PiR SULTAN'IN YARATICI GÜCÜ VE DİL EGEMENLİĞİ

Mehmet YARDIMCI
Bize de Banaz’da Pir Sultan derler
Bizi de kem kişi bellemesinler Pir Sultan
Türk tasavvuf edebiyatının en önde gelen âşıklarından biri olan Pîr Sulta’ın bazı cönk ve mecmualarda dağınık olarak bulunan şiirleri daha çok sözlü belleklerde yaşatılmıştır.
Anadolu âşıklık geleneği çerçevesinde usta-çırak ilişkisi ile ve zakir âşıkların kendi deyişlerinden önce Pir Sultan, Kul Himmet gibi Alevi/Bektaşi edebiyatının önde gelen usta âşıklarına saygı nedeniyle en az üç deyiş söyleme ve kendi ustasından bir deyiş okuma geleneği ile günümüze kadar gelmiştir.
Pir Sultan Abdal mahlaslı şiirlere yer veren en eski kaynak, 1608’de yazılan “Büyük Buyruk” diye de anılan Menâkıbü’l Esrâr Behcetü’l- Ahrâr dır. Son dörtlüğü:
Pir Sultan Abdal neylersin
Müskil halledip söylersin
Arısın çiçek yaylarsın
Yarın senden bal isterler
biçiminde olan bu eserde Pir Sultan Abdal mahlası kullanılmıştır.
Pir Sultan, deyişlerinde halk özlemlerini ve dertlerini dile getirdiği için, bunlarda az çok ideolojik bir içeriğin bulunması doğaldır. Özellikle yöneticilerin halka uyguladığı zulüm ve bunun yarattığı adaletsizlikler, toplumsal eleştirinin en önemli nedenidir.
Pir Sultan’ın şiir dili Anadolu köylüsünün günlük konuşma dilidir. Pîr Sultan Halk edebiyati geleneklerinden hiçbir ödün vermemiş, ölçü, uyak, biçim, dil vb. söyleyis özellikleriyle, güçlü bir halk âşığı görünümünü hep sürdürmüstür.
Dili çağına göre düzgün ve temizdir. Sözcüklerin seçilişinde halk dilinin tadı, sıcaklığı, kıvraklığı, yalınlığı Yunus Emre edasındadır.
Niçin melil melil baktın bize yâr
İhsan eyle şirin söyle bize yâr
deyişine baktığınız zaman 400 yıl önce söylenmiş olmasına karşın anlaşılmayan sözcük yoktur. İşte, Pir Sultan’ın yaratıcı gücü ve dile egemenliği buradadır.
Halk şiiri geleneğini en iyi sürdürenlerden biri olan Pir Sultan, halk şiiri tekniğine tam hakim olup ölçü hataları, sözcükleri bölme gibi acemilikler yapmamıştır. Deyişlerinin yüzlerce yıldır yaşıyor olmasında biçimsel yönün önemli bir ağırlığı vardır.
Pir Sultan’ın bütün şiirleri lirik ve âşikânedir. Duygusal yan ağır basar, kimi şiirleri baştan sona duygu akışı içindedir.
Hangi dinden isen ona tapayım
Yarın mahşer günü bile kopayım
Eğil bir yol ak gerdandan öpeyim
Beri dur hey benli dilber beri dur
söyleyişindeki lirizm, güzelin kim olduğunu öğrenmeye gerek duyurmadan dilin anlatım gücü insanı doyurmakta, en ufak tutukluk ve duraksama sezilmemektedir. Yine;
Eser seher yeli teli ırganmaz
Sen gidelden deli gönül eğlenmez
gibi deyişlerine bakıldığında bütün sözcüklerin halk dilinden alındığı ve deli gönül, seher yeli, tel ırganmaz deyimleriyle şiirin halk kaynağından beslendiği görülür.
Bir güzelin âşıkıyım ağlarım
Onun için taşa tutar el beni
Gece hayalimde gündüz düşümde
Kumdan kuma savuruyor yel beni
dizelerinde “taşa tutmak, kumdan kuma savurmak, hayalde düşte görmek” birer halk deyimi olup Türkçenin söyleyiş gücünü arttırmıştır.
Halkın dilini bilmek, halkın diliyle konuşup yazmak, bugün birer halk deyimi olarak yazılı kaynaklarda kalan sözcüklere şiirsel yük yükleyip işlerlik kazandırmak ustalık ister.
Benim ciğerciğim delik deliktir
Kaynayıp kaynayıp taşmadan gel gel
dizelerindeki bütün sözcüklerin deyim niteliğinde oluşu Pir Sultan’ın dile ve şiire hakimiyetinin güzel bir göstergesidir.
Anadolu halk şiirinde atasözleri ve deyimlerin geniş yer kapladığı bilinmektedir. Atasözleri ve deyimler bir nevi şiir dilidir. Pir Sultan’ın en beğenilen şiirleri deyim ve atasözleriyle donatılmış olanlarıdır. Bunlardan ilk akla gelenleri: ‘Tuz ekmek hakkı’ atasözünü içeren: Tuz ekmekte hakkın helal eyledi deyişi, ‘Çeken bilir, çekmeyenler
ne bilir’ ve ‘Kimsenin ahı yerde kalmaz’ atasözlerini içeren:
Gel ahımı alma güzel
Bu ah yerde kalmaz imiş
deyişleri, ‘Ağlatan Mevlâ bir gün güldürür’ sözünü içreren:
Niceleri kondu göçtü bu haneye
Elbet seni ağlatan bir gün güldürür
biçimindeki dizeleri atasözleriyle değer kazanan deyişleridir.
Pir Sultan’da atasözleri kadar deyimlerin de yeri çok önemlidir:
‘Dillere destan olmak’ deyiminin:
Düşüp de dillere destan olursam
biçiminde kullanıldığı, ‘İçime ateş düştü’ deyiminin:
Yüreğime bir od düşmüş de yanar
biçiminde dizelere aktarıldığı görülmektedir.
Pir Sultan şiirlerinde dikkat çeken önemli bir özellik, deyişlerinin içerik kadar biçimsel açıdan da belli bir düzey tutturmuş olması onu ölümsüz kılmıştır.
Ağaçlardan yeşil yaprak
Bastığımız kara toprak
Yer altında kefen yırtmak
Başımızdan geçer bir gün
deyişinde olduğu gibi şiirlerinin dili yalın, yapmacıksız, halk dilinin sıcaklığı, akıcılığı ve doğallığı içindedir. Bugün için unutulmuş sanılan kimi sözcükler onun dizelerinde şimdi söyleniyormuş gibi canlıdır.
Ölümlü dünyadır gel helâl eyle
Yüklendi barhanam gidelendi gel
deyişindeki gidelendi sözü bunlardandır. Deyişlerinde genellikle 16. Yüzyıl Anadolu ağzında görülen görüben, oluban, sararuban gibi fiil çekimlerinin yanı sıra, Sivas yöresinde kullanılan azık, buymak, bek, dam, döş, dulda, em, dirlik, dölek, göğermek sayrı gibi arkaik sözcüklere geniş yer vermiştir.
Pir Sultan’ın şiirlerinde duygusal yan ağır basar. Kimi şiirlerinde yalnız duygularıyla konuşur gibidir. Şiirde ses-söz uyumu şaşırtıcı düzeyde kaynaşır. Bir dizeden ötekine geçerken yumuşak bir ezginin sürükleyiciliği hissedilir. Mecazlı söyleyişe geniş yer veren Pir Sultan’ın kullandığı sözcükler genellikle halkın o dönem konuşma dilinde geçen sözcüklerdir. Ağu, ayıtmak, balkımak, belik, bencileyin, börk, buymak, eğn, gövel, ıssı, kırcı, sayrı, tamu vb. sözcükler bunlardandır.
Kendi çağının konuşma dilini kullanan Pir Sultan’ın bu dili kullanışı düşüncelerini köylüsüne anlatmak zorunluluğundan doğmuştur. Halk konuşmasının tadını sıcak ve kıvrak bir söylemle yansıtmıştır. Şiirlerinde âhir, âlem, bâde, fâni, virân gibi Arapça, Farsça kökenli sözcükleri kullanması halkın günlük diline girmiş sözcükler olmasındandır. Âyin-i cem, dergâh, erkân, evliyâ, gülbank, musahip, niyaz, tâlib gibi terimleri kullanması ise tasavvufi terimleri oluşundandır. Kullandığı sözcük ve deyimleri özenle seçtiği için halk dilinin kendisine özgü sıcaklığı, kıvraklığı ve yalınlığı ön plana çıkmıştır.
Pir Sultan, halkın söyleyişine yaslanarak kimi sözcükleri avara, kallaş, ilâyık, ırahmet, irehber, irenk, ilâzım, ala vb. yöresel ağız özellikleriyle kullanmıştır. En çok kullandığı sözcüklerin de Alevi Bektaşi inancı gereği Ali, ayn-ı cem, Hacı Bektaş Veli, cûş, çerağ, dergâh, erkân Ehl-i Beyt, gülbenk, ikrar, irşâd, Kerbelâ, Mehdi, mürşid, niyaz, vahdet, zahid, zülfikâr gibi inanca bağlı sözcükler olduğu görülmektedir. Şiirlerinde genellikle:
Pir Sultan’ım ne ağlarsın
Gözünden kan yaş dağlarsın
Sen bizden ateş umarsın
Yanmış üfrülmüş külüz biz
biçiminde kısa, düz, yalın, akıcı, duru, açık ve daha çok eyleme yönelik söylem ön plandadır. Alevi öğretisi ile ilgili şiirlerinde bile tutum ve davranışlarında bir değişiklik görülmez:
Hünerin var ise kendini devşir
Söyleyecek sözü kalbinde pişir
Ululuk büyüklük Hakk’a yaraşır
Nasihatim dinle sakın gururdan
biçiminde onun doğruluktan ve doğallıktan yana oluşu nedeniyle hayalden çok gerçekçiliğin ön plana çıktığı:
Yürü bre yalan dünya
Yalan dünya değil misin
diye sergilendiği görülmektedir.
Hiçbir zaman bir kahve âşığı olmayan Pir Sultan, sözcük oyunlarından kaçınarak inanç ve heyecanlarını ilahi aşk ve özlemle dile getirmiş güçlü bir âşıktır.
Ku-ynak: 23 Ocak 2025, yeniçağgazetesi.com.tr
FACEBOOK YORUMLAR