Mesnevî'de ramazan ve oruç - Ahmet SEVGİ

Mesnevî'de ramazan ve oruç - Ahmet SEVGİ
17 Nisan 2021 - 18:52
Toplum olarak ramazan ve oruç konusunda daha hassas davrandığımız malum. Ramazana 11 ayın sultanı deyişimiz, hayır hasenatı bu ayda artırmamız hatta "zekât"ın ancak ramazan ayında verilmesi gerekir gibi yanlış bir anlayışa sahip olmamız… Bütün bunlar ramazan ayına verdiğimiz değerin tezahürleridir. Ancak diğer birçok ibadet ve taatlerimizde olduğu gibi bu hassasiyetlerimizde de "şekil"de kalıyor, işin özüne inemiyoruz. Oysa her ibadetin bir hikmeti, arka planı ve vaz oluş gayesi (hikmet-i teşrîiye) vardır.
Maalesef bize dinî emir ve yasaklar doğru anlatılmamıştır. Özellikle "İbadetler 'tâlîlî' değil, 'taabbüdî'dir. Yani ibadetlerde Allah'ın emrini yerine getirmekten başka bir gaye ve maksat aranmaz" denilerek "ruh"un "şekil"de boğulmasına sebep olunmuştur. Kötülüklerden alıkoymayan namaz, kötü söze engel olmayan oruç ve hırsızlıktan uzaklaştırmayan zekât gerçek anlamda bir ibadet olabilir mi?
Hz. Mevlanâ da ibadetlerin "taabbüdî" değil, "tâlîlî" olduğu inancındadır. Mesnevî'nin 5. cildinde şöyle der:
"Oruç der ki bu, helâlden çekindi, bil ki harama ulaşmasına artık imkân yok.
Zekât der ki kendi malını bile veriyor, artık kendisiyle aynı dinde, aynı yolda olandan nasıl çalar?
Fakat bu işleri riya ve tezvirle yaparsa o iki şahit (oruç ve zekât) Allah'ın adalet mahkemesine kabul edilmez.
Avcı tane saçar ama acımasından değil, avlanmak için." (Veled İzbudak: Mesnevî, MEGSB Yayınları, İst. 1988, c. 5, s. 19-20)
Mevlânâ'ya göre oruç yani kişinin önünde duran helâl nimetlerden yememesi, haram yemeyeceğinin işaretidir. Aynı şekilde insanın zekât vermesi yani elindekini vermesi, başkasından çalıp çırpmayacağının şahididir.
Demek oluyor ki haram yiyenlerin orucu gerçek oruç değil, hırsızlık yapanların (her ne şekilde olursa olsun) zekâtı da gerçek zekât değildir. Çünkü oruç tutmak haram yememenin, zekât vermek de hırsızlık yapmamanın garantisidir. Kişi hem oruç tutar hem de haram yerse, hem zekât verir hem de hırsızlık yaparsa bu, onun riyakâr olduğunu, iyi niyetli olmadığını gösterir. Tıpkı kuşları avlamak için önlerine yem atan avcılar gibi…
Televizyonlarda kerameti kendinden menkul din bezirgânları niye her ramazan aşağıdaki konuları tartışıp dururlar acaba?
1-Sakız çiğnemek orucu bozar mı?
2-Kadına bakmak orucu bozar mı?
3-Harama bakmak (nâ-mahrem) orucu bozar mı?
4-İstifrâğ etmek orucu bozar mı?
5-Aşı olmak orucu bozar mı?
Mahut zevat niye şu mevzuları tartışmazlar dersiniz?
1-Kul hakkı yemek orucu bozar mı?
2-Beytü'l-mâla el uzatmak orucu bozar mı?
3-Toplumda bunca yardıma muhtaç insan varken umreye gidip Kâbe'ye nâzır otellerde oruç tutanların oruçları sahih midir?
4-Kendileri kuş tüyü yataklarda yattıkları ve bir eli yağda bir eli balda oldukları halde -kuşları avlamak için tane saçan avcılar misali- "Peygamberimiz hasır üzerinde yatardı, açlıktan karnına taş bağlamıştı" diye nutuklar atarak milyonlar kazanan televizyon vaizlerinin tuttukları oruç kabul olur mu?
Evet, bu mevzular niye hiç gündeme gelip tartışılmaz?..
Tartışılmaz, çünkü malum zevatın derdi dinin özünü anlatmak değil -kuşları avlamak için önlerine yem atan avcılar gibi- saf Müslümanları aldatıp para-pul, makam-mevki elde etmektir. Benim masum din kardeşlerim de televizyon karşısına geçmişler saf saf, ağzı açık onları dinlemektedirler.
Demem o ki bize dinin özü anlatılmıyor. Özellikle televizyonlarda din adına anlatılanların çoğu menkıbe ve İsrailiyat… Bu böyle devam ederse dinin "ruh"u gidecek, geriye sadece "şekil"i kalacak. Feryadımız bundandır.
ACZİMİN GİRYESİ:
DİNİN TEMELİ
Doğruluk, dürüstlük ve ihlâstır dinin temeli,
Onu   çıkarına   âlet   edene   ne   demeli?..
                                             (Li-müellifihî)  

Kaynak Yeniçağ: Mesnevî'de ramazan ve oruç - Ahmet SEVGİ


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum