"Osmanlı Klasik Çağında Hanedan Devlet ve Toplum"

Feridun M. Emecen'in kitabı üzerine değerlendirme

"Osmanlı Klasik Çağında Hanedan Devlet ve Toplum"
06 Nisan 2020 - 11:49 - Güncelleme: 06 Nisan 2020 - 14:15

"Osmanlı Klasik Çağında Hanedan Devlet ve Toplum"

Son 10-15 yıldır tarihe olan ilgi gözle görülür şekilde artmış durumda. Önce Osmanlı tarihiyle başlayan bu büyük alaka, şimdi de Selçuklularla devam ediyor gibi. Televizyonlardaki tarih programları, gazetelerdeki tarih sayfaları, tarih temalı dergiler, tarihî romanlar, popüler tarih kitapları… hepsi bu ilgiyi tetikliyor ya da bu ilgiden besleniyor. O kadar ki, aşk romanlarıyla ünlenen bir yazar, biraz da “tarihten ekmek yemek” adına ciddi(!) tarih kitapları kaleme alabiliyor. Ya da çok başka alan ve formasyonlardan insanlar tarih alanında ahkâm kesen bir “tip”e dönüşebiliyor, hatta ekranlarda “otorite” bile sayılabiliyor. Onun söylediği ya da yazdığı bir şey, bir tartışmada delil olarak önünüze getirilebiliyor.

“Popüler alan böyle de bu işin bir de akademik cephesi var, ondan n’aber?” dediğinizi duyar gibiyim. Hakkınız var, akademinin de kendi içinde birtakım “popüler tuzaklar”ı var. Belli konular belli dönemlerde popüler olurken belli konuların da –ne kadar önemli olursa olsun- “modası geçiyor” ve ondan uzaklaşılıyor. İşte bu noktada yeterli donanım ve birikim yoksa bazen ciddi yol kazaları oluşabiliyor, hatta işin sonu “akademik intiharlar”a kadar gidiyor.

Bütün bunları bana düşündüren Prof. Dr. Feridun M. Emecen’in “Osmanlı Klasik Çağında” başlığı altında “Hanedan”, “Siyaset” ve “Savaş” temalı 3 kitabı oldu.

Bu üç kitabı okuyup bitirdiğinizde Osmanlı araştırmaları sahasında ciddi bir üretimde bulunmak ve hatırı sayılır bir katkı yapmak için çok uzun, meşakkatli ve tehlikelerle dolu bir yol olduğunu görüyorsunuz.

OSMANLI TARİHÇİLİĞİNDE MODALAR

Mesela yakın zamana kadar akademik tarihçilikte Osmanlı siyasi ve askeri tarihinin, üzerinde çok çalışma yapılan bir alan olduğu düşünülürdü ve akademik ilgi de bu alanlardan uzaklaşıp “sosyal tarih”e yönelmişti. Tabii bu arada bu çok çalışılan siyasi ve askeri tarihe dair eserlerin niteliklerine dair koskoca bir soru işareti vardı. Daha az çalışıldığı düşünülen sosyal tarih çalışmaları da pek çok belli bir metod çerçevesinde olmayan, birbirinin tekrarı şeklinde, adeta bir “moda” gibi yapılıyordu ve bu çalışmaların genel Osmanlı tarihine katkısı daima ihmal ediliyordu.

Prof. Emecen bu tür bir yaklaşımın ortaya çıkarabileceği vahim sonuçları şöyle özetliyor:

“Halbuki sosyal ve ekonomik tarihi geniş süreçler ve zaman dilimleri içerisinde inceleyenler, teorik altyapılarla bu çalışmalarını öne çıkarır, siyasi ve askeri tarihi küçümserlerken, temelde siyasi-askeri gelişmelerin yön verici etkilerini, kötü yapılmış bu tür araştırmalar bağlamında, dikkate almazlar ve teorik yapıyı oluşturmakta bu eksiklik dolayısıyla ciddi bir zemini kaybetmiş olduklarının farkına varmazlar.”

Bağlı olduğu ekolün sınırları dışına çıkmamak için bazı alanları dışarıda bırakması/ihmal etmesi/gereken önemi göstermemesi de tarihçinin handikaplarından biridir. Yazara göre bu noktada asıl önemli olan üç husus vardır:

Tarihi ele alış biçimi

Kaynaklarda karşılaşılan problemleri tenkidî bir yaklaşımla değerlendirip çözmek

KAYNAKLARDAKİ TUZAKLAR

Tam burada Emecen, sözü akademik camiadaki iki uç örneğe getiriyor: Birinci grup daha çok siyasi tarihle ilgilenip sadece nakilcilik yaparak milli vurgulamalarla konuları ele alırken; ikinci grup arşivden ve temel Osmanlı kaynaklarından istifade etmeksizin, birtakım teorilere mesned olacak tarzda verileri zorlayarak sosyal ve iktisadi tarihe yönelmiştir. Bu tartışmaların da etkisiyle çeyrek asırdır siyasi ve askeri tarih ihmal edilmiş, “hatta birkaç belgeyi art arda koyarak hiçbir hedef belirtmeksizin yayınlayanlar dahi konularını sosyal tarihten seçmeye başlamışlar”dır.

Elbette akademik tarihçilikte böyle bir tablonun yanında kaynaklar noktasında da durum çok parlak gözükmemektedir: Mesela pek çok kaynağın ciddi edisyon kritik yapılarak hazırlanmış yayımlarından mahrum olduğumuz ya da arşiv malzemesinin tamamının henüz tasnif edilmemesi de önemli problemlerdendir. Arşivde tasnif edilmiş kısımların mantığının da uzun bir çalışma sürecinden sonra anlaşılabileceğini, ancak bu malzeme üzerinde doğru bir şekil ve muhteva analizi yapmadan kullanmanın da çeşitli tuzaklara davetiye çıkarabileceğini Feridun Emecen bilhassa vurguluyor.

İşte Feridun Emecen “Hanedan”, “Siyaset” ve “Savaş” temalı 3 kitabında yer alan makaleleriyle teorilerin dayatmalarına aldırmadan ve arşiv tuzaklarına yakalanmadan meselelere soğukkanlılıkla yaklaşarak pek çok problemi nasıl çözmemiz gerektiğini bize gösteriyor.

Osmanlı Klasik Çağında Siyaset kitabında Osmanlıların Batı Anadolu küçük bir beylik iken nasıl kısa zamanda üç kıtaya yayıldığını ve Avrupa ile olan ilişkilerini okuyacaksınız. Osmanlı Klasik Çağında Hanedan’da “Âl-i Osman”ın yapısına, halk ile olan ilişkilerine ve devletin bürokratik işleyişine şahit olacaksınız. Ayrıca şimdiye kadar duymadığınız “alternatif hanedan arayışları” sizin için bu kitabın en ilginç makalesi olacak. Son olarak Osmanlı Klasik Çağında Savaş’ta bugüne kadar birkaç klişe cümleyle adını duyduğumuz Kosova, Mercidabık, Ridaniye, Mohaç gibi “efsane” savaşların tüm ayrıntılarına vâkıf olacaksınız.

Hâsılı Prof. Dr. Feridun Emecen’in Osmanlı Klasik Çağı serisiyle sıkı ve uzun bir tarih dersine hazır olun. Tabii neredeyse her sayfada şaşırmayı göze alıyorsanız!

İHSAN AKYAVAŞ 

09 Ocak 2019

Kaynak: https://www.yenisafak.com/hayat/osmanli-klasik-cagina-bakislar-3430019

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum