ŞEHZÂDE II. MEHMED'İN İLME KATKISI VE OSMANLI DÖNEMİ MANİSALI ÂLİMLER

ŞEHZÂDE II. MEHMED'İN İLME KATKISI VE OSMANLI DÖNEMİ MANİSALI ÂLİMLER
27 Ocak 2023 - 20:41 - Güncelleme: 27 Ocak 2023 - 20:43
ŞEHZÂDE II. MEHMED’İN İLME KATKISI VE OSMANLI DÖNEMİ MANİSALI ÂLİMLER
Recep DİKİCİ* 

GİRİŞ

Selçuklu uc beylerinden olan Saruhan Bey, 1313’te Manisa’yı ikinci defa fethetmiş̧ ve Manisa’yı başşehir yaparak Saruhan Beyliğini kurmuştur. 1390 senesinde Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Manisa’yı Osmanlı toraklarına katmıştır. Timur ile yapılan Ankara Savaşından sonra kısa bir müddet Saruhan Beyliği yeniden kuruldu ise de; 1410 senesinde Sultan Çelebi Mehmed Han, Manisa ve çevresini kesin şekilde Osmanlı sınırları içine katmıştır. Osmanlı devrinde Manisa çok önemli bir şehirdi. Nitekim Manisa Sancağında 160 sene 16 veliaht ve şehzade valilik yapmış ve bunlardan beşi padişah olmuştur. Yıldırm Bayezid’in oğlu Ertuğrul Çelebi (1390- 1392) şehirde Osmanlıların ilk valisi olmuştur. Fatih Sultan Mehmed, babası Sultan II. Murad, Kanuni Sultan Süleyman, III. Murad ve III. Mehmed de Manisa sancakbeyliğinde bulunmuştur. Bu şehzâdeler Manisa’yı imar ettiler ve pek çok eser yaptılar1.
Manisa, ilim, kültür ve sanat bakımında tarihte zengin bir şehirdir. Nitekim Osmanlının son döneminde Manisa’da 25 cami, 37 mescid, 25 medrese, 1 imarethane, 18 tekke, mükemmel bir ida^diye-i mülkiye ile kız ve erkeklere mahsus rüştiyeleri, 10 Müslüman, 2 Rum, 1 Yahudi ibtidâiye mektepleri, 4 Rum, 2 Ermeni, 1 Katolik, 1 Protestan kiliseleriyle 3 Havrası, birkaç kütüphânesi ve 3 hastanesi (Müslüman, Ermeni, Rum) ve eskiden mevcut bir tımarhanesi mevcuttu. Bunu sağlayan faktörlerin başında Şehzade II. Mehmed’in Manisa’da bulunması gelmektedir2. Bu yüzden Şehzâde II. Mehmed’in ilme katkılarını anahatlarıyla sunmak, mevzumuzun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
Şehzâde II. Mehmed’in İlme Katkısı:
Fâtih Sultan Mehmed, ilme, sanata ve ilim adamlarına çok kıymet verirdi.
Zihniyeti ve tabiatı îtibâriyle ileri hamleden hoşlanan, terakkî ve medeniyetten zevk alan bir pâdişahtı. Tıpkı askerî fetihleri gibi, ilim adına açtığı savaşta da bir âlimler, sanatkârlar ordusu kurdu ve bu muhteşem orduya kendisi serdâr oldu. Yeni devletin kurulması plânının icrâsında eğitim ve öğretimin tesir ve önemini her şeyden üstün tuttu. Maârif sistemini kânunla tanzim ederek ulemâ sınıfı diye tanınan ve idârenin temelini meydana getiren diyânet ve hukuk kurumlarını teşkilâtlandırdı. Devlet idâresini ve bunun ilmîleştirilmesini esas aldı.
Aklî ve naklî ilimlerde söz sâhibi olan âlimleri İstanbul’a topladı ve onların talebe yetiştirmesi için medreseler kurdu. Devrinde yetişen büyük âlim ve sanatkârlar mühim eserler verdiler. Fıkıh ilminde Molla Hüsrev, tefsirde Molla Gürânî, Molla Yegan, Hızır Çelebi,matematikte Ali Kuşçu, kelâmda Hocazâde, zamânının büyük âlimlerindendi ve ülkesine dünyânın dört bir tarafından âlimler akın ederdi. Hattâ Molla Câmî bile İstanbul’a gelmekteyken, Pâdişâh’ın ölüm haberi üzerine geri döndü.
Fâtih’in emriyle Batlemyus’un coğrafyası da terceme edilmiş olup, aslı Ayasofya kütüphanesindedir. Yirmi beş sene evvel Berlin Üniversitesi Profesörlerinden Adolf Deismann’ın İstanbul Topkapı Sarayında Fatih kitapları denilen kitap kolleksiyonunda yaptığı tetkikat ile gayri islâmî eserlerin mevcudunun 585’i bulduğu kaydedilmiştir. Bu mevcuttan başka 1685 senesinde 185 kadar yunanca yazma eser, saray kütüphanesinden satılmıştır. Deismann’ın bahsettiği yazmaların XI. Ve XV. Asırlara ait olup Fatih zamanında elde edilerek kütüphanesine konulmuştur. Bu yazmaların bazıları, fizik ve riyaziyeye dair olup, diğerleri kitab-ı mukaddes ve tefsirleridir.
Fatih’in Batlemyus’un coğrafyasını Arapça’ya terceme eden Amirokis ile oğlundan başka sarayında arkoloji meraklısı Angona’li Criacus isminde bir zatı da görürüz. Eski eserler meraklısı bu zat, bu merakla çok yer dolaşmış, İstanbul^’a gerlmiş ve 1452, 1454’de bulunduğu sırada İstanbul’un fethini müteakip Fatih’in sarayında katip olarak görülmüştür.
Fatih Sultan Mehmed, fevkattabia meseleleri, edyan, mezhep ve akideleri tetkike meraklı idi. Hurufilerin akaidini tetkik eylediği hakkında malumat olduğu gibi tevhid hakkında Hocazâde ile Molla Zeyrek’i huzurunda mübahase ettirdi; bu mübahase yedi gün sürdü (Molla Hüsrev hakemdi), neticede Hocazâde galebe geldi.
O dönem için İslâm dünyasının en meşhur âlimlerinden olan Molla Câmî’yi İstanbul’a davet etmiş, Muhyiddîn İbn Arabî’nin “Fusûs” una şerhler yazdırmış, İmâm- ı Gazalî ile İbn Rüşd’ün “Tehâfüt” lerini karşılaştırıp değerlendiren âlimlere, bu küçük çaplı risâleleri için bile 10’ar bin akçe mükâfat vermiştir.
İyi bir komutan ve devlet reisi olan Fâtih, aynı zamanda iyi bir ilim adamı ve şâirdi. Latince ve Rumca ile Arapça, Farsça ve Türkçeye bütün incelikleriyle vâkıftı. Şiirde, devrin üstatları arasında yer aldı. Hattâ sarayda dîvân (İstanbul, 1288) sâhibi olan ilk pâdişâhtı. Çünkü o, medeniyetin, sanatsız olarak fertlerin gönüllerinde yer alacağına ihtimâl vermiyordu. Dedelerinin devlet kuruculuk kudretini, irâdeli bir idârecilik şuuruyle geliştirmesini bilen Fâtih, çevresinde devrin üstad şâirlerini topladı. Avnî mahlâsıyla edebî değeri yüksek beyit ve gazeller söyledi.Aruzu, usta şâirlerden farksız bir hâkimiyetle kullandı, şiirlerinde ince hissiyât ve düşüncelerini dile getirdi.
Fâtih Sultan Mehmed, kelâm ve matematik ilminde devrinin en büyük otoritelerinden biriydi. Bizanslı târihçi Kritobulos’un hayranlıkla anlattığı, balistik sâhasındaki keşifleri, ortaçağın surlarını yıkmıştır. Bu sûretle Avrupa’nın timsâli olan derebeyi şatoları toplarla yıkılarak büyük devletler kurulmuş; netîcede büyük güç kaynakları biraraya toplanarak ortaçağa son verilmiştir. Osmanlı Devletinin bütün temel müessese ve teşkilâtı, Fâtih devrinde en mükemmel hâle gelmiştir. Enderûn Mektebini kurarak memleket için gerekli devlet adamı yetiştirilmesini yine o sağlamıştır. Pâdişâh, saray, câmiler, medreseler ile hamamlardan başka şehrin çeşitli yerlerinde 4000 dükkan yaptırarak vakfetti. Büyük câmilerin yanındaki medreselerin hâricinde 24 medrese, 12 han, 40 çeşme ve Halkalı Su Tesisâtı ile iki gemi tersânesi ve kışla yapılan binâlar arasındadır.İ stanbul îmâr olunurken, diğer taraftan Bursa, Edirne gibi şehirlerde îmâr faâliyetleri büyük bir hızla devâm etti. Bu devirde Bursa’da 37, Edirne’de 28 ve sâir şehirlerde 60 câmi yapıldı.
Türkçe, Yunanca ve Sırpçayı çok iyi konuşurdu. Her gün bir müddet okurdu. Roma târihi, başka devletler târihi, Laerce, Tite-Live, Herodot, Quinte-Curce, Papaların, Alman İmparatorları ile Fransa ve Lombardiya krallarının vak’aları okuduğu târihler arasındaydı. Avrupa’daki bütün devletleri tanırdı. Özellikle İtalya’nın coğrafyasını en ince noktasına kadar bilirdi ve bir Avrupa haritasını yanından ayırmazdı. Askerî ve coğrafî ilimlerle isteyerek meşgul olur, araştırmalar, incelemeler yapardı. Tabiiyyeti altında bulunan ülkelerin âdet ve şartlarını devletin ve bölgenin menfaatlerine kullanmakta mahâretliydi.
Kendisine takdir edilen iki mısrâlık basit şiir için sâhibine bol ihsânda bulunan ve bir çiçek yetiştirene 500 altın bahşiş veren Fâtih, her bakımdan devrinin üstüne çıkmış bir hükümdâr ve insan-ı kâmildir. Bu büyük cihângir hakında günümüze kadar binlerce kitap yazılmıştır3. Şimdi Osmanlı dönemi Manisalı âlimleri sırasıyla sunalım.

Makalenin tamamını okumak için kaynak: Recep Dikici, Geçmişten Günümüze Manisa, Şehzade II. Mehmet ve Manisa Tarihi - Kültürü - Ekonomisi, Cilt I (Ed. Muaffer Tepekaya, Zafer Atar), MCBÜ Yayınları 2018, ss.473.489
Dipnotlar:
* Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, [email protected]
1 Çağatay Uluçay, Manisa Tarihi, Resimli Ay Matbaası, İstanbul, 1936, s. 20, 44; Aynı Müellif, Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar, Resimli Ay Matbaası, İstanbul, 1940, s. 10; İbrahim Gökçen, Manisa Tarihinde Vakıflar ve Hayırlar, İstanbul, Marifet Yayınevi, 1950, s. 27; Komisyon, Rehber Ansiklopedisi, İstanbul, 1994, XIII, 221.
2 Şemseddîn Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, İstanbul, 1316, VI, 4348.

3 Kiritivolus, Tarih-i Sultan Mehmed Han-ı Sânî, müt.: Karolidi (İzmir Mebusu), İstanbul, Ahmed İhsan ve Şürekâsı Matbaacılık Osmanlı Şirketi, 1328, s. 16; Mehmed Celal, Fatih Sultan Mehmed-i Sânî yahud İstanbul Fethi, Dersaadet, Kasbar Matbaası, 1308, s. 31; Ahmed Refik Altınay, Fatih Sultan Mehmet, Matbaa-i Ahmet İhsan, İstanbul, s. 3; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1983, II, 150-151, 155-156; Mustafa Armağan, Ufukların Sultanı Fâtih Mehmed, İstanbul, 2007, s. 14; Ayrıca bk. Ahmed Süheyl Ünver, İlim ve Sanat Tarihimizde Fatih Sultan Mehmed, İstanbul, 1953; Fatih Devrinde İlim ve O Devirde Yetişen İlim Adamları, Diyanet İşleri Reisliği, Ankara, 1953; Tali' Şehzade Sultan Mehmed, [y.y.:y.y.: t.y.], 36 varak. Yazma (İstanbnul Üniversitesi Kütüphânesi, Nadir Eserler, kayıt no: 800807)



 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum