"Modernizm Anti-Türk Bir Şeydir"

“İsmet Özel’de Türklük Kavramı” Dosyasının Takdimi

"Modernizm Anti-Türk Bir Şeydir"
14 Haziran 2015 - 11:23

 

Edebifikir olarak, son beş-altı aydır görülmesi gerekenleri görmek, ele alınması gereken meselelere el atmak tavrını daha somut hâle getirmek çabası içerisindeyiz. Tenkit yazılarının sayısını artırdık. Spesifik konularda dosya hazırlamaya başladık. Yaşadığımız hayatla yazdıklarımız arasındaki mesafenin azalması için atacağımız daha başka adımlar olduğunu da düşünüyoruz, mevcut durumumuzu yeterli görmüyoruz.

Bugün Türkiye’de pek çok mesele, sohbet edilen masalarda kalıyor. Bir meselenin hakikatini öğrenebilmek için insanlarımızın, bilhassa yeni nesillerimizin önünde perdeler var. Bir konuyu makyajlayıp, deforme edip olduğundan farklı göstermek bu perdelerden biri. Samimiyetsizlik ve gündelik menfaatler başka bir perde. Cesaretsizlik, isteksizlik, neme lâzımcılık, “benden sonrası tufan” anlayışı ise en tehlikeli perde.

Aciz varlıklarız. Hepimizin nefsi pusuda birtakım zafiyetleri tetiklemek için bekliyor. Konforumuzu bozmak çoğumuzun işine gelmiyor. El yordamıyla elde edilen bilgiler masada, peşin hükümler kuşanılmış ve yerinden oynatılmaz kalıpların rahatlığı bünyemize yerleşmiş. Biz nefsimizin bu durumunu kabul ederek, zihnimizi ve kalbimizi hakikatli meselelere açmaya gayret ediyoruz.  Dosyamızın da bu minval üzere okunmasını diliyoruz.

İsmet Özel hayatı boyunca sahip olduğu tavra sadakat gösteren bir fikir adamıdır. Aynı zamanda bu sadakatini titizlik ve samimiyetle gösteren kıymetli bir şairdir.

Biz İsmet Özel’e dün gösterilen üstünkörü ilgiye de bugün yöneltilen temelsiz nefrete de rıza göstermiyoruz. Edebifikir samimî bir niyetle ve kendi efkârınca İsmet Özel’in dünyasına yaklaşma çabası gösteriyor.

Bir hafta boyunca her gün bir dosya yazısı yayınlayacağız. İlk olarak Mükerrem Mete’nin “Modernizm Anti-Türk Bir Şeydir” yazısı ile başlıyoruz.

 EDEBİFİKİR

 

ismet-ozel_35444

 

 

“Modernizm Anti-Türk Bir Şeydir”

İsmet Özel’in bu cümlesini ilk duyduğumda donakaldım. Hayatımda duyduğum içi en dolu, arka plânı en sağlam cümlelerden biriydi bu. Ancak tartışma programlarındaki adamlar bu cümle hakkında tek kelime etmediler. Söylendi ve geçti.

Bir batılıya edebileceğiniz en büyük küfür “öteki” demektir. Bu adamlar kendilerinin asıl olduğu konusunda sınırsız bir komplekse sahiptirler. Onlar moderndirler ve modernlik tarihin zirvesidir. Modernliğin ötesine geçilemez, modern olmayanlar için modernleşmekten başka bir ilerleme yolu bulunmaz. Dolayısıyla Modernizm Anti-Türk olamaz. Ancak Türklük Anti-Modern olabilir. Nitekim anti olanı asıl olan şekillendirir, yönlendirir. Son iki yüzyıldır sayısız anti-modernist çıkarmakla aslında batılıları keyiflendirdik. Çünkü onları eleştirmeye bile onları merkeze alarak başladık.

Can alıcı soru şu: Modernizm insan aklının ulaşabileceği son nokta mı yoksa baskıdan kurtulan Batı’nın tepkisi mi? İlk seçenek şöyle açıklanır: Avrupalılar dini inançlardan sıyrılıp sadece kesin doğruları kabul ederek insanlığın zirvesine vardılar. İkinci seçenek de şöyle açıklanır: Avrupalılar üzerlerindeki baskıdan sıyrılacak gücü bulduktan sonra zamanında bastırılıp da yapamadıkları şeylere büyük bir iştahla saldırdılar. İlk seçenek Kuhn’dan tutun da Heidegger’e kadar pek çok filozof tarafından çoktan çürütüldü. İkinci seçenekse cazip deliller içeriyor. Avrupalılar zenginleştiklerinde pek çok şey yapabilirlerdi ama özellikle önceden baskı gördükleri alanlara yöneldiler. Özgürlük ve hız deliliğiyle bilimde, sanatta, edebiyatta, hayatta… vb. tarihte hiç denenmemiş kadar çok şey denediler. Dünyanın uzaydan görünüşünü yeşilden griye çevirdiler. Tüketim çılgınlığında sınır tanımadılar. Sahip oldukları gücü görgülü bir şekilde değil de hunharca kullandılar. Buldum deliliği medeniyeti kurdular. Neden? Çünkü öylesine bastırılmış ve açtılar ki birden ellerine geçen imkânları nasıl kontrol edeceklerini bilemediler. Dünyanın üzerinden yarısını sömürerek ve iki dünya savaşı çıkararak geçtiler. Özgürlüğü, eğlenceyi, bireyselliği, tüketimi… Vb. hayatın merkezine koydular. Bin yılların baskısının, fakirliğinin, acizliğinin acısını çıkardılar.

Avrupalılar ne kadar “Anti” olmayı kendilerine yakıştıramasalar da Kilise ve Krallık baskısından hep söz ederler. Ama Türk baskısı konusunda ağızlarını bıçak açmaz. Sanki Türklere hiç özenmemişlerdir, Türklerden hiç korkmamışlardır, Türkler tarafından köşeye sıkıştırılmamışlardır. Hâlbuki tarihi kaynaklara bakıldığında Türk bebelerinden bile papalardan ve krallardan fazla korktukları, çekindikleri hemen anlaşılır. Ne var ki bu baskı batılı karizmasını çizdiği için örtbas edilmiştir. Evet, modernizm bir tepki olarak doğmuştur ama yine batılı olan Kilise’ye ve Krallık’a karşı bir tepki olarak doğmuştur. Kıytırık Türklerin konuyla hiç ilgisi yoktur.

Bir örnek verelim. Avrupalılar Amerika’yı nasıl keşfettiler? Cesur denizcileri, büyük gemileri, akıllı adamları vardı. Böyle anlatılır. Ama gerçek sebep çoğu tarih kitabında yazar. Batılılar Hindistan’a ulaşmak zorundaydılar, eğer ulaşamazlarsa İpek Yolu’nu ve Baharat Yolu’nu kontrol eden Osmanlı yüzünden açlıktan öleceklerdi ve okyanusları aşan kocaman gemilerini de Akdeniz’de gezdiremeyeceklerdi. İsmet Özel’in deyimiyle Batı, Avrupa’ya tıkıştırılmışlardı. Hatta 16. yüzyılda Avrupa’dan Amerika’ya kaçıp yerleşmeyi bile düşündüler.

Modernizm Anti-Türk bir şeydir. Avrupalılar yüzyıllarca Türk korkusuyla yaşadıktan, Türklerin sahip olduğu imkânlara özendikten sonra birden onursuzca zenginleşince zamanında Türk baskısıyla yapamadıkları şeyleri delice yapmaya başladılar. Ama hâlâ Anti-Türk olmaktan kurtulamadılar.

İsmet Özel’i ve hakkında söylenenleri dinledikçe muhafazakâr entelektüel camianın itibarı gözümde gitgide küçülüyor. Neredeyse her biri modern bilimlere ve kalıplara uymamak, kendi kavramlarımızı üretmek gerektiğini söyleyen bu adamlar İsmet Özel’in tanımlarını eleştirirken basbayağı pozitivist kesiliyorlar. “Türkçe Ural-Altay dil ailesine mensuptur” diye bağıran adamlara dönüşüyorlar. “Türk ırk adıdır, ırk adı olmak zorundadır, başka anlamda kullanılması bilimsel değildir” filan diyorlar. Resmî tarihin basın sözcülüğünü yapıyorlar. En kötüsü İsmet Özel’i anlamadan eleştiriyorlar. Üzülerek söylemek zorundayım ki daha İsmet Özel’e yöneltilen bir eleştirinin İsmet Özel’in ifadesini değil de kastını esas aldığına rastlamadım. Mesela “Namaz kılmayan Türk olamaz.” sözüne gelen eleştiri şu: “Namaz İslâm’ın şartıdır, Türklüğün değil!” İyi de İsmet Özel zaten adam gibi bir müslüman olmadan Türk olunmaz diyor ki. Fakat bunu demeye hakkı yok. Niye yok? Çünkü Türk kelimesinin anlamını bu şekilde değiştiremez. Peki, aynı sözü üç yüzyıl önce söyleseydi herhangi bir batılı veya doğulu itiraz eder miydi? Etmezdi çünkü Türk kelimesi yüzyıllarca İsmet Özel’in kastettiği anlamda kullanıldı. Bugün aynı anlamda kullanılamayacağını kim söylüyor, bize kim tembihliyor? Sadece batılı bilimler. Hani biz modern bilimlere kanmayıp kendi kavramlarımızı üretecektik? Üretmek şöyle dursun, batılıların değiştirdiği halinden eski asıl haline dönmeye bile tahammülümüz yok. Yazık.

Birisi İsmet Özel’i eleştiriyorsa ben öncelikle kendisinden İsmet Özel’in eleştirdiği sözde ne kastettiğini açıklamasını istiyorum. Mesele “Türkçe Kur’ân-ı Kerîm dilidir.” sözünü eleştiriyorsa şöyle diyorum: “İsmet Özel bu sözle ne kastediyor, ne demek istiyor?” Bu soruya düzgün bir cevap veremiyorsa diğer söyleyeceklerini dinlemiyorum. Neyi eleştirdiğinin farkında olmayanların eleştirilerine kulak asmıyorum.

 

Mükerrem Mete

 

  |  

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum