ORKUN OKAN SEZGİN: LOZAN KARALAMALARI

Lozan Karalamaları..

ORKUN OKAN SEZGİN: LOZAN KARALAMALARI
02 Ekim 2011 - 15:29

                                                 

Son yıllarda açıkça Atatürk’ü eleştiremeyenlerin yeni hedefi haline geldi İsmet İnönü..Önceleri din ile başlayan eleştiriler zamanla dış politikasına, daha sonrada Lozan barışına kadar uzadı.

Peki niçin Lozan?Belki de son dönemki agresif ve etkili dış politikamız bu durumun sebebi..Belki de iç siyaset..Ancak yeniyi savunmak geçmişi yok etmeyi,geçmişin şartlarını görmezden gelerek yargılamayı gerektirir mi?Kişilerin iyi niyetli tutumlarının inanılırlığını sorgulatan bu soruların keyifsiz cevaplarını bir kenara bırakarak, geçmişe ,birkaç önemli olayın yaşandığı günlere gidelim.

Tarih :  24 Temmuz 1921…

Kütahya Eskişehir savaşları sonucunda aldığımız ağır yenilgi sonrası ordunun genel durumu Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler kitabında ki bir diyalogda aynen şöyle geçmektedir.

“Sonuç belli olmuştu. Ordu, 1643 şehit, 4.981 yaralı ve 374 esir vermiş, 18 top, 47 ağır, 34 hafif makineli tüfek kaybetmişti. Elde yalnız 28.825 tüfek kalmıştı. Gerçek buydu.

-Kaçak sayısı?

-Tam sayı belli oldu. Şaşırmaya hazır ol:30.809

-'Ne? '

-Üstelik bunların 30.122'si de tüfeği ile kaçmış. O yüzden elimizde az tüfek kaldı.”

Tarih :  7 Ağustos 1921 …

Böyle bir tablonun üstüne Ordu Sakarya’nın doğusuna çekilmiş,Atatürk başkomutanlığa getirilmiştir.Başkomutanın ilk icraatı da tekalifi milliye emirleri olmuştur. 10 maddeden oluşan bu emirler şöyledir.

  1. Her ilçede bir tane Tekalif-i Milliye Komisyonu kurulacak.
  2. Halk, elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde orduya teslim edecek.
  3. Her aile bir askeri giydirecek.
  4. Yiyecek ve giyecek maddelerinin %40'ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
  5. Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının %40'ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.
  6. Her türlü makineli aracın %40'ına el konacak.
  7. Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının %20'sine el konacak.
  8. Sahipsiz bütün mallara el konacak.
  9. Tüm demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacak.
  10. Halkın elindeki araçlar aylık 100 km. askeri ulaşım yapacaklar.

Bu 2 önemli tarihsel olayın günümüzdeki yansıması şudur.Ordunun milli bilinci yok denecek kadar az ve çözülmeye meyilli,halk ise elindeki varını yoğunu cepheye göndermiş neredeyse sıfırı tüketmiş durumdaydı.Ordunun arkasında fabrikalar yoktu, sadece birkaç atölyeden ibaretti bütün cephane üretimimiz.Bunların üstüne dışarıdan müttefikimiz gibi gözüken Sovyetlerin güvenilmez tutumu ,vaat edilen yardımların gelmemesi,Enver Paşa’yı da bir dönem kullanarak Ankara’nın siyasi otoritesini  iyice zayıflatması da her alanda ne kadar yalnız bir ülke olduğumuzun kanıtıydı..Dışarıda bu yalnızlık yetmezmiş gibi içeride binlerce hain ve cahille bu mücadele ne kadar sürdürülebilirdi?

Bir an önce silahlarımızı bırakıp yüzyıllardır yenilgiden bıkmış milli bilinci yok olmuş halkı hareketlendirmek Avrupa’nın 300 yıl önce geçirdiği değişimi şimdi yapabilmek için barış şarttı.

Nitekim Milletimiz son nefesiyle savaşı kazandı ve nihayet barış görüşmeleri başladı. İsmet Paşa’nın Lozan’da neredeyse günümüzdeki devlet adamlarının dahi önemsemediği küçük ayrıntıları diğer devletlere dikte ettirmesi, ve de dik duruşu 3 Şubat 1923’ten 23 nisan 1923’e kadar Lozan görüşmelerine ara verdirtmişti. İsmet paşanın Lozan’da bu kadar zayıflığın içinde ki geri adım atmaz tavrı Lord Curzon ’u pes ettirmiş görüşmeleri terk ettirmişti.

Bu verilen arada hükümetler yeni politikalarını belirlemişler ve bir sonraki ayağa karşılıklı tavizlerle başlanmıştır. En önemlisi bu tavizler İsmet paşanın kendi insiyatifi ile verilmemiştir. O günün şartlarıyla o dönemin  “Süper Güç” lerine bu denli az taviz verilip hala geçerliliği olan bir antlaşmayı küçümsemek ve de İsmet Paşa’yı hain ilan etmek, geçmişi bugünün siyasi eğilimlerine kurban etmekten başka bir şey değildir.

Nitekim bu antlaşma sonrası ülkemiz her alanda atağa kalkmış, alfabesinden kıyafetine her şeyini değiştirmiş, silahını bir kenara bırakıp kaleme sarılan halk, günümüz Türkiye’sinin temelini atmıştır. Bu günlerimizi borçlu olduğumuz insanları böylesine acımasızca eleştirmek ne kadar doğru bilemiyorum. Umarım artık geçmişimizi yargılamak, iç siyaset malzemesi yapmaktan vazgeçerek geleceğimizi daha hızlıca ve daha büyük şevkle inşaa etmek için çalışırız. Bu tutum hepimizin yararına olacaktır.

Bu yazımı dönemi anlatan kitaplarda Atatürk ve Kazım Paşa’lar arasında (kimi kaynaklarda İsmet paşa ve Nurettin paşa) geçen konuşmayla bitirmek istiyorum. Sanıyorum ki geçmişi anlamamıza yardımcı, günümüz politikalarına da tavsiye olacaktır.

Zafer sırça kadehte içilen şerbet gibidir. Şerbeti içmesi çok hoş olabilir. Fakat sırça kadeh hiç zorlamaya gelmez maazallah kırılır. Kadehin kırıldığına mı yoksa şerbetin ziyan olduğuna mı yanacaksın artık gerisini siz düşünün..

Orkun Okan SEZGİN

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum