RÜYA ÇİFTCİ YAZDI: YAZ YAĞMURU
Yağmur çiseliyor, yaz yağmuru bu, hemen diniverir. Denize bakıyorum, limandan ayrılan gemiler görüyorum. Herkes ayrılmaz mı zaten liman bildiği yerden...
11 Nisan 2021 - 17:06 - Güncelleme: 11 Nisan 2021 - 19:40
YAZ YAĞMURU
İstanbul’un yokuşlu yollarında aheste aheste yürüyorum. Yokuşu tırmanırken tıkanıyorum, biraz soluklanıp yoluma devam ediyorum. Köşe başında, yüzünü denize dönmüş bir kahvehane görüyorum, içeriye giriyorum. Üç beş aylak oturmuşlar sigaralarını tüttürüyorlar. Onlardan üç dört masa uzağa, cam kenarına oturuyorum.
Yanıma bıyıkları yeni terlemiş bir oğlan geliyor, önce bir süzüyorum onu. Saçları dağınık, gömleği kırışık... Ihlamur ısmarlıyorum kendime, etrafı inceliyorum, üstleri soyulmuş tahta masa ve iskemleler, radyoda çalan bir türkü, aylakların yanına iki kişi daha katılmış.
Oğlan, ıhlamurumu koyuyor masaya, sessizce gidiyor. Sıcak ıhlamuru karıştırıyorum, biraz soğusun diye... Camdan insanları izliyorum; bastonuna dayana dayana giden bir ihtiyar, kızının elinden tutmuş bir hanım, karşıdan karşıya geçmeye çalışan ayağı aksak bir köpek, seyyar tezgâhıyla gezen bir simitçi, elini açmış bir dilenci, yan yana yürüyen iki âşık…
Yağmur çiseliyor, yaz yağmuru bu, hemen diniverir. Denize bakıyorum, limandan ayrılan gemiler görüyorum. Herkes ayrılmaz mı zaten liman bildiği yerden...
Ihlamurumdan yavaş yudumlar alıyorum, ceplerimi yokluyorum, sigara paketimi buluyorum, içinde son bir tane kalmış, yakıyorum. Öylece izliyorum etrafımı, saatlerce oturuyorum orda...
Yağmur dinmiş, demedim mi yaz yağmuru bu, çabuk diner diye... Ihlamurun dibini de içiyorum, soğumuş. Biten sigaramı söndürüyorum, elimi cebime atıyorum, son kalan paramı da masaya bırakıyorum. Çıkıyorum kahvehaneden, hava mis gibi deniz ve toprak kokuyor. Geldiğim yolları aheste aheste geri dönüyorum…
Rüya ÇİFTÇİ 04/04/2021
İstanbul’un yokuşlu yollarında aheste aheste yürüyorum. Yokuşu tırmanırken tıkanıyorum, biraz soluklanıp yoluma devam ediyorum. Köşe başında, yüzünü denize dönmüş bir kahvehane görüyorum, içeriye giriyorum. Üç beş aylak oturmuşlar sigaralarını tüttürüyorlar. Onlardan üç dört masa uzağa, cam kenarına oturuyorum.
Yanıma bıyıkları yeni terlemiş bir oğlan geliyor, önce bir süzüyorum onu. Saçları dağınık, gömleği kırışık... Ihlamur ısmarlıyorum kendime, etrafı inceliyorum, üstleri soyulmuş tahta masa ve iskemleler, radyoda çalan bir türkü, aylakların yanına iki kişi daha katılmış.
Oğlan, ıhlamurumu koyuyor masaya, sessizce gidiyor. Sıcak ıhlamuru karıştırıyorum, biraz soğusun diye... Camdan insanları izliyorum; bastonuna dayana dayana giden bir ihtiyar, kızının elinden tutmuş bir hanım, karşıdan karşıya geçmeye çalışan ayağı aksak bir köpek, seyyar tezgâhıyla gezen bir simitçi, elini açmış bir dilenci, yan yana yürüyen iki âşık…
Yağmur çiseliyor, yaz yağmuru bu, hemen diniverir. Denize bakıyorum, limandan ayrılan gemiler görüyorum. Herkes ayrılmaz mı zaten liman bildiği yerden...
Ihlamurumdan yavaş yudumlar alıyorum, ceplerimi yokluyorum, sigara paketimi buluyorum, içinde son bir tane kalmış, yakıyorum. Öylece izliyorum etrafımı, saatlerce oturuyorum orda...
Yağmur dinmiş, demedim mi yaz yağmuru bu, çabuk diner diye... Ihlamurun dibini de içiyorum, soğumuş. Biten sigaramı söndürüyorum, elimi cebime atıyorum, son kalan paramı da masaya bırakıyorum. Çıkıyorum kahvehaneden, hava mis gibi deniz ve toprak kokuyor. Geldiğim yolları aheste aheste geri dönüyorum…
Rüya ÇİFTÇİ 04/04/2021
FACEBOOK YORUMLAR