Sorokin'in Toplum Felsefesi - Yazan: Mehmet YENİDOĞAN

Sorokin'in Toplum Felsefesi - Yazan: Mehmet YENİDOĞAN
06 Nisan 2021 - 22:39

Sorokin’in Toplum Felsefesi[*]
Fahri ATASOY                                
Net Kitaplık Yayıncılık, 144 Sayfa, Ankara 2017, ISBN: 978-605-2392-03-4     

Mehmet YENİDOĞAN[1]

Sorokin’in Toplum Felsefesi’ni okuduk, anlamaya gayret ettik; değerlendirmelerde de bulunalım istedik. İlk olarak yazarımız Fahri Atasoy’u ve Sorokin’i  tanıyalım. Fahri Atasoy, 1961 yılında Ankara Nallıhan’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini, ilçesinde tamamladı. Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Lisesini ve Hacettepe Üniversitesi Felsefe bölümünü bitirdi. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünde yüksek lisans, Gazi Üniversitesi Felsefe bölümünde ikinci yüksek lisans ve son olarak Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünde doktora çalışmasını tamamladı. Meslek hayatına Sivas Hafik İmam Hatip Lisesinde (1987) felsefe öğretmeni olarak başladı. 5 yıllık lise felsefe öğretmenliğinden sonra, Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünde araştırma görevlisi olarak, Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2000 yılından beri bir kamu kurumunda yönetici olarak görevine devam etmektedir. Küreselleşme, milliyetçilik ve sosyal teori konularında, Kök Araştırmalar, Türk Yurdu, 2023 gibi dergilerde makaleleri yayımlandı.

Pitirim Alexandrovich Sorokin (21 Ocak 1889–11 Şubat 1968), Rus asıllı Amerikalı sosyologdur. C. W. Mills gibi, Talcott Parsons’ın kuramlarının sesli muhalifidir.[1] Toplumsal çevrim kuramına katkısı en fazla bilinen sosyologdur ve bütüncül yaklaşımı benimsemiştir. 1919-1922 arası Petrograd Üniversitesinde ilk sosyoloji profesörü olan Sorokin, Bolşevik karşıtı tutumu nedeniyle SSCB’den çıkarıldıktan sonra, ABD’ye giderek önce Minnesota, daha sonra Harvard Üniversitesinde profesör oldu. 1930’da Harvard’da sosyoloji bölümünü kurdu. Sosyoloji teorisinde iki tür sosyokültürel sistem tanımlaması yaparak algılanan (ampirik, doğa bilimlerine dayanan ve ona dayalı) ve tasavvur edilen (mistik, akla karşıt, otorite ve inanca dayalı) sistem kavramlarını geliştirdi. Ona göre, Orta Çağ sonrası Batı’nın algılanan kültürü son aşamasındadır ve cinsel olmayan özverili sevginin bir bilim olarak incelenmesi dünya çapında bir kaosu önlemek için gereklidir. Bu gereklilik, kutuplaşma ilkesinden doğar. Bu ilkeye göre bir bunalım anında, normal koşullarda varolan ahlaki kayıtsızlık, yerini aşırı bencillik ya da aşırı özveriye bırakır. Uzlaşma ve barış, sevgi ve yardımlaşma aracılığıyla olanaklı kılınabilir.                   
                 

Fahri Atasoy Bey’in yayın hayatına dahil ettiği bir eser olan Sorokin’in Toplum Felsefesi bizlere; sosyal sınıf sisteminin, toplum ve kültür sisteminin ayrımının, tarihî süreçlerin ve toplum, tarih, kültür gibi kavramların incelemesini yapmıştır. Şüphesiz bu eser, toplumsal çevrim kuramına çokça katkı sağlayan Rus asıllı Amerikalı sosyolog Soroki’yi anlamamıza yardımcı olan bir eser olmuştur. Eserin ayrıntılı ve yoğun bir anlatıma sahip olması da okurken ayrı bir zahmet gerektiriyor. Birbiri ardına dizilmiş kavramlar, birbirlerini takip eden toplumsal meseleler bu eseri daha da güçlü ve verimli hale getiriyor. Ben de okuduğum ve anladığım nispette sizlere fikirlerimi belirtmek istiyorum.

Öncelikle, okuduğum ve anladığım kadarıyla benim dikkatimi en çok çeken konu; uygarlığın kültür sistemi olmamasını savunmasıdır. Sorokin, uygarlığı kültürden ayrı bir konu olarak ele alır. Ona göre bazıları, toplum ve kültür sistemi arasındaki farkı ayıramıyor; uygarlık ya da kültür dediklerine, içinde bir toplumsal sistemin ve belli bir kültür sisteminin eş boylu ya da özdeş şeyler olarak üst üste çakıştığı bir çeşit toplumsal-kültürler diye bakmaktadır. Böyle düşünen felsefecileri de eleştirmiştir. Sorokin’in eleştirdiği toplum felsefecileri sosyal realiteyi tespit edememişlerdir. Sorokin, bu gibi toplum felsefecilerinin savundukları şeylere “Birlik niteliği taşımayan bir şeyleri bir uygarlık, kültür-sistemi olarak ele almalarının yanı sıra kültür ve toplum sistemlerini de birbirine karıştırmıştır” der. Bu eserde dikkatimi çokça çeken bir diğer konu ise Sorokin’in tarihî süreç yorumlarına tepkisidir. Sorokin’e göre tarihî süreç ne çizgisel bir doğru ne de başlayıp sona eren bir döngüsellik kabul eder. Onun işaret ettiği tarihi süreç şemasına göre, toplumlarda zaman zaman ön plana geçen kültür üst sistemleri vardır. Tarih süreçleri, Sorokin’e göre eski temaların yepyeni bir çeşitlemesi gibidir. Farklı kültür sistemi ya da üst sistemlerinin ömürlerinde bir sürü egemen kalıpların, yönlerin, ritimlerin, tempoların olduğunu ileri sürer. Bir bunalım çağındaki toplum felsefelerini inceleyip eleştirdiği kitabında, sosyal realitenin ve özellikle de tarihî sürecin ancak anlamlı nedensel birliklerin tespit edilmesiyle açıklanabileceğini belirtir. Bunu Sosyokültürel Dinamikler isimli çalışmasında detaylı olarak göstermeye çalışır. Çağdaş Sosyoloji Kuramları adlı kitabında öncelikle, toplumların belli bir amaca doğru ilerlediğini ve toplumların maddî bir realite olduğunu kabul eden teorileri reddeder.

 

[1] Gaziantep Üniversitesi, Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu, Dış Ticaret Bölümü Öğrencisi  mailto: [email protected], https://yenidoganmehmet.blogspot.com/?m=1


[*] Bu yazı Kitap Şuuru ürünüdür.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum