Reklam
Reklam

ÖZBEKİSTAN GEZİ NOTLARI. 1

ÖZBEKİSTAN GEZİ NOTLARI. 1
06 Ekim 2025 - 08:12
ÖZBEKİSTAN GEZİ NOTLARI. 1

Süleyman Sami İLKER


GEZİYE İLGİNÇLİKLERLE BAŞLADIK


İlginç olaylar Adnan Menderes Havalimanında başladı. Uluslararası dış hatlar terminaline girdik. Eşim, beraber aynı toplantıya katılacak edebiyatçı Kenan Erdoğan hoca ile birlikteyiz. Manisa'dan aynı taksi ile gelmiştik. Sağdaki sıra ufak bir farkla uygun gibi. Sıradayız. 3-4 dakika kadar oldu. İlk denetim alanı. Sağda sivil bir güvenlik görevlisi var, muhtemel ki polis. Elinde makineli tüfek dikkat çekiyor. Daha önce pek rastladığımı hatırlamıyorum, havalimanı içinde. Yanında uzun boylu bir bey var. Bizim sağımızda geçişe kapalı, sadece görevlilere tahsisli bir geçiş bantı daha var. Uzun boylu bey bana eliyle gel diye işaret ediyor. Ben de yürüyorum, buradan geçin diyor; ekliyor birlikte olduklarınız da gelsin. Eşim ve Kenan hoca da geliyor. Zaten onlar da peşimden yürümüşler. Kenan bey o şerit de açıldı herhalde diye yürümüş. Çağrıldığımızı görmemiş. Teşekkür ediyoruz. Eşim, acaba pilot oğlumuzu mu tanıyor? Olamaz. Ben, beni tanıyor musunuz diyorum, hayır ama tanışırız diyor. Denetimden geçtik. Yaklaşıyor. Görevi dolayısıyla her yere kolayca geçebiliyor. Nereye gidiyorsunuz? Azerbaycan üzerinden Özbekistan'a cevabıma, aaa ne güzel oralara selam söyleyin, diyor. (Rüya gibi) Eşim, biz Celal Bayar Üniversitesindeniz. Eşim tıpçı ben dilciyim diyor. Gidiş saatimizi ve hangi şirket diye soruyor. Azerbaycan Hava yolları deyince hemen telefonunun kamerasını büyüteç gibi kullanıp yerini belirliyor. 47 ve 48 numara diyor. Henüz açılmamış. Sizi şu karşıki alanda oturun. Bende takip edecek ilgileneceğim diyor. Birazdan oturduğumuz yere yanımıza geliyor. Biraz daha karşılıklı tanıyoruz birbirimizi. Bize neden yardım ettiniz soruma, sizde pozitif bir enerji gördüm sözü bize ilginç geliyor.
DURU GÖRÜ
Nasıl soruma; "Duru görü" yani telepati eğitimi aldım. Onunla diyor. Sanki bir bilim kurgu filminin setindeyiz. Çocukluktan beri meraklıyım bu konuya. Duru gör nedir soruma "altıncı his" diyor. Herşey enerji aslında. Allah kuluna "Bir ruh (nur) verdim" diyor. Ruh da bir enerjidir. Konu aslında biraz büyü işi yönü var. Bunu merak ediyorum. Ülkemiz sanki büyülenmiş gibi. Bundan nasıl kurtarabiliriz diye kafa yoruyorum, deyip ekliyor. Büyü var; Kuran'ı Kerim'de geçiyor. Var ama yapmak büyük günah, bozmak sevap. Buradan çokça Yahudi yolcu da gelip geçer, çoğu Tel Aviv'e gider. Onun için hem İbranice öğrenmek hem de onların pek meraklı oldukları büyü(..) konusunu anlamak istiyorum diyor. Mustafa beyin sıradışı bir insan olduğu belli. Kariyer yapıp ülkede daha büyük hizmetler yapmak istiyorum diye de ekliyor. Yüzüklerinden ve konuşmalarından milliyetçi olduğu anlaşılıyor, Türk kelimesinin Orhun alfabesiyle yazılmış yüzüğünün taşı. Kendisi Türkçü olduğunu açıkça ifade ediyor zaten.
NEDİR
Bu arada genelağdan da nedir diye araştırıyorum. Özetle; Duru görü (parapsikolojide "clairvoyance"), normal duyuların (görme, işitme, tatma, koklama, dokunma) ötesinde, paranormal yollarla bilgi edinme yeteneğidir. Bu yeteneğe sahip olduğu iddia edilen kişiler, canlı veya cansız nesneleri, olayları, kişileri veya yerleri, fiziksel olarak ulaşamasalar bile algılayabilirler.
İLGİNÇ VE ÜSTÜN BİR KİŞİLİK
İlave ediyor; Kürtçe, İbranice, İngilizce de öğreniyorum. 6 fakülte bitirdim. 47 yaşında, İlahiyat 3.sınıfta Arapça'dan takılıp kaldım deyip biraz hocalara ve sisteme sitem ediyor. Dil, tarih, siyaset bilimi, ilahiyat dahil pek konuya hakim. "Oku" sadece Kuran'ı okumak değil, Kuran'ı Kerim dahil evreni de bilim yoluyla okuyup anlamak olmalı diye konuşuyoruz.
Havaalanında müdür vekili gibi. SBF mezunu. Kaymakam olacaktım, hayallerim vardı, olmadı; şimdi iyi ki olmamış diyorum. Ailesi emniyetçi. Azerbaycan Hava yolları yolcu kabul bankosu açılmamış henüz. Sizi özel alandan geçireceğim, dedi. Arada ekliyor; Kenan hocaya neden kapalısınız. Size ulaşmaya çalışıyorum, direnç gösteriyorsunuz. Açın kendinizi, kapanmayın, diyor. Kenan bey yola çıkarken hazırladığı dolarları kıyafet değiştirirken evde unutmuş. Biraz daralmış. Alt kattaki Denizbank ortak para makinesi de çok az vermiş. Ben daralmayın deyip bendekinden biraz kendisine takdim ediyor, ihtiyaç olursa yineleriz deyip rahatlatıyorum. Mustafa bey bizi hiç yalnız bırakmıyor. Telefon numaralarını karşılıklı veriyoruz. Bir yandan da devamlı dış hatlardaki işler için arayanlarla konuşuyor, talimatlar veriyor. Valizleri Business'den teslim edip, biletleri alıyoruz. Pasaporttan geçecekken çıkış pulunu almadığımızı söylüyor görevli. Aslında hep aklımızdaydı. Muhabbet hali bize konuyu unutturdu. Hemen yakındaki cihaza ulaşıp vatandaşlık numarasını yazıyor, kartla ödemeyi yapıyoruz. Kağıt pul kalkmış. Bizim ödememiz pasaporttaki görevlinin ekranında görülüyor artık. Cep telefonu banka uygulamasından da ödeme yapıldığında ekranda görülüyormuş. Business'te boşluk olduğunu öğrenip biletleri oraya dönüştürüyor. Bütün bunlardan bizim hiçbir talebimiz olmadı. Seyahatimiz çok ilginç başladı. Sonrası da güzel geçer inşallah.
TEYYËRE VE HAVACILIĞIMIZIN İLK ZAMANLARI
Tayyar uçmak demek, tayyare ise uçak. Azerbaycan Türkçesinden teyyëre şeklinde kullanılıyor. İkinci e biraz uzun okunuyor. Demek eski edebiyata, nesre biraz aşina olunması halinde bu dile alışmak çok kolay. Ama dil kendi ortamında daha kolay öğrenilip alışılıyor. İmparatorluk dönemlerinde çok sayıda dil, kültür ve inançla komşu olan insanlar birbirlerinin dilini çocuklığun hızlı dil öğrenme devirlerinde kolayca öğrenir, bilirlermiş. Şimdi daha yalıtımlıyız.
Uçakta sol en ön koltuktayız. Mustafa bey, bizimle tanışmaktan duyduğu memnuniyeti ifade eden bir mesaj göndermiş. Halamın kızı Dilek ablam da iyi yolculuklar dilemiş bir mesajla. Kaptan sesleniyor; İzmir Bakü 2100 km ve 2 saatlik uçuş olacak diyor. Uçuş kabin görevlisi şirin Azerbaycan Türkçesi ile konuşuyor. Uçağa "teyyëre" diyor. Eşime "Tayyereciler" diyorum, başıyla onaylıyor. Anne dedesi Tayyareci Cevdet adıyla olarak bilinirdi. 1930'larda Gördes Tayyare Cemiyetini kurmuş ve 30 yıl yönetmiş. Havacılığın önemi Çanakkale ve İstiklal Savaşı döneminde iyi anlaşılmış, 1911'de Türk Hava Kuvvetleri resmen kurulmuş, uçaklarımız pilotlarımız, hava şehitletimiz (1914, Golan tepeleri, Filistin; Sadık, Nuri ve Fethi beyler) var. Konu M.Kemal Atatürk'ün "İstikbal göklerdedir" sözü ile bayraklaşmış. Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ ile uçağını üreten bir Türkiye. Batı ve ABD'nin hatırına kapatılan uçak fabrikaları. Gaflet, ihanet değilse, aşırı korkaklık. Devlet adamlığı tabii ki bu değil. Yazık deyip konumuza devam ediyoruz. Bu konuda gençlerimize Mustafa Kemal'in Uçakları (İş Bankası y.) okutmak çok yararlı olur.
Güvenlik, emniyet kelimeleri yerine "tehlikesizlik", ilginiz yerine "dikkatinize" diyor. Önümüzdeki Uçuş Güvenlik kartını alıp, Azerbaycan Türkçesi ile yazılan metni inceliyorum. Cümleler bir sıra Türkçe, arkasından İngilizcesi yer alıyor. Dikkatimi çeken kelime veya ifadeler: Beynelhalk, uluslararası (Geçen yıl gittiğimiz Türkmenistan'da ise "halkara" idi. Halk-ara) ; kömekçi, yardımcı; sernişin, yolcu; tütsü, duman; hilasedici önlük (halas; kurtarmak demek. Halaskâr, kurtarıcı), cankurtaran yeleği; kaza çıkışı, acil çıkış; hündür daban ayakkabı, sivri topuklu ayakkabı; sigaret çekme, sigara içmek. Teyyëre ile birlikte "Hava gemisi"ni de kullanıyorlar, uçak anlamında.
İzmir Adnan Menderes Hava limanından
tam 13.00'de güney istikametinde uçağımız kalkış yaptı. Hava çok bulutlu. Az sonra sola, doğu yönüne burnunu döndürüp yükselmeye devam ediyor. 30-40 dk sonra kahvaltı ikramı oldu. Beyaz peynirle yoğurt arası lezzette bir ikram, peynir, tereyağı, tütsülü tavuk dilimi, füme kırmızı et dilimi, çörek (ekmek), bir tek siyah zeytin (eskiden bilmezlermiş), tuz (onlar "duz" diyor) ve istiot. İstiot, bizdeki isot biberi. İistiot /isot Türkçe bir kelime; ıssı ot, yani sıcaklık veren ot demek. Bir dilim de kuru tarz, içi ceviz dolu paklava (baklava).
BAKÜ'YE İNİŞ
Kabin amiri uyarıyor; "teyyëre inişe geçiyor. Elektronik cihazları söndürün." Peki deyip gereğini yapıyoruz. Kuzey tarafta çok yüksek, sarp Kafkas dağ silsilesinin uzantıları görülüyor. Ağaçsız. Zirveleri kar veya buzul ile kaplı, bembeyaz. Tepesinde beyaz bulutlar. Yeni anonslardan sonra solumuzda Hazar Denizi görünüyor. Pilot oğlum da uçağıyla (THY) buraya sık sık geliyor. Yakında ilginç anlar yaşamıştı burada. Hazar'ın üzerindeyiz. İki beyaz deniz aracı görülüyor. Ama Hazar'ın üzeri puslu. Şehir yavaş yavaş seçilmeye başladı. Bakü dümdüz bir alana kurulmuş. Havaalanı ve çevresindeki evlerin hepsi bahçeli, bir veya birkaç katlı; düzgün, planlı sokak ve caddeleri havadan fark ediliyor. Eşimle konuşuyoruz; bizde de 1960'larda 70'lerde hemen bütün evler bahçeli, ağaçlı, birkaç katlı idi. 1970 ortaları 80'lerde ülkenin her yeri birden çirkin zevksiz plansız apartmanlarla dolmaya başladı. Sanki mazimizde hiç şehir hayatı görmemiş görgüsüzlüğü ile. Araçlar için otopark düşünen neredeyse hiçbir belediye başkanı yok. Varsa yoksa, bu arsadan kaç ev veya işyeri çıkar derdi ve hırsı insanları sarmış. Şehirleri bu hale getirdikten sonra fark ettik ama iş işten geçti. Belki daha sonra akıl, izan, insaf ve bilime, insana saygıyı ranttan üstün tutan nesiller gelirse tekrar bir medeniyet kurma iddiamız olabilir. Hangi yeni yapının önünde bir hatıra resim çektirmeyi arzu ediyoruz. Yapıların, sokakların, şehirlerin de bir ruhu olmalı. Bu ruhu veren de içimizdeki inanç, bilgi, zevk ve duygular. Bunlar, eskiden gelen bir nesep gibidir ama yeni şartlar, imkanlar ve arayışlarla gelişir. Köksüz sanat da, inanç da, şehir de olmaz. Olur denirse, ot gibi gelir geçer, ömürsüz olur, ruhsuz olduğu gibi.
BAKÜ HAVALİMANINDAYIZ
15.20 de Bakü'ye teker koyduk. Mahalli saatle 16.20. Ayşe hanım bizde olmayan bir davranışı hatırlıyor. Artık alkışlamıyorlar diyor ama 20-30 saniye geçmeden alkış başlıyor. Bu alkışı ilk defa 1993'de gittiğimiz Kırım seyahatinde Rus uçaklarında görmüştük. Kabin amiri konuşuyor; "Lütfen keçidi boş salmayın" Yani, kemerinizi açmayın. Azerbaycan'da saatler bizden bir saat ileride. İran'da 30 dk ileri idi. Saatimizi ileri alıyoruz. Telefonlarımız o işi kendiliğinden yapmış bile. Yerel saat ile Taşkent uçağının kalkış saati 21.50. Bakü'de sıcaklık 24C derece. Yaklaşık 5 saat buradayız.
UĞURSUZ VE KELİMELER
Azerbaycan Türkçesi çok hoş. Türkiye Türkçesi ile Azeraycan Türkçesinde binlerce kelime aynı. Ama yüzlerce kelimede ise anlam kaymaları, genişlemeleri, daralmaları olmuş. Bir ödeme fişinde uğursuz kelimesini gördük. Bu kelimeyi tabii biliyoruz ama buradaki kullanılış şeklini anlayamadık. Çay almaya gittim, önce kartımı deneyin dedim, denedi, onay gelmedi. Sonra eşiminki ile aldık. Bir süre sonra ikinci çay için gittim büfeye. Eşimin kartı bu sefer onay alamadı. Bir daha denedi, onay geldi. Onay almayan fişi bana uzattı bayan satıcı. Bu "uğursuz belge" dedi ve biz o kelimenin anlamının "geçersiz" olduğunu öğrendik böylece.
Etraftaki reklam panoları da ilgimizi çekiyor. Daha doğrusu muhtevası değil, dili. Meselâ biri; "Reklamınız ünvanına çatacak(q)" yazılı. Gel de anla. Eşim bildiği için açıklıyor. Ünvan, adres demekmiş. Yani "Reklamınız adresine ulaşacak" demek. Bulmaca gibi, yarışma gibi, eğlence gibi. Öğrendikçe keyif alıyoruz. Havalimanı bizim İstanbul havalimanının döttte biri kadar, bence. Açılış hazırlığı yapılan, levhalarla çevrilmiş bir bölüm için üstte "Tezlikle" altta "Opening soon" yazılı. Bizdeki "Yakında" anlamında. Yakında açılacak, açılıyor. Çok güzel fıkralar, espriler üretilebilecek bir dil, kültür zemini sanatçılar için. Uşak Oyun Meydançası: Çocuk oyun alanı. İşgüzar Zona ve Kitabh(x)anası: Çalışma alanı ve Kütüphane. Sigaret Çekme Yerleri: Sigara içme yerleri
OTAĞ / ODA
Otağ çadır şeklindeki yaz kış kullanılabilen iskeletli keçe veya kıl ev. Bakü havalimanının yüksek tavanlı şık binasının içinde bazı bölümler ahşap çadır (otağ) şeklinde yapılmış. Pek güzel ve dikkat çekici. Gelenek ile modernitenin iç mimaride buluşma şekli. Türkiye’de de özellikle resmî yeni binaların yapımında mutlaka mimari yarışmalar yapılarak güzel eserlerin ortaya çıkmasına vesile olunmalı. Hatta özel yapılar için uluslararası yarışmalar bile olabilir. Cumhuriyetin ilk yarısını ayrı tutarsak, ikinci yarısında güzel mimari örnekleri var ama çok az. Önünde resim çektirilmeyen yapı güzel değildir.
Havaalanı içinde "otağ" kelimesi geçen alanlar var. Mesela; İbadet Otağı: Mescit. Destamaz Otağı: Abdest alma yeri. Abdest ve Namaz kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş. Ana ve Uşak(q) Otağı: Çocuk bakım yeri. Ayşe hanım konuyu kökenbilimsel (etimolojik) yönden de takviye ediyor. Bugün Türkiye Türkçesinde kullandığımız "oda" kelimesi de "otag" kelimesinden geliyor, diyor.
Od+a-g> otag> otağ
"od" ateş demek; otag, ateş yanan, içinde ocak olan yer anlamında, yani hayatın yemeklerini ve ısınmayla devam ettirildiği merkez. Ocak da "od+cak" biçiminden geliyor. Ateş yanan yer. Ocağın sönmesin derler ya. Bir de "Sönmeden yurdumun üstündeki en son ocak" örneği. Yurt; hem vatan hem de otağ anlamında. Ve içinde yanan ocak varsa dumanı da vardır; içinde insan da vardır Türk de.
TAŞKENT'E DOĞRU
22.05'de havalandık. Uçağımız yine Azerbaycan Hava yollarına ait bu sefer Airbus A320Neo. Yeni bir uçak. İlk uçakta da burada da bir şey dikkatimizi çekiyor. Bizdeki küçük gövdeli uçaklarda THY ve diğer şirketler koltuk sırası ve numarasını rakam ve harf ile adlandırıyorlar. Sağ tarafta camdan içeriye doğru A,B,C ve diğer tarafta ise D,E,F vardır. Azerbaycan Hava yolları uçaklarında sağda aynı; yani A,B,C iken, solda L,K,H şeklinde adlandırılmış koltuklar. Sebebini öğrenemedim. Araştıracağım. Akşam yemeği uçakta güzeldi. Boşları toplayan kabin görevlisi bayan, bir başkası ile ilgilendiği için bize; "Gözleyin" dedi. Bekleyin, anlamında. Yozgatlı Kenan hoca da, bu kelime bizde de kullanılır. Hatta "Gözleye gözleye gözden olduk" gibi bir deyim de kullanılır bizde diyor. İnsan devamlı yeni bir şeyler öğreniyor. Öğrenmek ne güzel diyor, beynim. Taşkent'in ışıkları görüldüğünde saat 00.05 (Azerbaycan saati ile. Özbekistan saati ile ise 01.05) idi. 5 Ekim günü resmen başladı. Beş dakika sonra uçak teker koydu piste. Tam iki saat beş dakika. İzmir Bakü ile Bakü Taşkent arası mesafede ve zamanda eşit. Gideceğimiz otelin adı City Palace Hotel imiş. Anlamı "Şehrin Sarayı veya Şehir Saray Oteli". Burada da Azerbaycan ile bir saat, Türkiye ile iki saat fark var. Havalimanından çıkış, biraz bekleme ve gruplar halinde otele intikal ediş. Otele giriş 01.35. Odaya yerleşme, yeşil çay ve saat 02.00. Neyse yarın boş gün. Ertesi gün bilgi şöleni (sempozyum) başlayacak. Resmi adı Türk Dünyasında Ceditçilik Sempozyumu. Cedit, malum yeni, yenilenmek demek. 19. ve 20.yüzyılı kapsayan İsmail Gaspıralı ve ekibinin başlattığı ve sayısı beş bini bulan çağdaş, ileri müfredatlı okullar üzerine konuşulacak. Tabii ki amaç Türk Dünyasında aydınlanma. Zaten Türk dünyasındaki en iyi kadrolar Tataristan ve Azerbaycan coğrafyasından çıkmış en yoğun olarak. Ayşe hanımın da benim de toplantıda birer tebliğimiz var, elemeden geçtiler.

Selam ve saygılarımla. (05.10 2025, Taşkent, Özbekistan)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum