MÜNİR ÖZKUL:YEŞİLÇAM'IN YUFKA YÜREĞİ

Yazar: Suat Köçer Rol aldığı filmlerde daima iyinin, haklının ve zayıfın yanında yer alan Münir Özkul, yok olmaya yüz tutan toplumsal değerleri, geleneksel aile yapısı ve insan ilişkilerine dair tiplemeleriyle Türkiye sinemasına damgasını vurdu.

MÜNİR ÖZKUL:YEŞİLÇAM'IN YUFKA YÜREĞİ
02 Mart 2018 - 12:08

Münir Özkul konulu bir yazı için yapılacak en büyük hata girizgâhı doğumla başlatmak ya da yazıyı bir kronoloji
üzerine inşa etmektir. Rol aldığı filmler ve canlandırdığı karakterlerle yediden yetmişe her yaştan, her kesimden
seyircinin beğenisini kazanan, yarım asırlık sanat yolculuğuna iki yüzü aşkın film, onlarca tiyatro oyunu ve bir o kadar TV dizisi sığdırmış bir ustanın yaptıkları anlatmakla bitmez zaten. Dolayısıyla bu yazının amacı kronolojiyi tarihçilere bırakarak, Münir Özkul’un yüreğimize dokunan filmlerle dolu geçmişine atıfta bulunarak, o filmlerden damıttığı duruşun toplum üzerindeki etkisi ve bir dönem taşıdığı misyonu hatırlatmaktan ibarettir.

Ülkenin muhtıra ve darbelerle boğuştuğu, toplumun kaosa sürüklendiği dönem, Münir Özkul’un tiyatroda parladığı ancak sinemaya da göz kırptığı yıllara denk gelir. 1948’de Ses Tiyatrosuyla başlayan macera, Muhsin Ertuğrul ve daha sonra İstanbul ve Ankara Şehir Tiyatrolarındaki oyunlarla devam ederken, başta enflasyon olmak üzere ekonomik sorunların yol açtığı hayat kavgası, gitgide ülkeyi etkisi altına alan sokak hareketleri ve ideolojik kamplaşmalar, toplumsal gerilimi her geçen gün biraz daha besliyordur. Tam da bu yıllarda varlığını hissettirmeye başlayan Arzu Film ekolü, kaptan koltuğundaki Ertem Eğilmez’in yönetiminde bir dizi film projesi ve bu filmlerde öne çıkan karakterlerle toplumu ciddi biçimde etkilemeye başlar.

Her ne kadar Nazım Hikmet ve İhsan Koza’nın senaryosunu yazdığı Üçüncü Selim’in Gözdesi filmiyle sinemaya adım atsa da Münir Özkul’un yıldızı da Ertem Eğilmez’in yönetiminde çekilen bu filmlerle parlar. Yazıya konu edeceğimiz samimi, vakur, vicdanlı duruşu sağlayan yapımlar da yine bu filmlerdir.

Batı’ya ayak uydurma kaygısıyla dayatılan modernleşme ve göçün ardından yaşanan kentleşmenin getirdiği çeşitli soru ve sorunlar, Arzu Filmin yapımcılığını üstlendiği filmlerde mizahla karışık bir dille beyaz perdeye taşınır, bu filmler sorunun merkezindeki seyirci tarafından büyük ilgi görür. Hayat şartlarının zorlaştığı, siyasi fraksiyonların kamplaştırdığı toplum, bu filmlerde kenetlenen aileyi, fedakâr anne-babayı, sonunda insafa gelen zengin para babalarını ya da her zorluğun üstesinden gelen fakir fakat onurlu insanların hikâyelerini seyrederek, yaşadığı sıkıntılar karşısında bu filmlerle bir nebze de olsa avunur. Münir Özkul, derinlikli ve duygulu oyunculuğuyla beslediği karakterle bu filmlerde öne çıkar, gün geçtikçe kahramanlaşır. Arım Balım Peteğim, Son Hıçkırık ve Beklenen Şarkı gibi melodramlarda iyinin, haksızlığa uğramışın yanında yer alan tiplemelerde beğeni toplayan
usta oyuncu, Ertem Eğilmez imzasını taşıyan Tatlı Dillim filmindeki rolüyle, hafızalara kazınacak serideki ilk büyük performansını sergilemiş olur. 72 yapımı Sev Kardeşim’de de yine büyük çıkış yapar. Senaryosunu Sadık Şendil, yönetmenliğini Ertem Eğilmez’in üstlendiği filmde müşfik baba rolüyle geniş kitlelerin sempatisini kazanan Münir Özkul, iki yıl sonra rol aldığı Mavi Boncuk’ta bu kez Adile Naşit, Kemal Sunal, Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Halit Akçatepe’nin de yer aldığı zengin bir komedi oyuncu kadrosuyla büyük beğeni toplar. Aynı sıcak, sempatik tiplemeyle öne çıkan Özkul, Salak Milyoner filminde köyden büyükşehre gelen dört saf kardeşin maceralarında onlara hamilik yapar. 1975 yapımı Bizim Aile ise Münir Özkul’un gerçek anlamda parladığı film olur.

Tarık Akan ve Müjde Ar’la birlikte bu filmlerin vazgeçilmez oyuncularından Ayşen Gruda’nın da katıldığı Bizim Aile’deki baba rolü, Münir Özkul’un etkileyici oyunculuğuyla hafızalara kazınır. Aileyi çekip çeviren, çocuklarına kol kanat gererek onlara her fırsatta destek çıkan ve dürüst, onurlu kişiliği ile onlara örnek olan usta oyuncunun bu duruşu toplumda da büyük karşılık bulur. Zira göç, modernleşme, ideolojik hareketler ve kuşaklar arası çatışmalar sonucu toplumdaki aile yapısı da zor süreçlerden geçiyor, bu tür yapıcı filmler toplumda aileye yönelik algıyı pozitif
anlamda destekliyor, kitleler üzerinde olumlu izler bırakıyordu. Özkul’un Yaşar Usta karakteriyle efsaneleştiği filmde, iki babanın karşılaştığı sahne toplumda fenomene dönüşür. Yaşar Usta’nın Fabrikatör Saim Bey’e “Bak beyim, sana iki çift lafım var.” diye başlayan meşhur tiradı, gerçek zenginliğin sevgi ve fedakârlık olduğunu, yoksul insanların onurlu duruşları, bir emekçi olan Yaşar Usta’nın dilinden etkileyici biçimde hayat bulur,
bu sahnenin replikleri unutulmazlar arasına girer.

1976 yapımı Aile Şerefi’nde fedakâr baba misyonunu bir kez daha üstlenen Münir Özkul, ailesini zengin adamın
saldırısından koruyarak bir arada tutar. Seyircinin gözünde kahramana dönüşen aynı skaladaki karakterler, toplumda büyük bir Münir Özkul sevgisi oluşturur. Gülen Gözler ve Neşeli Günler filmleriyle seriye devam eden Arzu Film, usta oyuncu Münir Özkul’un seyirci üzerindeki babacan algısını güçlendirir, Özkul baba kavramının sinemadaki yansıması hâline gelir. Münir Özkul’u devleştiren diğer bir seri ise Hababam Sınıfı olur. Ertem Eğilmez’in Rıfat Ilgaz’ın aynı adlı romanından uyarladığı filmde Mahmut Hoca rolüyle seyirci karşısına
çıkan büyük usta, türlü oyun ve muzipliklerle hocalarını canlarından bezdiren Hababam Sınıfı’nın korkulu rüyası olur. Her ne kadar sert görünse de gençlere hayatın sandıkları kadar kolay olmadığını, eğitimin, dostluğun ve dürüstlüğün her şeyden önemli olduğunu, erdemin hayatta büyük önem taşıdığını tatlı-sert tarzda anlatır. Mahmut Hoca tiplemesinin eğitim alanında da rol model olarak sunulması, Münir Özkul’un hanesine ayrı bir değer olarak
yazılır.

Oyunculuk hayatında rol aldığı iki yüzü aşkın filmde daima iyinin, haklının ve zayıfın yanında yer alan Münir Özkul, yok olmaya yüz tutan toplumsal değerleri, geleneksel aile yapısı ve insan ilişkilerine dair tiplemeleriyle Türkiyeli sinemaseverlerin sevgi ve hayranlığını kazanmanın yanında, duygulu oyunculuğu ve usta işi karakterlerle Türkiye
sinemasına damgasını vurdu. Her ne kadar sinemada aldığı tek ödül Sev Kardeşim filmindeki rolüyle, 72’de
Adana Film Festivali’nden (En İyi Karakter Oyuncusu) gelse de gerçek ödülü seyircisinden alarak kuşaktan kuşağa aktarılan bir sevgi ve ilginin odağı olmuştu. Filmleri, canlandırdığı karakterleri ve hayata bakışıyla her kesimden seyircinin büyük sevgisini kazanan ustayı bir kez daha selamlıyor, kendisine şifalar diliyoruz.

tr dergisi

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum