MEFKÛRESİ YOLUNDA BİR KADIN (Latife Gönlügüzel)

Yazarımız Melek Dörtbudak'ın Latife Gönlügüzel hakkında yazmış olduğu yazdı

MEFKÛRESİ YOLUNDA BİR KADIN (Latife Gönlügüzel)
20 Ocak 2022 - 09:15
MEFKÛRESİ YOLUNDA BİR KADIN (Latife Gönlügüzel)
 
​​​​​​​Maddî manevî bilgi, silahımız ve kuvvetimizdir
(Samihâ Ayverdi)


Latife Hanım ismiyle müsemma latif, zarif, zarif olduğu kadar mücadeleci, milli ve manevi değerleri, üstünde ütülü bir elbise gibi taşıyan bir vatanperverdir.
1927’de Manisa’nın Bayındırlık Mahallesi, Dereboyu sokakta bir evde dünyaya gözlerini açar. Nakşi şeyhi olan bir dedenin torunudur.  Anne, dedesinin manevi eğitimiyle yetişmiş, milli ve manevi değerlere hassasiyeti olan biridir. Latifesine ilkokula başlamadan Kur’an’ı Kerim’i hatmettirir.
İlkokula başladığı ilk gün arkadaşları “Öğretmenim, Latife Kur’an okuyor” derler. Öğretmeni, “Latife, Kur’an’dan bildiğin bir şey oku” der. Büyük bir istekle Ayetelkürsiyi okur. Öğretmeni “Anlat bakalım” der. “Ne anlatayım öğretmenim”, “Ne anladıysan onu” der ve ekler “Bilmediğin şeyi ne diye öğreniyorsun”. Evde annesi ise “Onlara bakma kızım, onlar bilmiyorlar” der. Bu olay, Latife’nin bir ömür mücadele edeceği taassupla ilk karşılaşmasıdır.
Annesi onu uykudan
“Kalkın ey ehli vatan
Biz de şâdan olalım
Din ü millet uğruna
Biz de kurban olalım”

marşıyla uyandırır, her gün manevi zırhını giydirir, okuluna gönderir. Onlar Kurtuluş savaşını görmüş bir nesildir. İlkokulu Manisa Necati Bey İlkokulu’nda tamamlar. Ortaokulda babasını kaybeder ve o yıl bir dersten ikmale kalır, sınavına da giremez. Ertesi yıl bir alt sınıftakilerle okula devam eder. O gün, okulda aynı sıraya oturduğu Mualla ile bir ömür dost, meslektaş ev arkadaşı, yoldaş olurlar. Bu hanım kız, ileride Prof. Dr. Ali Yücetürk’ün annesi olacaktır. Ve bu iki babasız kız birbirine sıkı sıkıya kenetlenirler. Ömür boyu sürecek bir dostluk başlamıştır.
Birlikte Parasız Yatılı Öğretmen Lisesine kazanırlar.
Lisede de birliktedirler, ikisi de kitapları çok severler. Okulun bir beş bin kitaplık zengin  kütüphanesini ve  Okulu Müdürü Rahmi Balaban Bey’i bu iki kız hiç unutmaz, gönüllerine kazırlar. Onun dersleri aşkla şevkle geçer, nerdeyse ağzından her çıkanı not ederler ve Rahmi Bey’in verdiği tarih şuuru katlanarak devam eder ve bir ömür, sermayeleri olur.
Okullarını bitirir, öğretmen olarak biri Muğla’nın Kemiklidere köyüne, diğeri Kavaklıdere köyüne atanırlar. Onlar artık çocukları bir nakkaş gibi sabırla işleyecek, gerçek birer eğitim neferidir.
Hz. Mevlânâ insan için “neye talipsen osun sen” diyor ya, Latife Hanım’da iyi bir Müslüman ve koyu bir vatanperver olarak daima, hizmet aşkıyla yanar tutuşur. Hizmete taliptir.
İlk atandığı köy bir Alevi köyüdür. Ona Muallim Bey diye hitab ederler.  Latife Hanım hiç boş durmaz gündüz okulda çocukları, gece evinde köyün hanımlarını eğitir. Hz. Ali efendimizden hikâyeler, menkıbeler ve şiirlerle vakit geçer gider. Köy odasında Muhtar ve köylü ayakta karşılar, çay ikram ederler ona. Ne de olsa o köylünün Reisicumhuru, Muallim Bey’idir.
Bir sonraki köy, halkı temiz fakat sadece dünya işleriyle meşguldürler. Sonraki tayin yeri çocukluğunda gittiği Gümülceli’dir, kendisi seçer burayı. Ve nihayet okul arkadaşına yakın bir Köye tayin ister. İki arkadaş Gördes’te bir ev tutarlar. Hemen evdeki kitaplık için Mili Eğitim yayınlarından Hz. Mevlânâ’nın Mesnevisini satın alırlar.
Birisi yemek yaparken diğeri Mesnevi okur. Aralık ayındaki ihtifallerin birinde Konya’ya giderler. Kitaplarından tanıdıkları yazar Samihâ Ayverdi’nin “Hak ve Halk yolunda Hz. Mevlânâ” konulu konferansına iştirak ederler. Konuşmasından, zarafetinden, heybetinden, çok etkilenirler. Yazarla bu ilk karşılaşma, ömür boyu süren bir dostluğa dönüşür.
1950’li yıllarda Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri döneminde ülkenin dört bir yanına çocuk kütüphaneleri açılır, buralarda özellikle öğretmenler görevlendirilir. 9 yıllık öğretmen Latife Hanım Manisa Muradiye Camii yanındaki çocuk kütüphanesine atanır, 29 yıl süren Kütüphaneciliği böylece başlar
1957 yılında bir evlilik yapan Latife Hanımın bu evlilikten Leyla ve Ahsen adında iki kızı olur. Fakat çalışma hayatındaki mutluluğu eşiyle yakalayamaz, bir süre sonra eşinden ayrılır. Hayat her şeye rağmen devam etmektedir.
Her atandığı kütüphanede, çevresindeki bütün okulları tek tek dolaşır, kütüphaneyi tanıtır. Çocuklara okuma zevkini aşıladığı gibi onları milli, manevi değerler ikliminde dolaştırır, hikâyeler anlatır. Sadece bununla da yetinmez bütün millî ve dinî bayramlarda, çocuklarla programlar hazırlar. İstanbul’un fethini anlatırken, o duyguyla yerinden fırlayıp bayrak elinde alır masaya çıkıp Ulubatlı Hasan olur. Çocuklarla o coşkuyu yaşar. Onlarla kütüphanede mesir karıştırır, dağıtırdı
Daha sonra Ankara; Kurtuluş ve Keçiören Kütüphanesi’ne o kadar çok öğrenci gelir ki salonda okuma masası kalmaz. Ödünç kitap almak isteyenler evraklarını Latife Hanım’ın masasında hatta sırtına dayanıp doldururlar. Zaman zaman hazırladığı programları sabote etmek isteyenler de olmuş fakat o hiç yılmamıştır. O, asıl cahilliğin; kendini, tarihini, dinini, peygamberini bilmemekten kaynaklandığının bilincinde, bir Müslüman, Türk kadınıdır.
Latife Hanım çocuklar için bir markadır. Bu millete 39 yıl, geceli, gündüzlü emek vermiş, zeki, dinamik, kararlı bir eğitim neferidir. O gittiği her yere hareket, bereket ve azmini götürmüştür.
Anlatılacak, yazılacak o kadar çok haslete sahiptir ki bu köşe, bu satırlar yetmez. Kalanı bir başka sefere inşallah.
Latife Öğretmenlere, selam olsun…
 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum