Mehmet YARDIMCI: Türk kültüründe ve şairlerin dilinde Tuna nehri

Mehmet YARDIMCI: Türk kültüründe ve şairlerin dilinde Tuna nehri
31 Temmuz 2022 - 09:30

Türk kültüründe Rumeli zengin bir imge dünyası ile yer almakta, bu çerçevenin önemli bir bölümünü de Tuna nehri üzerine söylenen şiirler oluşturmaktadır.

Tuna nehri, doğduğu Almanya'dan sonra sırası ile Avusturya, Çekoslovakya, Macaristan, Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya ve Rusya topraklarından geçer, geçtiği ülkelerin çoğunda Türk gücüne, Türk adaletine ve çoğu zaman da Türk halkına yapılan zulme tanık olmuştur. 

Edebiyatta Sultanlar Yolu, Tuna nehri boyunca oluşturulan uzun menzilli kültür rotasıdır. Sultanlar Yolu Tuna nehri kıyılarında Viyana'dan başlayarak Tuna boyunu takip eder. Sırbistan'da Smederevo'da Tuna nehrinden ayrılarak İstanbul'da sonuçlanır. Tuna nehri havzası, Volga Nehri'nden sonra Avrupa'nın en büyük ikinci nehir havzasıdır. Nehir 10 ülkeyi katederek Karadeniz'e dökülmektedir.      

Türk halkı için Anadolu topraklarında Kızılırmak ne ise Rumeli topraklarında da Tuna odur. Yeri gelir bu ulu ırmaklara ağıtlar yakılır, yeri gelir hesap sorulur, yeri gelir kültürel değerlerimizin yumağı oluşur. Tuna Türk kültürü için bir efsanedir. O, sabrın timsali Türk halkı için yapılan zulümlerin yakın tanığıdır. Tuna, Anadolu'dan Rumeli'ye gerilen 600 yıllık kültür köprüsüdür. Balkan Savaşları ve ardından gelen büyük savaşlarla kaybedilmesinin ardından bile bu önemini kaybetmemiş, anılarda yaşamaya devam etmiştir.

Osmanlı Devleti'ni 500 sene Tuna boylarında hakim kılan güç adalet, fedakarlık, kardeşlik, cömertlik, dayanışmacılık, yardımlaşma, iş birliği ve dostlukta etkili olan Ahilik ruhundan kaynaklanmaktadır.

Ahilik, Türklerin insanlığa sunduğu Türklere özgü bir modeldir. Temelinde, Türk kültürünün dayanışmacılık ve mertlik özellikleri vardır. Ahiler her zaman haktan, adaletten, kardeşlikten yana olarak, insanların gönüllerini fethetmişlerdir. Kazandıkları helal lokmayı başkalarıyla paylaşmışlar, üretime ve  kaliteye dayalı bir sistem oluşturmuşlardır. Allah'tan başka hiçbir şeye kulluk etmemişler, Anadolu'nun vatanlaşmasını, Osmanlı'nın cihan devleti olmasını sağlamışlardır.

Bu topraklarda birliğin mayasını çalarak, Balkanlarda ve Tuna boylarında Türk kentlerinin ruhunu oluşturmuşlardır. Kızılırmak üzerine:

Yedi kardeş idik bindirdik ata

Sevk ettik kavimli kardcşli öte

Köprüye varınca oldu bir hata

Nettin Kızılırmak allı gelini 

biçiminde olay türküler söylenmiştir. Kızılırmak üzerine örnekleri ve sayıları çok olan benzer türküler yakıldığı gibi bizi bize kucaklaştıran bir nevi manevi köprü olan Tuna üstüne de:

                Estergon kalesi Subaşı kaya 

Kemirir gönlümü aşk denen bela

                Çektiğim hoş gör gel etme cefa

                Akma Tuna akma ben bir dertliyim

 Yar peşinde koşar kara bahtlıyım

gibi ve:

                Tuna nehri akmam diyor / Etrafımı yıkmam diyor

                Şanı büyük Osman Paşa / Plevne'den çıkmam diyor

biçiminde pek çok türkü yakılmıştır.

Tuna'yı en iyi âşıklar ve şairler anlamış, bütün yönlerini dizelerle oya gibi işlemişlerdir. Tuna merkezli şiirlerin Halide Nusret Zorlutuna, Uluğ Turanlıoğlu, Tunalı Nazif, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Kemal Çağlar, İhsan Boran, Hasan Ali Yücel, Osman Attilâ, Kemalettin Kamu, Zeynel Beksaç, Mehmet Yardımcı, Mehmet Aslan gibi pek çok şair tarafından kaleme alındığı görülür.

Halide Nusret Zorlutuna'nın "Tuna" şiirinde Tuna:

Tuna mavi: gökler gibi.

Bir ufuktan bir ufka, eser gibi,

Koşuyor… Koşuyor Tuna.

Coşuyor Tuna!

Tuna yeşil: bahar gibi.

Bir ufuktan bir ufka rüzgâr gibi,

Akıyor… Zorlu akıyor Tuna!

Yürek yakıyor Tuna.

biçiminde yoğun tasvirlerle anlatılır. Halide Nusret'in, Tuna üzerine bir başka şiiri de

Geçmişi yadederken Tuna ağladı durdu,

Mazi bir içki gibi başlarımıza vurdu

biçiminde dizelerle yüklüdür. Mehmet Aslan bir şiirinde:

                Bir cennettir buranın yazı kışı

Yaslarla yüklüdür Türkler'in başı

                Gönül okşar nehrin sessiz akışı

                Ağıtlar fısılar ovalar dağlar

Tuna'lım hep Alişler için ağlar

derken, Etem Günen:

                Hey gidi Tuna hey!

Ne yiğitler gördün sen

                Boylarında nice şehitler verdik

Damla damla

                Döküldü gözyaşlarımız bağrına

biçiminde acı gerçekleri sergilemektedir. Cengiz Efe bir şiirinde:

                Haydi Tuna / bu kez barış getir / mutluluk getir

                Nerden bulursan bul / Ama mutlaka getir

derken, Emine Öksüzoğlu da:

                Yine ağlamak belası girdi gözlerime

Yine kurşuna dizilen analar, babalar

                Öldürülen bebeler geliyor aklıma

Soluğum kesiliyor ansızın

                *

                Ölümü soluyorum her gece

                Alışılmamış yalnızlıklar kaplıyor dört bir yanımı

                *

                Ana, bacı, kardeş, baba

                Güvercin kanadında bir pankart açtı

                Sevgi istiyorum Tuna / Barış istiyorum

diye haykırmıştır. Mehmet Aslan'ın: 

Şanlı adın türkülerin güftesi

Köylünündür gönül açan bestesi

Sana vefa borcumuz var çağlarda

Güzel Tuna mavi Tuna ak Tuna

Dört mevsimde suları berrak tuna  

deyişi,  Ahmet Cebeci'nin:

Nehirler arasında taçsız bir handır Tuna

Boydan boya bir tarih şanlı destandır Tuna 

deyişi. Ali Bayram'ın:

Evrende eşi yoktur şu harika Tuna'nın

Ölmez mucizesidir yüce toprak ananın  

deyişi şairlerimizin Tuna için duygu selidir.

Ali Akbaş "Göç" şiirinde, geçmişteki gücümüzü anımsatıp:

Biz hep atla geçtik Tuna'dan

Böyle geçmedik

Avrat uşak

Biz hiç böyle göçmedik

Beyler utansın

 

Sirkeci'den tiren gider

Varım yoğum törem gider

 

Tuna bizden utanır

Biz Tuna'dan

Yüzüne kapatır ellerini 

Aldırma be Tuna'm

Yiğit çıplak doğar anadan

 

Sirkeci'den tiren gider

Erzurumlu Duran

biçimindeki dizelerle işçi olarak Avrupa'ya gidişimizin utanç tablosunu çizer Tuna üstüne.

Burada ezan var Orada çan

Her sabah çınlar tepemizde "Uyaaan"

Burada günde beş vakit ezanı dinleyen, orada çan sesini dinleyecektir. Ali Akbaş'ın "Göç" şiiri de zaten kaybedilenler karşısında duyulan hüznün resmi gibidir

Tuna, Türk halkı için tarihin  önemli bir halkası olup roman, şiir vb. Edebi ürünlerimizde özenle işlenmiş, türkülerimizin:

Kan ile yoğrulmuş toprağı taşı

Serhatları çalkar seli Tuna'nın

gibi yanık sesi olmuştur. 

M. Uluğ Turanlıoğlu "Akmak İstiyor!" şiirinde:

Acuna hız veren ışıktan seldim

En mağrur krallar diz çöktü bana.

Yükselen başımla gökleri deldim

Yaptığım her savaş ündü vatana.

diyerek, tarihte kazanılan zaferlerin, fethedilen toprakların gururunu dile getirmektedir.

Tuna, Kanuni'nin adaleti getirdiği  Kızılelma sarayının duvarına: 

Gaziler meskenidir, burda beyim gayrolmaz

Burda zulm eyleyenin akibeti hayrolmaz

 beyitini yazılı olması Avrupa topraklarında Türk mührünün en güzel işaretlerini gösterir. Bu işaretlerin en ulvisi de Tuna'nın yamacında Türk kimliğini ebedileştiren Gülbaba'dır.

Şair Tunalı Nazif bey'in bazı dizeleri:

Hasretle ağlarken esir Tuna'ya

Zulmetin kahr ile doldu sabahlar

biçiminde olan özlem ve gurbet duygusunun hâkim olduğu şiirinde, mekân Tuna iken, zaman sabahtır. Bu şiirde hem şair, hem Tuna üzgün ve yaslıdır. Ayrılmış iki eski sevgili gibi, beraber oldukları zamanların anılarıyla içlenmekte ve o eski mutlu günleri aramaktadırlar.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yazarlar/tum-yazarlar/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum