe, Tuvaca, Hakasça, Türkmence, Azerice, Gagavuzca ve Türkiye Türkçesi, Türkçenin bugünkü tezahürleridir. Türkçe, tarih boyunca Türk tili, Türkî til gibi isimlerle de adlandırılmıştır. 15. yüzyılda bugünkü Kıpçakların ataları tarafından Mısır’da yazılmış olan El-Kavânînü’l-Külliye li-Zabti’l-Lügati’t-Türkiyye isimli eserde Kıpçakların dili Türk dili, Anadolu ve Azerbaycan’dakilerin dili ise Türkmence olarak kaydedilmiştir. Kıpçakların bugünkü torunları ise Anadolu’dakilerin diline Türkçe, kendi dillerine Kazakça, Kırgızca, Tatarca, Nogayca... demektedirler (Ercilasun 2007: 3).

Türklerin ilk yazılı belgelerini ortaya koymalarından günümüze varıncaya değin çeşitli alfabeler ve yazı sistemleri kullandıkları da görülmektedir. Hatta tarih boyunca Türkler kadar çok alfabe değiştirmiş başka bir millet yoktur da denilebilir. Türkçe, metinlerle izleyebildiğimiz tarihi boyunca Köktürk, Uygur, Soğd, Brahmi, Mani, Tibet, Süryani, Arap, Grek, Ermeni, İbrani, Lâtin ve Kiril alfabeleri gibi çeşitli alfabelerle yazılmıştır. Bu alfabeler arasında en uzun süre kullanılanı Uygur ve Arap alfabeleridir. Arap alfabesi, Türkçenin fonetiğine uygun olmaması ve öğrenilmesi de güç olmasına karşın, yüklendiği dinî misyon nedeniyle Türkler tarafından en fazla benimsenen yazı türü olmuştur. Türkçenin bu kadar çok sayıda ve farklı türde alfabe ile yazılmış olması elbette Türk halklarının yapmış olduğu göçler sebebiyle çok geniş bir coğrafî alana yayılıp değişik din ve kültürlerle temasa geçmiş olmalarıyla açıklanabilir. Günümüzde ise Türkçe hâlen üç farklı alfabe ile yazılmaktadır: Lâtin, Kiril ve Arap alfabeleri.

Tarihte olduğu gibi bugün de Türk dünyasının ortak bir iletişim dilinde buluşma ihtiyacı hissedilmektedir. Fakat ortak iletişim dilinden önce ortak bir alfabe gereklidir. Bugün Türk dünyasında lehçeler arasında birçok ortaklık bulunmasına rağmen farklı yazı sistemleri kullanılmasından dolayı ilişkilerin gelişme seyri bilişim ve iletişim çağındaki ilerlemelerin tam aksi yönünde gitmektedir. Kullanılan farklı yazı sistemlerini birbirine yakınlaştırmak lehçeler arası ilişkileri derinden etkileyecek ve geliştirecektir. Günümüz Türk dünyasında ortak yazı birliğini sağlamada en uygun alfabe şüphesiz Lâtin alfabesidir. 18-20 Kasım 1991 tarihleri arasında Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen “Milletler Arası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu”nda Türkiye’de kullanılmakta olan Lâtin alfabesine beş harfin ilavesiyle kabul edilen 34 Harfli Ortak Türk Alfabesi Türk yazı birliğini sağlamak amacıyla gündeme gelmiştir. Bağımsızlığın kazanılmasından sonra Azerbaycan bu alfabeye geçiş yaparak Türkiye Türkçesi ile büyük oranda yazı birliğini sağlamıştır. Ardından Türkmenistan ve Özbekistan da Lâtin alfabesine geçiş yapan bağımsız Türk devletleridir. Kırgızistan’da da Lâtin alfabesine geçiş düşüncesinin gündeme gelmesi sevindirici bir gelişmedir. 26 Ekim 2017 tarihi itibarıyla Kazakistan da Lâtin alfabesine geçme kararını onaylamıştır. Kazakistan’ın elbette Lâtin alfabesine geçmesi gerekmektedir; yalnız Kazakistan’da kabul edilen Lâtin alfabesinin en son şekli Türk yazı birliğine çok uzak bir alfabedir. Başka Türk topluluklarından farklı bir alfabe üretme gayesiyle ortaya atıldığını düşündüğümüz söz konusu bu alfabe, şimdi olmasa bile ilerde Kazakçayı diğer Türk soylu halkların dillerinden uzaklaştıracaktır. Kazakça için en uygun Lâtin alfabesi yukarıda bahsettiğimiz 34 Harfli Ortak Türk Alfabesi’dir. Bu alfabeden vazgeçilip Ortak Türk Alfabesine yönelinmesi, ileride Kırgızistan’ı da Ortak Türk Alfabesi’ni kabule zorlayabilir. Sovyetler döneminde bile belli bir süre ortak Lâtin alfabesi kullanmış olan Orta Asya Türk topluluklarının bağımsız olduktan sonra ortak bir alfabede birleşememeleri şaşırtıcı ve de üzücü bir durumdur.

Alfabe konusunun da ötesinde asıl amaç, Türk dünyasını ortak bir yazı dili etrafında birleştirmek olmalıdır. Uzunca bir süre Orta Asya’daki Türk toplulukları arasında ortak iletişimi Rusça sağlamıştır. Bugün ise aynı coğrafyada Rusçanın yaptığı işi bir Türk lehçesi yapabilir. Duygusal davranmayıp bilimsel esaslara göre konuya yaklaşacak olursak evvela Türk dünyasında konuşur sayısı en çok olan Türk yazı dili, Türkiye Türkçesidir. Ayrıca Türkiye’nin diğer Türk cumhuriyetleri arasında en gelişmiş ülke olduğu da bir gerçekliktir. Türkiye’de yaklaşık 80 milyon insan Türkiye Türkçesi konuşmaktadır. Türkiye’nin çevresindeki ülkelerde konuşulan dil ile Oğuz grubu Türk lehçelerinin birbirini anlamasını da işin içine katarsak bu sayı ortalama 135 milyonu bulur. Bu da demektir ki 220 milyonluk Türk dünyasının %65-70’i Türkiye Türkçesini anlayabilmektedir (Gökdağ 2013: 5). Rusçanın Türk dünyasında anlaşılabilirlik oranı ise %35 civarındadır (Ercilasun 2007: 6). Dolayısıyla Türk dünyasında Rusçanın yerine kullanılabilecek olan en uygun iletişim dilinin Türkiye Türkçesi olduğu görülmektedir. Azerbaycanlı ünlü dilci Prof. Dr. Tofik Hacıyev de Türkler Üçün Ortaq Ünsiyyet Dili adlı kitabında Türk dünyasındaki ortak iletişim dilinin Türkiye Türkçesi olması gerektiğini gerekçeleriyle birlikte ifade etmiştir (Akalın 2015: 17). Türkiye Türkçesinin Türk toplulukları arasında ortak iletişim dili olması Türk dünyasının entegrasyonunu hızlandıracaktır. 

Kitle iletişim araçları, televizyon dizileri, sinema filmleri ve sosyal medya vasıtasıyla bugün Türkiye Türkçesi geniş bir coğrafyada etkin durumdadır. Özellikle Türkiye televizyondaki dizilerin Türk dünyasında geniş bir izleyici kitlesinin bulunması Türkiye Türkçesinin ortak iletişim dili olarak benimsenmesini kolaylaştırıcı bir faktördür. Bununla beraber Türkiye, başta Türk dünyası olmak üzere çeşitli ülkelere eğitim ve öğretim desteği vermektedir. Bizim Kazakistan’da bulunma sebebimiz gibi birçok öğretim elemanı da başka ülkelerde Türk dünyasının gençlerine Türkçe öğretmekle görevlendirilmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumların Türkiye Türkçesinin öğretilmesi ve yaygınlaştırılması yönünde ciddi faaliyetleri vardır.

Öte yandan Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden Kazakistan’da Türkiye Türkçesine karşı büyük bir ilginin olduğu tarafımızca gözlemlenmiştir. Sadece Almatı şehrindeki Abay Kazak Milli Pedagoji Üniversitesi, El-Farabi Kazak Milli Üniversitesi, Uluslararası Yabancı Diller ve Mesleki Kariyer Üniversitesi, Kızlar Pedagoji Üniversitesi, Abılayhan Uluslararası İlişkiler ve Alem Dilleri Üniversitesi gibi eğitim kurumlarında Türkçe bölümü vardır ve bu bölümlerde Kazak gençlerine Türkiye Türkçesi öğretilmektedir. Elbette Kazakistan’ın Lâtin alfabesine geçmesi Türkiye Türkçesi öğretimini de kolaylaştıracaktır. Türkiye Türkçesinin ortaöğretim müfredatına da konulup lise ve dengi okullarda öğretilmeye başlanmasıyla Türk dünyasının ortak iletişim dili yolunda büyük bir adım atılacağını düşünmekteyiz.

Türk dünyasının kültürel bütünleşmesi yönünde faaliyet gösteren kurumlardan biri de Astana’daki Uluslararası Türk Akademisi’dir. Akademinin faaliyet çatısı altında yürütülen ortak ders kitabı projesi kültürel bütünleşme yönde atılmış önemli bir gelişmedir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi Türk Keneşi üye devletlerinin desteğiyle bugün Türk dünyası ortak tarih kitabı hazırlanmıştır. Proje coğrafya, edebiyat gibi başka alanların ders kitabı hazırlığıyla devam edecektir. Bunun gibi çalışmaların artması Türk dünyasını kültürel manada birbirine yakınlaştıracaktır.

Elbette günümüzde alfabe ve ortak iletişim dilinden başka Türk dünyasının halledilmesi gereken başka sorunları da bulunmaktadır. Türk dünyasını birbirine yakınlaştırmak ve kültürel uyumu sağlamak için gerekli çalışmalara hız verilmelidir. Tıpkı Avrupa Birliği gibi gelecekte Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi bağımsız Türk devletleriyle diğer Türk toplulukları arasında kurulacak bir “Turan-Türk Birliği” Türk dünyasını kalkındırmada etkin bir rol üstlenebilir. Birlikten kuvvet doğar ilkesiyle hareket edildiği taktirde dilde, fikirde ve işte birlik de kendiliğinden gelişecektir. Türk dünyasında kültürel anlamda bütünlüğü sağlamada asıl hedef ortak iletişim dilini tesis etmek olursa ortak alfabe meselesi de kendiliğinden çözüme kavuşmuş olacaktır. Ortak iletişim dilinden sonra atılması gerekli en önemli adım ise siyasî, ekonomik, askerî, ticarî kalkınmayı gerçekleştirmek için Türk Birliğini kurmak olmalıdır.

Kaynaklar

Akalın, Şükrü Halûk (2015), “Türk Dünyasında Ortak İletişim Dili ve Tofik Hacıyev”, Türk Yurdu, 334: 14-17.

Ercilasun, Ahmet B. (2004), Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara.

Ercilasun, Ahmet B. (2007), “Türk Dünyasının Entegrasyonunda Dilin Rolü”, Gazi Türkiyat, 1: 1-8.

Gökdağ, Bilgehan Atsız (2013), “Türk Dünyasında İletişim Dili Meselesi”, Yeni Türkiye, 55: 1-6.

Özkan, Nevzat (2010), “Ortak Türkçe Mümkün mü?”, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi, http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/4373/ortak_turkce_mumkun_mu (Erişim Tarihi 03.11.2017)

Tuna, Osman Nedim (1990), Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.


* Bu bildiri 24 Kasım 2017’de Almatı’da düzenlenen The International Relations in Central Asia: History and Present adlı sempozyumda sunuşmuş “Türki Älemi Birligine Aparar Jolda Ortaq Türik Tili jäne Älipbiy Mäselesi” başlıklı Kazakça bildirinin Türkiye Türkçesi versiyonudur. 

Kaynak: Kabadayı, Osman (2019), “Türk Birliği ve Ortak Dil Meselesi”, Түркітілдес елдердің қатысуымен "Түркі жазуының негіздері" тақырыбындағы халықаралық конференция материалдары, Алматы қаласы әкімдігі Тілдерді дамыту және латын графикасына көшу ортлығы, Алматы: 33-36.  

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum