RÜMEYSA ERTEM:YOLLAR
O yollar artık yorgun, yollar artık tükenmiş, yollar artık bedbaht
YOLLAR…
Ne çok yük taşıyordu sırtında.
Envai binalar, envai bedenler, envai ruhlar, envai araçlar…
Kimi zaman ıslaktı, kimi zaman çamurlu, kimi zaman ise beyaz gelinlikler gibi örtünürdü çehresi.
Gün gelirdi güllerle, goncalarla donatılırdı, gün gelirdi sararmış yapraklarla müreffeh olurdu.
İnsanların yürüyüşleriyle can bulur, araba tekerleklerinin gıcırtısıyla bir hoş olurdu.
Yeri geldi çocuklarla top oynadı, yeri geldi denizin sert dalgalarıyla boğuştu. Oysaki bugünlerde çok yorgun gözüküyordu yükü sırtında olan cengâver.
Çok yorgun bakıyordu gözleri, çok mütebessimdi dudakları.
Çekiyordu bizi aşağı doğru,” in artık şuradan, yük yapma bana!” dermişçesine. Gün geçtikçe eksiliyordu gençliği, gün geçtikçe eskiyordu geçmişi.
Gün geçtikçe daha bedbin bakıyordu gözleri.
Suskunluğu bir vaveylaydı, yaşadıkları bir intiba.
Ne de istikrarlıydı eskiden.
Her dediğini yaptırırdı komutan misali.
Yıllar geçti…
Hiçbir eser kalmadı ter-ü tazeliğinden.
“Yaşlandı” dedikleri kelimeyi can evinde yaşadı…
O yaşlandı mı elbet yenisi gelecekti.
Elbet o yıllarca sırtında yük ettiği varlık, onu yıkacaktı, parçalayacaktı, irili ufaklı taşlara dönüştürecekti riayetsizce.
Sonra yenileri gelecekti, daha ihtişamlı, daha cazibeli, daha mümtaz.
Bir önceki yol suskun, bir önceki yol pejmürde, bir önceki yol ağlamaklı ve bir önceki yol maktul…
Bir hıçkırık, bir gözyaşı dökmekte içine…
Koşuşturmacayla geçen ömrü, hıçkırıklarla son bulmakta…
Yıllar geçtikçe ne de çok bükülmüş meğer kolu kanadı...
O bir sessizlik oldu artık bu şehirde, bir suskunluk…
Münzevi oldu hayatta, bir başına…
O yollar artık yorgun, yollar artık tükenmiş, yollar artık bedbaht…
Saçı ak, boynu bükük, elleri titrek…
Bu yolculukta aklı, bu yolsuzlukta yüreği kaybolmuş.
Yollar artık pencere ardı sükûtunda…
Dokunmayın...
Rümeysa Ertem
23.12.2012









FACEBOOK YORUMLAR