MANİSA'DA OSMANLI DÖNEMİ MİRASI: SIBYAN MEKTEPLERİ

MANİSA'DA OSMANLI DÖNEMİ MİRASI: SIBYAN MEKTEPLERİ
16 Ekim 2024 - 11:45

MANİSA’DA OSMANLI DÖNEMİ MİRASI: SIBYAN MEKTEPLERİ


Elif SÜYÜK MAKAKLI* - Betül OZAR**

ÖZ

Antik çağlarda Sypylos adıyla bilinen dağın kuzey eteklerinde kurulan Manisa (Magnesia Ad Sipylus), tarihsel süreç içinde yaşamını kesintisiz sürdürebilmiş önemli kentlerden birisidir. Kentin köklü tarihi ve kültürel kodlarını yansıtan mimari mirası, korunmaya değer önemli niteliklere sahiptir. Tarihsel süreçte sosyolojik, kültürel ve teknolojik gelişmelerden etkilenen kentler doğal bir şekilde büyümüş, değişmiş ve dönüşmüştür. Bu değişimler sonucu günümüzde tescillenmiş bazı yapıların özgün fonksiyonlarını yitirdiği görülmüştür. Bu çalışmada Manisa şehir merkezinde yer alan ve günümüze ulaşan seçili sıbyan mekteplerinin yerleşim, planlama ve yapısal özelliklerinin geçmişte ve günümüzde taşıdıkları anlamlar değerlendirilmiştir. Kentsel mekanı tanımlayan bir öğe olarak Sıbyan Mekteplerinin sokakla ve onun tanımladığı mekanla olan diyaloğunu ve bu mekanların geçmişte ve günümüzde toplumsal kavranışını anlamak çalışmanın bir diğer amacıdır. Çalışmada literatür taraması, haritalar ve görsel dokümanlar, alanda gözlem, fotoğraflama yöntemleri kullanılmıştır. Manisa merkezdeki sıbyan mekteplerinin günümüzdeki mevcut kullanım durumları incelendiğinde birbirinden farklı fonksiyonlara sahip oldukları gözlemlenmiştir. Yapıların ana kullanıcısı olan çocukların eğitim aldığı işlevlendirmelerin yanı sıra farklı işlevlerin de kullanıldığı görülmektedir. Çocuk öznesini odağına alan işlevlendirmeler ile bu yapıların aktif bir şekilde kullanımının sağlanabileceği; çevrelerine, mahallelerine ve kente bütünselliği   ile   canlılık   katan   unsurlara   dönüşebileceği düşünülmektedir. Özgün fonksiyonlarını yitiren bu yapıların kent içinde görünürlük ve algılanabilirlik düzeyi düşüktür ve yapılan yanlış işlevlendirmeler ve kusurlu müdahaleler ile zarar görmüşlerdir. Bu sebeple çalışmanın sonucunda yapıların bütüncül bir yaklaşımla koruma ve işlevlendirilmesine yönelik öneriler de üretilmiştir.
 

  1. Giriş

Manisa’da Osmanlı döneminin mimari özelliklerini yansıtan cami, medrese, han, hamam, kütüphane, sıbyan mektebi, çeşme gibi günümüze kadar gelebilmiş birçok tarihi yapı, kentin tarihsel katmanlarının izlerini yansıtmaktadır. Farklı etnik, dini, ekonomik ve politik yapılar üzerinde gelişmiş olan Osmanlı kent kültüründe ‘sıbyan mektepleri’ toplum hayatındaki önemli bileşenlerden biridir. Üretildiği döneme ait toplumsal kültürün bir yansıması olan bu yapılar; eğitim sisteminin ilk basamağı olmaları ve çocukların evin dışına çıkarak sosyal hayata karıştıkları ilk kurumlar olmaları bakımından önemlidir. Bu çalışmada sıbyan mektebi kavramı, mekansal ve kentsel anlamdaki özellikleri, tarihsel süreçte ve günümüzde taşıdıkları anlamlar, Manisa merkezinde yer alan ve günümüze kadar varlığını kaybetmemiş sıbyan mektepleri üzerinden incelenmiştir. Çalışmada literatür taraması, haritalar ve görsel dokümanlar, alanda gözlem, fotoğraflama yöntemleri kullanılmıştır. Özgün fonksiyonlarını yitirmiş ve seçkin kültürel değerlere sahip olan bu yapılar kentin köklü tarihini yansıtan önemli kültür varlıklarıdır. Kentsel mekanın önemli öğeleri olan sıbyan mekteplerinin süreç içinde gerçekleşen değişim ve dönüşümlerden nasıl etkilendiğini anlamak çalışmanın bir diğer amacıdır.

  1. Manisa’nın Tarihçesi

  2. Tarihi devirlerde Manisa ve çevresi Hititler, Akalar, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar, Bergamalılar, Romalılar ve Bizanslılar tarafından yönetilmiş, 1313 yılında Saruhan Bey yöreyi beyliğinin merkezi yapmış ve bölgeye Saruhan Beyliği adı verilmiştir. İlk yerleşim Spil dağı üzerindeki kale içi ve yakın çevresinde başlamış, daha sonra ovaya doğru yayılmış ve Anadolu’nun kültür coğrafyasının genel ilkelerine uygun olarak yerleşmiştir (Bektaş,2009: 17-35). Saruhanlılar döneminde şehir doğu-batı doğrultusunda ovaya doğru, Osmanlılar döneminde ise kuzey-güney yönünde gelişmiştir (Karakaya, 2003: 588). 1410 yılında Osmanlı hâkimiyetine girene kadar şehir beylikle yönetilmiştir (Manisa, 2000: 33-34). Batı Anadolu’nun denizle kıyısı bulunmayan, batısı Ege, doğusu İç Batı Anadolu bölgesinde yer alan Manisa ili (Şekil.1) Osmanlılar zamanında şehzadeler şehri olarak anılmaktadır. Manisa, eski dönemlerden itibaren İç Anadolu'dan Ege kıyılarına ulaşan tarihi yolların kesişme noktasında ve ticaret yolları üzerinde bulunmasından ötürü siyasi ve ekonomik bakımdan daima önemli bir konuma sahip olmuştur.
    Şehzadelerin devletin idari yapısına ilişkin eğitimler alarak yönetim tecrübesi edindikleri şehirde, medrese ve cami sayısı oldukça fazladır. Saruhanlılar ve Osmanlılar zamanında yapılmış ve günümüze kadar gelebilmiş yapılar, şehrin tarihi geçmişini yansıtan en önemli eserlerdir. 14.yüzyıl başlarında Saruhan Beyliği’nin başkentiyken ve 16. yüzyılda Osmanlı şehzadelerinin valilik yaptığı zamanlarda kent en parlak dönemini yaşamıştır. Kentin fiziksel yapısı şehzadelerin burada ikamet etmelerinden etkilenmiştir. 15. ve 16. yüzyıllarda şehzadelerin yanında bulunanlar tarafından yaptırılan eserlerin çevreleri zamanla yerleşme alanlarına dönüşmüştür (Şekil 2, 3). 16. yüzyılda Manisa’daki 12 büyük caminin, 5’inin imaret-cami statüsünde olduğu bilinmektedir (Emecen, 1989).

  3. yüzyıla kadar Manisa’nın merkezi olduğu Saruhan Sancağı’nda Osmanlı’nın veliaht şehzadeleri, sancak beyi olarak görev yapmış, Saray-ı Amire’de 17 şehzade yaşamış ve bunlardan 7 tanesi hakan olup tahta çıkmışlardır.

  4. 16. yüzyılda siyasi ve ticari anlamda önemli bir merkez olan Manisa’da bu yüzyıla kadar gayrimüslim nüfus yer almamıştır. 16. yüzyıl boyunca yerleşik tek gayrimüslim topluluğu Yahudiler olmuştur. Daha sonra Ermeni ve Rumlar şehre gelip yerleşmişlerdir (Emecen, 1997: 30). 207 Numaralı Manisa Şer’iyye Sicili’ne göre 18. yüzyılda Manisa’da toplam 56 adet mahallenin yer aldığı ve bunların dördünün gayrimüslimlere ait olduğu tespit edilmiştir. Tüm Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi genelde ayrı mahallelerde yaşayan gayrimüslimler ve Müslümanlar bazen bitişik konutlarda ikamet etmişlerdir (Yıldız, 2006: 61,64). Mahalleler ölçeğinde bakıldığında maddi durumları farklı aileler de aynı mahallede yan yana evlerde yaşamışlardır (Emecen, 1999: 93).

    1888-1889 yılındaki Aydın Vilayeti Salnamesine göre, şehirde 19. yüzyıl sonlarında; 67 mektep olduğu bilinmektedir. 6 Eylül 1922 sabahı, üç yıldan fazla süren Yunan işgalinin sonunda şehrin kurtarılması sürecinde, binlerce ev, yüzlerce dükkân, pek çok cami ve han yakılıp yıkılmıştır. Çarşısı ateşe verilmiş ve yangından geriye 2728 dükkândan 279 dükkan, 40 han ve otelden 5 han, 9 hamamdan 2 hamam kalmıştır (Ayışığı, 1994: 10). Sosyolojik, kültürel ve ekonomik gelişmelerden etkilenerek gelişmiş, değişmiş ve dönüşmüş olan Manisa’nın fiziksel dokusundaki en büyük tahribat Kurtuluş Savaşı sırasında yaşadığı bu yangın sonucunda oluşmuştur. Erken Cumhuriyet döneminde yaşana tahribatı gidermek üzere yeniden imar çalışmaları yapılmıştır. Günümüzde Ege bölgesinin önemli şehirlerinden biri olan Manisa tüm diğer kentler gibi artan nüfus ile birlikte genişleyerek büyümektedir. Mevcut kent dokusu yoğunluklu olarak çok katlı apartman yapılaşması şeklindedir.

    1. Sıbyan Mektebi Kavramı

    Tarihsel süreçte bilinen en eski mekteplere yazının icat edildiği Mezopotamya’da rastlanır. Geçmişi eski çağlara dayanan Sıbyan mektepleri, Anadolu Selçuklu Devleti aracılığı ile Osmanlı Devleti'ne geçmiştir (Aksoy, 1968: 19). Arapça; sabi’nin çoğulu olan sıbyan sözcüğü küçük erkek çocuk anlamındadır (Develioğlu, 1995: 948). Osmanlı’da eğitim sisteminin ilk ayağını oluşturan sıbyan mektepleri sadece erkek çocukların değil, 5-6 yaşlarında kız ve erkek çocukların ortak da kullanabildikleri mekanlar olarak işlev görmüşlerdir (Aksoy, 1968: 16). Bu mekteplerde hocalara “muallim”, yardımcılarına “kalfa” (halife) denilmiştir. Bu kurumlara Fatih döneminden sonra Darülilim, Muallimhane, Mektep, Mektephane gibi isimler verilmiştir (Baltacı, 2004: 6-7). Hemen hemen her mahallede bir tane bulunduğu için halk dilinde mahalle mektebi (Ergin, 1977: 83) ve yapımında kullanılan taş malzemeden ötürü ‘taş mektep’ olarak da bilinmektedir (Kılıç, 2002: 4). Eğitimin ilk basamağı olan sıbyan mekteplerini tamamlayan öğrenciler eğitimin ikinci basamağı olan medreselere devam edebilmişlerdir.

      1. Sıbyan Mektebinde Eğitim

    Osmanlı’da eğitim sisteminin temel basamağını oluşturan Sıbyan mektepleri, vakıflara bağlı dini kurumlar olarak dönemin siyasal ve kültürel yapısına göre şekillenmiş ve tarihsel süreç içinde dönemin toplumsal ihtiyaçlarını karşılamıştır. Devlet adamları ya da varlıklı kişiler tarafından vakıf yoluyla kurulan ve özerk kurumlar niteliğinde olan mekteplerin giderleri ait oldukları vakfın gelirleri ile karşılanmıştır. Köy ve mahallelerde halk tarafından da mektepler yapılmıştır (Akyüz, 2005). Sıbyan mekteplerinde halk çocukları parasız eğitim alabilmiştir. Öğrencilere ücretsiz eğitim desteğinin yanı sıra günlük harçlık, giyecek ve yiyecek desteği de sağlanmış ayrıca sınırlı da olsa öğrenciler için geziler düzenlenebilmiştir (Ergin, 1977: 87).
    Okula başlama yaşı genelde 4 ila 7 yaş arasında olup düzenlenen okula başlama töreninin çocukların hayatında önemli bir olay olduğu bilinmektedir. Halkın da aktif olarak katıldığı bu tören mahalleliyi kaynaştırmak, mektebe başlayacak öğrenciye manevi destek vermek ve okul bilincini aşılamak adına önem taşımaktadır. Belirlenmiş bir eğitim süresi tanımlanmadığından çocuklar başarı durumlarına göre ergenlik dönemine kadar okula devam edebilmiştir. Devlet tarafından belirlenen ve uygulanan ortak bir programın olmadığı bu özel eğitim kurumlarında programlar çevresel ve zamanın ihtiyaçlarına göre çeşitli değişiklikler ve gelişmeler göstermiş ancak genel olarak İslam’ın kuralları ve Kur’an öğrenimi temel alınmıştır. Sınıflar yaş ve bilgi düzeyine göre ayrılmamış, her bir çocuğun kendi seviyesi doğrultusunda eğitimini alabileceği şekilde sistem oluşturulmuştur. Çoğunlukla cami veya mescitte imamlık ya da müezzinlik yapan kişiler ya da mahallede yaşayan olgun ve seçkin kişilerden seçilen hocalar, öğrencilerle birebir görüşerek her birinin düzeyine uygun eğitim verilmiştir. Bir hoca ve varsa yardımcısı tarafından eğitim alan öğrenciler tek bir hacim içinde önlerinde bir rahle ile yere oturarak (hoca minder üzerine öğrenciler genelde hasır serilmiş döşemenin üstüne; Şekil 4) eğitim almışlardır (Ahunbay, 2004: 7).

    Farklı yaş grubu ve farklı bilgi düzeyindeki öğrenciler aynı mekanda eğitim alarak farklı zamanlarda eğitimlerini tamamlayabilmişlerdir. İmparatorluktaki eğitim sistemindeki modernleşme sürecinde tek bir sistem altında programın düzenlendiği 1869’da yayınlanan Maarif-i Umûmiye Nizamnâmesi önemlidir. Buna göre sıbyan mekteplerinin eğitim programına zaman içinde (madde 6) din ve ahlak derslerinin yanı sıra, matematik, tarih, coğrafya gibi derslerinde eklendiği eğitim programının genel bir sistem altına alınmaya çalışıldığı görülmektedir (Özalp&Ataünal, 1977). Tarihsel sürece bakıldığında 1924 yılında bilimsel kurallara dayalı eğitimin temeli olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkana kadar sıbyan mekteplerindeki din eksenli eğitim devam etmiştir.

    1. Sıbyan Mekteplerinin Mimari Özellikleri

    Genelde bir tarafı sokak üzerine ve diğer cephesi hizmet mekanlarının yer aldığı bahçeye açılan bu yapılar önceleri tek katlı, tek hacimli ve ahşap ya da kagir olarak, sonraki dönemlerde iki katlı ve bir ya da iki derslikli olarak inşa edilmiştir. Mekteplerde kare ya da dikdörtgen plan şeması kullanılmış, üst örtü kubbe ya da tonoz olarak bitirilmiş ve genelde kıbleye doğru yönelmiştir. Bazı dershanelerin girişinde yarı açık derslik şeklinde olan ve bazen bir seki halinde giriş önü mekanı yer almıştır. Dersliklerde Kur’an cüzlerini ve bir iki kitabı koymak için nişler vardır (Kuban, 2007: 392).
    Osmanlı mimarisinde bilinen ilk örnek, Bursa Sitti Hatun mektebidir (Cami 1459-1460). Sıbyan mektebi plan tipolojisinin ilk örneği kabul edilen yapı dikdörtgen plan şemasını ekseninden kesen bir duvar ile iki adet kare biçimli dershane hacmi oluşmuştur (Şekil 5). Yazlık kısım olarak kullanılan bir eyvanla, ona bitişik kapalı bölüm olan dershane mekanlı yapıda zengin taş bezemeli eyvan cephesi öne çıkmaktadır. Bu plan şeması birçok sıbyan mektebinde uygulanmıştır (Ahunbay, 2004: 7-8). Bu tip plan şemalarında derslikler genellikle zeminden birkaç basamak yükseltilerek rutubetten korunmuştur. Dershane mekânlarının önünde eyvan ya da sütunlu bir giriş yer almaktadır. Sonraki dönemlerde, eyvanlı kısmın kalktığı, dersliklerin zemin kattan yükseltilerek birinci kata alındığı ve zemin katla bütünleşen çeşme ya da sebil eklenmiş yapılar üretilmiştir (Ahunbay, 2004:9). Zeminden yükseltilmiş mekteplerde dershaneler genellikle kubbeyle örtülüdür.

    Kare veya dikdörtgen planlı olan dershanelerde aydınlatma ve havalandırma pencerelerle sağlanmıştır. Yapıların mimari ve mekansal özellikleri yaptıran kişinin imkanlarına ve kullanıcı ihtiyaçlarına göre belirlenmiştir. Yapı elemanlarının ve derslik mekanlarının boyutlandırılmasında kullanıcı grup olan çocuk ölçüleri gözetilmiştir. Ortalama kenar uzunlukları 5 ila 7,5 metre arasında değişmektedir. Tavan yükseklikleri ise 3,50-5,00 metre aralığındadır (İnci, 2007: 40). Gerekli olan çeşme, wc, depo gibi hizmet mekanları bahçe avlusuna uygun biçimde yerleştirilmiştir. Yapıların duvarları genellikle kâgir veya ahşap iskeletli ve kubbe veya ahşap çatıyla örtülmüştür (Ahunbay, 2004: 7-9). Osmanlı’da yaşanan batılılaşma hareketinin etkisi ise bazı süsleme detaylarını ve mimari ayrıntıları etkilemiş fakat planlamada büyük ölçekli bir değişim gözlemlenmemiştir.
    Din eğitiminin esas alınmasından ötürü sıbyan mektepleri genellikle dini yapılara yakın olarak konumlanmıştır. Sıbyan mekteplerinin mahalle içinde tekil olan örnekleri, mahallenin çeşitli yerlerine aynı uzaklıkta, çocukların kolayca ulaşabileceği noktalarda tasarlanmışlardır (Aksoy, 1968
    :150-152).
    Sıbyan Mektepleri konumlarına göre;
    Külliye içinde bağımsız bir ünite niteliğinde, külliyeden ayrı bir plan düzeni içinde (İstanbul Haseki Hürrem, Süleymaniye, Şehzade Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Atik Valide, Edirne Selimiye, v.b. külliyeleri içinde) Bir cami veya mescidin müştemilatı içinde (Bursa Sitti Hatun, ve Eyüp’te Şah sultan tarafından yaptırılan mektep, v.b.) Özerk bir kitle olarak mahalle içinde (Zevk-i Kadın, Ebubekir Ağa, v.b.) olmak üzere 3 tipte ele alınabilmektedir (Belgin Dikmen & Toruk, 2017: 42). Osmanlı mimarisinde Sıbyan mektepleri çoğunlukla 16., 17. ve özellikle 18. yüzyılda yoğunluklu olarak ise İstanbul’da yapılmıştır. Haseki, Kara Ahmed Paşa (Topkapı) ve Rüstem Paşa (Üsküdar) mektepleri Sitti Hatun’un plan şemasının ahşap çatılı örnekleridir (Ahunbay, 2004: 8). 19. yüzyılda ise medreseler ile birlikte yapımı ortadan kalkmıştır (Kuban, 2007: 392). 15. yüzyıldan 17. yüzyıl sonlarına kadar yapılan sıbyan mektepleri kesme taş veya almaşık örgülü duvarlara sahiptir ve klasik üsluptadır (Ahunbay, 2004: 9). Amcazade Hüseyin Paşa mektebi ile başlayan Barok üslup,
    yüzyılın yapılarında öne çıkmış ve bu yüzyılda inşa edilen mekteplerin genelde zemin ve birinci kattan oluştuğu görülmektedir. Derslikler yapıların birinci katında yer alırken; sebil, helâlar ve geçiş mekanları ise zemin katta konumlandırılmıştır. Ayasofya avlusundaki Sultan I. Mahmud tarafından yaptırılan I. Mahmud (1742) sıbyan mektebinde (Şekil 6); üstü örtülü oyun yeri(c) ve tuvalet (d) zemin katta yer alırken, derslik birici katta(a), yer almaktadır (Aksoy, 1968).

    Manisa’da Yer Alan Sıbyan Mektepleri ve Özellikleri Manisa’da eğitim ve öğretim tarihinin Saruhanoğulları Beyliği’ne (1313-1410) kadar dayandığı bilinmektedir. İshak Bey tarafından 1378 yılında Ulucami Külliyesi içinde bulunan Ulucami Medresesi, Manisa’nın ilk eğitim kurumudur. 1888-1889 yılındaki Aydın Vilayeti Salnamesine göre, Manisa’daki mektep ve öğrenci sayıları şu şekildedir;

     

    Mektep Sayısı

     

    Öğrenci Sayısı

    17

    İslam Erkek Çocuk

    445

    16

    Gayri Müslim

    412

    6

    Yahudi Erkek Çocuk

    195

    16

    İslam Kız-Erkek Çocuk

    438

    13

    Gayri Müslim Erkek-Kız Çocuk

    786

    Toplam 67

     

    Toplam 2276

    yüzyıldaki Manisa Sıbyan mekteplerinin ve mekteplerde okumuş olan öğrenci sayılarından elde edilen veriler, kentin o dönemde eğitim açısından geliştiğinin bir göstergesidir (Acun, 1996). Tanzimat döneminin etkisi de bu gelişmeyi sağlayan en önemli faktörlerdendir. Manisa merkezde yer alan özgün fonksiyonlarını yitirmiş ve seçkin kültürel değere sahip asırlık miraslar olarak günümüze kadar varlığını belirli ölçülerde koruyabilmiş 6 adet mektep bulunmaktadır (Şekil 7). Bu mektepler şehrin değişik noktalarında; tekil olarak, cami müştemilatı içinde ve külliye içinde olmak üzere farklı konumlanma biçimleriyle günümüze ulaşmışlardır.
    Sultan (1538) ve Hatuniye (1498) mektepleri külliye içinde konumlandırılmıştır. Alaybey (1579) ve Molla Şaban (16.yüzyıl) mektepleri cami müştemilatı içinde inşa edilmiştir. Molla Şaban Camisi 1964 yılında yıkılarak başka bir yere taşındığı için mektep günümüzde tekil yapı görünümündedir. Yakutağa (1572) ve Çapraz-ı Sagir (1572) mektepleri özerk bir kitle olarak mahalle içinde yer almaktadır. Mekteplerin çoğu doğu-batı doğrultusunda (kıble yönü dikkate alınarak) yığma yapım sistemli, taş ve tuğla kagir duvarlardan oluşturulmuş klasik üsluptadır. Manisa’da günümüze ulaşan sıbyan mekteplerinin tümü 2 bölümlüdür. Bu bölümlerin zamanında yazlık ve kışlık olarak kullanıldığı bilinmektedir.
    Altı yapının en eskisi Hatuniye külliyesi içinde camiinin batısında yer alan 1498 tarihli Hatuniye Sıbyan Mektebidir. Yapıda kubbe örtüsü alaturka kiremit olup saçaklarda kirpi dişler süsleme olarak kullanılmıştır, yapıda başka süsleme bulunmamaktadır. Sultan Sıbyan Mektebi, Hafsa Sultan Külliyesi içinde medrese ve hamam arasındadır. Yapının beden duvarlarından dışarıya taşmış anıtsal, mukarnaslı Selçuklu geleneğinde bir girişi vardır. Tekil bir yapı olarak kuzey yönü hariç yapılarla çevrili olan Çapraz-ı Sagir Sıbyan Mektebi önünde yer alan büyük bahçesi yüzünden kolayca algılanamamaktadır, yapının içinde ve dışında süsleme yoktur. Tekil bir yapı olan Yakutağa Sıbyan Mektebi’nin dış cephe batı ve güney kesişiminde mukarnas süsleme yer alır. Alaybey camiine bitişik konumlanan Alaybey Sıbyan Mektebi’nin kubbe ve köşelerdeki üçgen kısımlar kirpi saçaklıdır. Yapının kuzey cephesinde iki katlı betonarme bir ek bulunmaktadır ve cephenin tamamını kapatmaktadır. Yakutağa ve Alaybey mektebinin bünyesinde ocak da bulunmaktadır. Molla Şaban Sıbyan Mektebi; plan ve dış görünüş açısından Hatuniye, Yakutağa ve Alaybey sıbyan mekteplerine benzemektedir. Hatuniye, Yakutağa ve Molla Şaban mekteplerinde bir mekan dışa kemerlerle açılmaktadır.
    Manisa Sıbyan mekteplerinin tarihsel, mekânsal ve kentsel özellikleri aşağıdaki tablolarda incelenmiştir (Tablo 1, Tablo 2).

    1. Öneri ve Değerlendirmeler

    Manisa merkezde incelenen sıbyan mekteplerinin tümü korunması gerekli anıtsal I. derece kültür varlığı olarak tescillenmiştir ve mülkiyetleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir. Tarihsel süreç, sıbyan mekteplerinin içinde yer aldıkları kentsel ve tarihsel bağlamı büyük ölçüde tahrip etmiş ve üretildikleri döneme ait kentsel doku günümüze ulaşamamış olduğundan, bu yapılar kendi tarihsel bütününden kopuk elemanlar olarak özgün fonksiyonlarını yitirmiş ve yeni fonksiyonlar yüklenmiş olarak varlıklarını sürdürmektedirler.
    Mevcut kullanım durumlarına bakıldığında Manisa’da yer alan sıbyan mekteplerinin çok farklı yeni fonksiyonlara sahip olduğu görülmüştür. Hatuniye Sıbyan Mektebi: Kadınlar Mescidi, Sultan Sıbyan Mektebi: Kafe, Çapraz-ı Sagir Sıbyan Mektebi; Çocuk Kültür ve Sanat Merkezi, Yakutağa Sıbyan Mektebi; Kültürel amaçlı kurulmuş dernek, Alaybey Sıbyan Mektebi: Kur’an Kursu, Molla Şaban Sıbyan Mektebi: Zabıta Müdürlüğü olarak işlevlendirilmiştir. Manisa’daki diğer mektepler ile karşılaştırıldığında çocuk ölçeği gözetilerek kullanılan tek mektep; Çapraz-ı Sagir Sıbyan Mektebi’dir. Bazı mektepler kamu kullanımına açıkken bazı mekteplerde bu sağlanamamaktadır.
    Külliye içinde konumlanmış olan mekteplerin (Hatuniye ve Sultan mektebi) kendi tarihsel bağlamlarında külliyeye ait bir yapı öğesi konumunda olduklarından kentsel algılanmaları diğer mekteplere oranla daha güçlüdür. Fakat yine de kentteki yoğun yapılaşma baskısından etkilenmişlerdir. (Caminin minare kotunu aşan yüksek apartmanlar yapının etrafında yer almaktadır, Şekil 9). Kentin köklü tarihinin tanığı olan ve kent imajının önemli öğeleri niteliğinde olan Manisa merkezindeki sıbyan mekteplerinin algılanması bu nedenle zayıflamaktadır. Bu yapılarda ve çevrelerinde kullanılacak çeşitli kentsel mimari öğeler ve yeni düzenlenmeler ile, (uygun aydınlatma elemanlarının kullanımı, yapı çevresinin uygun zemin kaplamaları ile düzenlenmesi gibi), yapıların daha iyi algılanmasının sağlanacağı düşünülmektedir.
    Alaybey ve Molla Şaban Sıbyan Mektepleri’ne eklemelerin yapıldığı görülmektedir. Alaybey Sıbyan Mektebi’nde yapının kuzey cephesinde iki katlı betonarme bir ek kuzey cephesinin tamamını kapatmakta ve bu muhdes bölüm yüzünden plan ve cephe bütünlüğü bozulmaktadır. Molla Şaban Sıbyan Mektebi’nin Koruma Bölge Kurulu tarafından müze olarak kullanılması öngörülmüş ve yapının önünde bir park alanı düzenlemesi yapılmıştır ancak yapı günümüzde Zabıta Müdürlüğü olarak işlevlendirilmiştir.
    Günümüze ulaşan sıbyan mekteplerinin çevresel, yapısal ve işlevsel sorunları bulunmaktadır. Bu sebeple bu çok önemli kültür varlıklarının gerekli bütçeler çıkarılarak kapsamlı planlar ve projelerinin yapılması gereklidir. Tarihsel süreç içinde yaşamını kesintisiz sürdürebilmiş bu yapıların evrensel koruma prensipleri kapsamında koruma altına alınması ve doğru fonksiyon önerileri ile çağdaş toplum hayatına dâhil edilmeleri gereklidir. Asırlar önceki özgün fonksiyonlarında yapıların kullanıcıları ve gerçek sahipleri olan çocuklar günümüzdeki işlevlendirmelerde de ana kullanıcılar olarak belirlenmelidir. Mekanların tümünü noktasal konumlarından çıkaracak bir tematik kullanım, görünürlük ve işlevsel tamamlayıcılık önerilmektedir. Bunun sağlanabilmesi bu yapıların kullanılması konusunda merkez bir karar verici kurumun belirlenerek bütüncül işlev kararlarının alınması önerilmektedir. Kentte yaşayan çocukların yaşadıkları kentin kültürel zenginliğinin farkına varmalarını sağlayacak ve kentte bir kültürel etkinlikler bütünü oluşturacak, eğitim, gelişim ve oyun merkezleri, sanat mekanları (güzel sanatlar, müzik, müze, dijital sanatlar, enstalasyonlar vb.) olarak kullanılmaları önerilmektedir.
    Sonuç Tarihsel süreç içinde kentler; doğal afetler, yangınlar, savaşlar, sanayileşme, nüfus artışı, imar değişiklikleri gibi farklı faktörler sebebiyle kültürel mirasın en önemli bileşeni olan mimari miraslarını büyük ölçüde yitirmektedir. Bu durum tarihi çevrede geri dönüşü mümkün olmayan ve yeri doldurulamayan kayıplara neden olmaktadır. Manisa’da Osmanlı döneminin mimari özelliklerini yansıtan cami, medrese, han, hamam, kütüphane, sıbyan mektebi, çeşme v.b. gibi günümüze kadar gelebilmiş birçok tarihi yapı kentin tarihsel katmanlarının izlerini yansıtmaktadır. Bu mimari mirastan özgün fonksiyonlarını halen sürdürenlerin yanı sıra sıbyan mektepleri gibi özgün fonksiyonlarını yitirenler de mevcuttur. Kentsel mekanı tanımlayan, kentin kimliğinin temel öğelerinden Manisa merkezde yer alan sıbyan mektepleri: 
    Yığma yapım sistemli taş ve tuğla kagir duvarlardan oluşturulmuş klasik üslupta ve 2 bölümlüdür. Mekansal kurgu ve yapım sistemleri birbirine benzer olmasına rağmen kentin farklı yerlerinde farklı işlevlere sahip olduğu ve farklı konumlanma biçimleriyle; tekil olarak, cami müştemilatı içinde ve külliye içinde yer aldıkları, Yapıların kullanımları farklı kurumlara ait olduğundan bütüncül bir yaklaşımdan uzak, yanlış işlevlendirmeler ve kusurlu müdahaleler ile kayıplara uğradığı, Fonksiyonları gereği sokakla kurulan ilişkilerinin tanımlı olmadığı, Konumlandıkları sokakla ve onun tanımladığı mekanla olan ilişkisinde bu yapıların çevrelerindeki yoğun ve yüksek katlı yapıların baskısı altında algılanma güçlüğü oluşturduğu, Sultan Sıbyan Mektebi ve Hatuniye Sıbyan Mektebi’nin özgün dokularında Külliye içinde yer almalarından dolayı diğer mekteplere oranla daha iyi algılandıkları sonuçlarına varılmıştır. Çocuk odaklı işlevlendirmeler sonunda bu yapıların eş zamanlı veya artzamanlı kullanımları sağlanabilecek ve çevrelerine, mahallelerine bütünselliği ile kente canlılık katan unsurlara dönüşebileceklerdir. Çocuklar günlük hayatlarının bir parçası olan bu yapıların değerini ve önemini, mekanları deneyimleyerek öğrenebileceklerdir. Bu sayede çocukların tarihi değerlerini koruma kavramına ilişkin bilgi ve duyarlılık kazanmaları sağlanarak, kentlilik bilinçleri de gelişebilecektir. Yürütülecek bu çalışmalarla sıbyan mekteplerinin korunması ve sürekliliği sağlanabilecektir. Bu yapıların korunması; geçmiş kültürlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve kentin kültürel tarihinin devamlılığının sağlanması açısından gereklidir.


    *                   Dr. Öğr. Üyesi, Işık Üniversitesi, E-posta: [email protected]
    **          Arş. Gör., Başkent Üniversitesi, E-posta: [email protected]

     

    KAYNAKÇA

    Acun, Hakkı (1996), Manisa’da Türk Devri Yapıları, İstanbul.
    Ahunbay, Zeynep (2004), "Mektep Mimarisi", Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,       Cilt 29,
    İstanbul.
    Aksoy, Özgönül (1968), Osmanlı Devri İstanbul Sıbyan Mektepleri Üzerine Bir İnceleme, Doktora Tezi,
    İstanbul.
    Akyüz, Yahya (2005), Türk Eğitim Tarihi (Mö. 1000 - Ms. 2004). Pegem A. Yayıncılık, Ankara. Ayışığı, Metin (1994),‘Milli Mücadelede Manisa’, Manisa Dergisi Sayı:1, Ekim.
    Baltacı, Cahit (2004), Osmanlılarda Mektep, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 29, İstanbul. Bektaş, Cengiz(2009), “ Manisa Evleri”, Mimarlar Odası İzmir Şubesi.
    Develioğlu, Ferit (1995), Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara.
    Dikmen, Çiğdem B. -Toruk F. (2017),Sıbyan Mekteplerinin Mimarisi: Abdullah Paşa Sıbyan Mektebi Örneği, Vakıflar Dergisi, Sayı:43, Ankara.
    Emecen, Mustafa Feridun (1989), 16. Asırda Manisa Kazası, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
    Emecen, Mustafa Feridun (1997), Unutulmuş Bir Cemaat: Manisa Yahudileri, Eren Yayıncılık, İstanbul.
    Emecen, Mustafa Feridun (1999), “Osmanlılarda Yerleşik Hayat, Şehirliler ve Köylüler”, Osmanlı,
    (Editör: Güler Eren), Cilt 4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara.
    Ergin, Osman Nuri (1977), Türkiye Maarif Tarihi, Cilt:1, Eser Kültür Yayınları, İstanbul. Gökçen, İbrahim (1946), Manisa Tarihinde Vakıflar ve Hayırlar, İstanbul Marifet Basımevi.
    İnci, Şule (2007), Manisa’da Osmanlı Dönemi Sıbyan Mektepleri, Yüksek Lisans Tezi, Yüksek Lisans
    Tezi, Konya.
    İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Arşivi 2017.
    Kara, İsmail; Birinci, Ali (2016). Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle; Sıbyan Mektepleri. Dergah
    Yayınları, İstanbul.
    Karakaya, Enis (2003), Manisa, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 27, İstanbul.
    Kılıç, Nuray (2002), 18. Yüzyılda Osmanlılarda Eğitim ve Sıbyan Mektepleri Üzerine bir İnceleme,
    Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
    Kuban, Doğan (2007), Osmanlı Mimarisi, YEM Yayın, İstanbul. Manisa 2000, T.C. Manisa Valiliği, 2000.
    Özalp, Reşat ve Ataünal, Aydoğan (1977), Türk Milli Eğitim Sistemi Düzen ve Teşkilatı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul.
    Yıldız, Selda (2006), ‘18. Yüzyılda Manisa’da Gündelik Hayata İlişkin Bir Değerlendirme’, Yüksek
    Lisans Tezi, Ankara.
    URL-1 http://www.istanbulium.net/2014/04/ayasofya.html

    Kaynak: 
    Turkish Studies Historical Analysis Volume 14 Issue 2, 2019, p. 429-446 DOI: 10.29228/TurkishStudies.22700 ISSN: 2667-5552
    Skopje/MACEDONIA-Ankara/TURKEY, (15.03.2019)

    Not: Makalenin orjinal metni ve görseller çin: https://www.academia.edu/76945787/Mani_saDaosmanli_D%C3%B6nemi_Mi_rasi_Sibyan_Mektepleri_




 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum