TARİHTE BUGÜN: Günün Olayı Hutbenin Türkçe Okunmaya Başlanması- 5 Şubatta Meydana Gelen Olaylar - Yazan: Fazlı Köksal

TARİHTE BUGÜN: Günün Olayı Hutbenin Türkçe Okunmaya Başlanması- 5 Şubatta Meydana Gelen Olaylar - Yazan: Fazlı Köksal
05 Şubat 2021 - 19:13
Günün Olayı:
Hutbenin Türkçe Okunmaya Başlaması
 
Bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşmak, anlamına gelen hutbe, dinî literatürde başta cuma ve bayram namazları olmak üzere belirli ibadetlerin icrası esnasında irat edilen, genelde vaaz ve nasihati içeren konuşmayı ifade eder.
Ülkemizde 5 Şubat 1932 tarihine kadar hutbeler Arapça okunduğu için camii cemaati hatta imam bile Hutbe’de ne okunduğunu anlamıyor, dolayısıyla hutbenin amaçları arasında yer alan “Nasihat” ve “Öğüt” işlevini yerine getiremiyordu.  Hutbenin Arapça okunmasının doğru olmadığı pek çok düşünce adamı tarafından ifade edilmeye başlanmıştı.
Dinde Türkçeleşme düşüncesinin en ateşli savunucularından olan Ali Suavi, hutbenin mutlaka Türkçe okunması gerektiğini savunmuştur. Bu konuyu 1870’te Ulum Gazetesi’nde yazdığı “Zamane Hutbesi” başlıklı makalesinde etraflıca işlemiştir.
Muallim Naci ise, Medrese Hatıraları isimli kitabında hutbelerin sonunda okunan Nahl Suresi’nin 90. Ayeti’ni aktararak: “Şu makaleyi yazmakla her Cuma günü hutbe dinleyip hatibin en sonra ne dediğini olsun anlamak arzusunda bulunan ihvan-ı dine küçük bir hizmet arz etmiş olmayı” hedeflediğini belirtmişti.
Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi Türkçüler de hutbenin Türkçe okunmasının bir zorunluluk olduğuna inanıyorlar ve bunu her ortamda ifade ediyorlardı.
Türkiye dışındaki Türk Dünyasında da bu eğilim güçlenmişti. Mesela “Taşkent Cedidlerinin Atası” olarak bilinen Münevver Kari, 1900’lü yılların başında Türkçe hutbe okuduğu gerekçesiyle Türkistan’ın gelenekçi uleması tarafından tekfir  edilip görevinden uzaklaştırılır. Ayrıca  Omsklu Niyazi Mehmet Süleymanof kendi okuduğu hutbelerden oluşan “Türkî Hutbeler” adlı kitabını Orenburg’daki Vakit Matbaası’nda 1910’da iki cilt hâlinde bastırmıştı. Rusya Müslümanları arasında bu hutbeler büyük yankı uyandırmıştı.
Türkiye’de ilk Türkçe Hutbe denemesi 1911 yılında Bursa’da Hüdâvendigâr Camii’nde gerçekleşmiş, hatip önce hutbeyi Arapça olarak aktarmış, daha sonra öğüt-nasihat kısımlarını Türkçe olarak cemaate anlatmıştı. Bu olay, hutbeyi veren hatip tarafından kaleme alınarak Sırat-ı Müstakim Mecmuası’nda yayınlanmıştı.
Bu konudaki bir başka bilgi de Hasan Basri Çantay tarafından çıkarılan  “Karasi Gazetesi”nin 10 Eylül 1916 tarihli nüshasında “Güzel bir hutbe” başlıklı haberde yer almaktadır. Haberde: “……geçen Cuma, (Balıkesir) İbrahim Bey Cami-i Şerifinde Hafız İsmail Efendi Arapça hutbeyi müteakib olarak, hem de gayet selis ve açık bir lisan ile vaz u nasihatte bulunmuş” denilerek Türkçe nasihat kısımlarının kabul görüp yayılmasında büyük faydalar olacağı ifade edilmiştir.
Mustafa Kemal, TBMM’de 1 Mart 1922’deki açılış oturumunda yaptığı konuşmada hutbe mevzuunu gündeme getirmiştir. Konuşmasında camileri, minberleri halkın ruhanî, ahlâkî gıdalarının menbaası olarak nitelemiş ve hutbelerin halkı bilgilendirebilmesi için içeriklerinin aydınlatıcı, dilinin anlaşılır olmasının Şerriye Vekâleti tarafından sağlanması gerektiğine işaret etmiştir
Mustafa Kemal 7 Şubat 1923’te Balıkesir Paşa Camiinde halka hitabında hutbelerden bahsetmiştir. Halkın sorduğu soruları cevaplandırdığı sırada hutbeler hakkındaki bir suale şu cevabı vermiştir: “Hutbeler hakkında iradedilen sualden anlıyorum ki, bugünkü hutbelerin tarzı, milletimizin hissiyatı fikrîyesi ve lisanile ve ihtiyacatı medeniye ile mütenasip görülmemektedir. Efendiler, hutbe demek nâsa hitabetmek, yani söz söylemek demektir.Hutbenin mânası budur. Hutbe denildiği zaman bundan bir takım mefhum ve mânalar istihraç edilmemelidir. Hutbeyi irat eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti peygamber zamanı saadetlerinde hutbeyi kendisi irat ederlerdi. Gerek peygamber efendimiz ve gerek Hulefayı Raşidin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek peygamberin, gerek Hulefayı Raşidinin söylediği şeyler o günün meseleleridir, o günün askerî, idarî, malî ve siyasî, içtimaî hususatıdır……. Geçen sene Millet Meclisinde irat ettiğim bir nutukta demiştim ki “minberler halkın dimağları, vicdanları için bir menbaı feyiz, bir menbai nur olmuştur”. Böyle olabilmek için minberlerden aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması ve hakayiki fenniye ve ilmiyeye mutabık olması lâzımdır. Hutebayı kiramın ahvali siyasiye, ahvali içtimaiye ve medeniyeyi her gün takip etmeleri zaruridir. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinat verilmiş olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve icabatı zamana muvafık olmalıdır. Ve olacaktır.”
Türkçe Hutbe konusu 22 Şubat 1925 günü TBMM’de etraflıca ele alınmıştır. TBMM’deki görüşmeler neticesinde hutbelerin standart olmasına ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kurulacak bir heyet vasıtasıyla bir Türkçe hutbe kitabı hazırlatılmasına karar verilmiştir.
1927 Şubat’ında 51 adet hutbenin yer aldığı Türkçe hutbe kitabı yayımlanmıştır. “Türkçe Hutbe” başlıklı kitap, bir heyetin yardımı olmakla birlikte Ahmet Hamdi Akseki tarafından kaleme alınmıştır. Ayrıca kitaba Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi tarafından bir mukaddime yazılmıştır.
1927 yılında Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi’nin imzasıyla yürürlüğe giren talimatta Hutbelerin ayet ve hadis metinleri dışında kalan bölümlerinin Türkçe okunması istenmişti. Ama bu konuda uzun süre bir ilerleme kaydedilmemiştir.  Ta ki 5 Şubat 1932 tarihine kadar. 5 Şubat 1932 günü İstanbul Süleymaniye Camii’nde Metnini bizzat Atatürk’ün kaleme aldığı Türkçe Hutbe Sadettin Kaynak tarafından okunmuştu.
6 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi’nde olay şöyle anlatılmaktadır: “Dün Süleymaniye Camii’nde ilk defa olarak tamamıyla Türkçe hutbe okunmuştur. Süleymaniye Camii Türkçe hutbe dinlemek isteyen binlerce kişi ile dolmuştu. Kalabalıktan camiye girmeğe muvaffak olamayanlar karın altında dışarıda bekleşiyorlardı. On bin kişi kadar alacağı tahmin edilen Süleymaniye Camii’nde dün en aşağı 20 bin kişi vardı, beş bin kişi kadar da dışarıda bekliyordu. İç ve dış ezanlar okunduktan sonra Hafız Sadeddin Bey (Sadettin Kaynak) minbere çıkmış ve: “Ey cemaat! Başlangıcı ile hutbesini okumuştur. Hafız Sadeddin Bey hutbe arasında geçen bütün duaları da gene Türkçe olarak okumuştur. Hutbe esnasında ve hutbe bittikten sonra güzel sesli birçok hafızlar tekbirler getirmişlerdir.”
Yukarıda belirtildiği gibi, 5 Şubat 1932 tarihli hutbe tabii ki ilk Türkçe hutbe değildir. Ama Türkçe Hutbenin yaygınlaşması, süreklileşmesi ve Diyanet tarafından ülkenin her yerine yayılması açısından bir milattır. Bir dönüm noktasıdır… Bu nedenle ilk Türkçe Hutbenin okunduğu tarih olarak kabul edilir.
5 Şubat’ta Meydana Gelen Olaylar
1877 - Mithat Paşa, sadrazamlıktan azledildi.
1889 – Asker ve siyaset adamı eski başbakan Recep Peker doğdu.
1907 – Ressam Eren Eyüboğlu doğdu
1917 – Romancı Kerime Nadir doğdu
1919- Gazetelere konan sansür ağırlaştırıldı. Çıkarılan yönetmeliğe göre, sıkıyönetim olan yerlerde her türlü gazete ve kitap yayımı, askeri veya mülki sansür kurulunun izni olmadıkça kesinlikle yasak.
1919 - Ermeni tehcir olayı sanıkları için kurulan özel divanıharpler İstanbul' da yargılamalara başladı. İlk yargılananlar, Boğazlıyan eski Kaymakamı Kemal Bey, Ankara Jandarma eski Kumandanı Tevfik Bey ve Yozgat eski Evkaf Memuru Feyyaz Efendi.
1920- Mustafa Kemal kolordulara ve güvendiği bazı kişilere gönderdiği gizli bir genelge ile genel siyasi durumun tahlilini yaptı ve onların görüşünü sordu. Mustafa Kemal, Türkiye'nin İtilaf Devletleri tarafından güçlü bir çember içine alındığını belirterek Sovyetlerin başarılarının barışı çabuklaştırabileceği görüşünü ileri sürdü. Sovyetlerle birlik olunarak İtilaf Devletleri'nin Türkiye ile Sovyetler arasına diktiği Kafkas Cumhuriyetlerinin yıkılmasını önerdi
1921- Meclis'in gizli oturumunda Londra'ya delege gönderilip gönderilmeyeceği tartışıldı. Mustafa Kemal, gidecek kurulun Sevr Anlaşması'nı reddedeceğini, Büyük Millet Meclisi'nin yurdun bir karış toprağı kalsa bile onun üzerinde bağımsızlık davasını devam ettireceğini söyledi. Yapılan oylama sonucunda 26 red, 2 çekimser oya karşı ı o ı oyla delege gönderilmesi kabul edildi.
1921- Tevfik Paşa, Mustafa Kemal'e çektiği telgrafta, Yunanlılar tarafından yayılan, Papa'nın bütün dünya parlamentolarına Türkiye'deki Hıristiyanların katledildiği yolundaki başvurusunda yer alan söylentilerin acele yalanlanmasını rica ve tavsiye etti
1921- Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Antep Kuvayı Milliye Komutanı Ôzdemir Bey ve arkadaşlarına gönderdiği telgrafta, İkinci Kolordu Komutanı Selahattin Adil Bey'i suçlamaktan vazgeçmelerini istedi.
1924 - Nezihe Muhittin'in Başkanlığında Türk Kadınlar Birliği kuruldu.
1932 - İlk Türk tangosu olan Mazi Kalbimde Bir Yaradır, Seyyan Hanım tarafından ilk kez yorumlandı.
1932 - İlk Türkçe hutbe, Süleymaniye Camii'nde okundu.
1937 - Anayasa'nın 2. maddesinde yapılan değişiklikle, altı ilke Anayasa metnine girdi: Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır. Resmi dili Türkçedir. Makarı Ankara şehridir.
1939 - Uludağ'da ilk kez kayak yarışmaları yapıldı.
1951 – İlahiyatçı, akademisyen, gazeteci, yazar ve siyasetçi Yaşar Nuri Öztürk doğdu.
1956 - Meriç ve Tunca nehirleri dondu; Yeşilköy ve Mecidiyeköy'e kurtlar indi ve İstanbul halkı ekmeksiz kaldı.
1959 - Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan arasındaki "Kıbrıs" konulu görüşmeler Zürih'te başladı.
1975 - ABD Kongresi'nin 11 Aralık 1974'te aldığı, Türkiye'ye silah ambargosu kararı uygulanmaya başlandı. Ambargonun gerekçesi, Türkiye'nin Temmuz-Ağustos 1974'te Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunmasıydı.
1976 - Amerikan uçak firması Lockheed, Türkiye'de rüşvet verdiklerini açıkladı.
1988 - Yunan uyrukluların Türkiye'de bulunan gayrimenkulleri üzerindeki haklarını donduran 1964 tarihli kararname kaldırıldı.
1993 - ANAP İstanbul milletvekili Adnan Kahveci, eşi ve kızı, Bolu-Gerede yakınlarında geçirdikleri trafik kazasında öldüler; Kahveci'nin oğlu, kazadan yaralı kurtuldu.
1994 - Bosna Savaşı sırasında Markale Pazar yerinde bomba patladı; 68 kişi öldü, 144 kişi yaralandı.
2006 - Tarihçi ve yazar Cemal Kutay vefat etti.
2020 - 2193 sefer sayılı uçuş: İzmir-İstanbul seferini yapan Pegasus Hava Yolları uçağı, Sabiha Gökçen Havalimanı'na inişi sırasında pistten çıkarak parçalandı. Kazada 3 kişi öldü, 179 kişi yaralandı.

https://evelzamanizinde.blogspot.com/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum