ŞARLO ÖLDÜ, YAŞASIN ŞARLO – Aziz Nesin
ŞARLO ÖLDÜ, YAŞASIN ŞARLO – Aziz Nesin
Şehzadebaşı’nda Hilal Sineması’nın ak gergisinde Şarlo’yu tanıdığımda ya altı, ya yedi yaşımdaydım. O zamanlar filmlerde ses de, söz de yoktu. Ak gerginin önünde piyano çalan kırçıl saçlı, çirkin bir kadın vardı. Emeğine karşılık bikaç kuruş almasının dışında boşuna çalışıyordu. Çünkü, salonu dolduranların kahkahalarından piyanonun ne sesi, ne gürültüsü duyuluyordu. O kalabalık salonda, Şarlo’ya tek gülmeyen belki de bendim.
Çarli’ye Şarlo diyerek O’nu kendimizden biri yapmışız. O bizden biridir. Bu sözü O’nunla çağdaş olan herkes söyleyebilir. Şarlo’nuıı başarısı nedir, diye sorulsa, yanıtım işte bu: O’nun için çağdaş olan herkes «Bizden biridir.» diyebilir.
Şarlo, mim ustasıdır. Bir de yüzü mumya gibi donuk, yüzünde hiçbir çizgi kıpırtısı olmadan, yani Şarlo güldürüsünün tam karşıtı olarak bir başka güldürü ustası vardı: Buster Keaton.
Çarli’yi Şarlo yaptığımız gibi, Baster’i de Malek yapmıştık. Malek, yüzüne mask geçirilmiş gibi hiç mimiksiz güldürürdü.
Şarlo’nun altı yaşımdan bu yana gördüğüm bütün filmlerini, o ilk filmini seyrettiğim günkü gibi, bir Malek yüzüyle, yani hiç gülmeden, seyrettim. Ama hepsinde duygulandım. Hangi filmindeydi o, aç insanın karşısındakini kızarmış tavuk olarak görmesi… Hele Diktatörde ne çok duygulanmıştım: Berta’yı ateşlemek için rütbe sırasına göre her asker arkasındaki birine komut verip de, en sondaki Şarlo arkasına bakınca kimseyi görmediği zaman… Orada Şarlo, Akşehir’e saldığı fillerinden yakınmak için bir kurulla birlikte Timurlenk’e başvurmaya gidip, Timur- lenk’in huzuruna çıktığında arkasına bakıp birlikte geldiklerinden kimseleri görmeyen Nasrettin Hoca’ydı… Bilir misiniz. İngiliz Yahudisi Şar- lo’yla Sivrihisarlı Nasrettin Hoca akrabadırlar.
Duygusuz, hayır duygusuz değil, duygusunu dışa vurmayan donuk bir Malek yüzüyle seyrettiğim Şarlo filmleri içinde beni en çok duygulandıran Sahne Işıkları olmuştur.
Çocukluğumda Şarlo’nun, özü olmayan o hareket güldürülerine, beni etkilemedikleri için gülemiyordum. Daha sonraları o filmlere çok özlü olduğu, beni çok etkiledikleri için gülemedim.
Şarlo; niçin, neye, nasıl güldürdüğünü bilen dünyamızın çok az sayıdaki güldürü ve gülmece ustalarının başında geliyordu. Benim Şar- lo’ya bir başka hayranlığım daha var: Yokluktan, yoksulluktan, acıdan, çekiden, en soylu biçimde öç alanlardan biridir. Bana göre O’nun bu soylu öcü, milyarlar tutan parasal varlığını, salt soyundan gelenlere kalıtını olarak bırakmasıyla eksik kalmıştır. Geçmişin ezikliğinden, soylu öç alanlara duyduğum hayranlık denli, bu zenginliklerini salt soyundan gelenlere bırakanlara da kızarım. Şarlo, hayran olduğum, kızdığım büyük adam…
Bilir misiniz, Nâzım Hikmet, Şarlo’yu kıskanırdı. Nereden belli, diye soracaksınız. Çünkü Nâzım Hikmet, çok kişiye kıskanç olmadığını anlatmak için, hem de birkaç kez Şarlo’yu ve Picasso’yu bile kıskanmadığım söylemiştir. Vurgulayarak, sık sık kıskanmadığını söylemesi, bana göre, onları gizlice kıskandığını gösterir. Bu duygusunu, bir şiirinde de söylemiştir. Neyini kıskanırdı Şarlo’nun, Picasso’nun? Sanatlarını, ünlerini, değil: onların çok yaşlılıklarında bile kadını yaşamalarını kıskanırdı. Bilerek «Aşkı yaşamalarını» demiyorum. «Kadını yaşamalarını» diyorum.
Şarlo, ezik geçmişinden gelen aşağılık yanlarını yücelterek güçsüzlüğünden kaynaklanıp, güçsüzlüğünü güçlülük kılan insandır. Kimileri düzenli bir yaşam sağlayamayacakları, iyi yetiştiremeyecekleri için çocuk yapmadıklarını söylerler. Şarlo’nun ana babası da böyle akılsızca düşünmüş olsalar, dünya bir Şarlo’dan yoksun kalacaktı. Şarlo’suz bir dünya ne denli eksik olurdu bir düşünsenize…
Mac Carthy kıyımında Şarlo’nun «Ben komünist değilim!» demesi, yani böyle bir savunma gereğini duyması hiç hoşuma gitmedi. O’nun ille de komünist olmasını istediğimden değil… Ama «Sen komünistsin! » diye işaret parmağını yüzüne uzatan Sam Amca’ ya, «Ben komünist değilim!» demesi, Şarlo’nun büyüklüğüne uymaz ve işe yaramaz bir savunmaydı. O dönemde, komünist değillerken «Komünist değilim» diye bir savunma küçülmesine düşmeyen yiğit Amerikan sanatçıları da vardı. Ama Şarlo, dolar’ın ana yurdunu bırakıp gitmekle, başka bir büyüklük gösterdi ve nişan verilmek üzere Amerika’ya çağrılmakla da Sam Amca’ya önünde diz çöktürdü.
Şarlo’nun, İngiltere Kraliçesinin verdiği sir’lik şamna sevinmemesine çok kişi şaşırmıştır. Bu sevinç gerçekte, hem ezik geçmişinden, hem Amerikan Mac Carthyzm’inden alınmış bir öç olduğu için sevinmeye değerdi.
Her hayran olduğum kişinin ölümünden sonra, salt bireysel değil, toplumsal bir bencillikle, ölen kişiyle birlikte, kim bilir ne zengin deneyimler, anılar, bilgiler, birikimler de birlikte j^ok oldu, öldü diye acınırım. Çünkü o sanatçı Şarlo bile olsa, vermesi gerekenin üçte birini verememiştir.
Cumhuriyet, 3 Ocak 1978
(Ah Biz Ödlek Aydınlar, s. 198- 200)
FACEBOOK YORUMLAR