KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ MESELESİ - Prof. Dr. Nurullah Çetin
20 Ekim 2020 - 20:18
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ MESELESİ
Prof. Dr. Nurullah Çetin
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni cumhurbaşkanı Ersin Tatar oldu. Hayırlı olsun. Atalarımızın şehit kanlarıyla alınan vatan torakları, şimdilik Mustafa Akıncı denilen kişi marifetiyle Rumlara verilmekten kurtuldu.
Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci gören, Türk askerinin adadan çekilmesini, Türkiye’nin garantörlük hakkının elinden alınmasını, Rum tarafıyla tek devlet çatısı altında federasyon olup zamanla Türklerin eritilmesi ve yok edilmesini isteyen Rumcu siyaset şimdilik devre dışı kaldı.
Ancak bu eğreti demokrasi oyunlarına fazla güvenilmez. Bu işin en sağlam yolu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye’ye katılmasıdır (iltihak). Türkiye’ye bağlılığını bildiren Ersin Tatar eliyle bu iş hemen uygulamaya konmalıdır.
Kuzey Kıbrıs’ın ayrı bir devlet olmaktan vazgeçip Türkiye’nin bir ili haline dönüşmesi, hem Kıbrıs Türkleri hem de Türkiye için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Zira bu olursa o zaman Kıbrıs Türkleri bu gevşek ve eğreti yapı içerinde zamanla eriyerek yok olup gitmekten kurtulacak, Türkiye ise Mavi Vatanın sınırlarını sağlamlaştırmış olacaktır.
Hemen birçok kişiden bu işin mümkün olamayacağı, Amerika’nın, Avrupa Birliği’nin, o devletin bu devletin bu işe izin vermeyeceği mırıldanmalarını duyar gibiyim. Bu imkânsız ve zor bir iş değildir. Zira:
*1974’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kıbrıs Rumlarına karşı Barış Harekâtı adıyla bir savaş açtığında hangi devletten izin aldı? Bu harekâtı hangi devlet onayladı? Tam tersine o zaman bütün dünya devletleri bu savaşa karşı olmasına rağmen biz kararlılıkla ve özgüvenle gittik, savaştık ve ora Türklerini soykırımdan kurtardık.
*Savaştan hemen sonra orada bağımsız bir devlet kurduk. Buna da bütün dünya karşı çıktı, hâlâ bizden başka resmen KKTC’yi tanıyan devlet yok.
Nasıl bütün dünyanın karşı çıkmasına ve ambargo uygulamalarına rağmen savaş açma ve devlet kurma cesaret ve kararlılığımız olduysa, kurduğumuz KKTC devletini ülkemizin, devletimizin bir ili haline getirme kararlılığımızın olması da son derece normaldir, basit bir iştir ve olması gereken de budur.
Hem bugün 1974 şartlarından çok çok daha ileri durumdayız. Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da büyük işler başaran Türkiye, kendi kurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini sınırlarımız içine almada son derece rahat olacaktır.
Bu iş olmaz diyenler, Hatay’ın sınırlarımız içine nasıl alındığı konusunu iyi incelesinler.
Ayrıca Rumcu siyasete oy veren Kıbrıslı Türklerin durumu da düşündürücüdür. Nasıl olmuş da ora Türklerinin yarıya yakını öz babasına düşman, celladına âşık, evinin birkaç odasını düşmana teslim etmeye razı hale gelebilmiş? Bu konu dikkatle irdelenmelidir. Demek ki Türk, Türkiye ve İslam düşmanları çok yoğun propaganda çalışmaları yaparak Kıbrıs Türklerinin önemli bölümünü Türklük ve Müslümanlık kimliğinden uzaklaştırmada, mankurtlaştırmada bir hayli yol almışlar. Yunanistan, Rumlar, Amerika ve Avrupa toprağımızı sürmüş, ayağımızın altından halımızı çekmiş. Bu durumda Kıbrıs Türklerinin millî ve manevî değerlerini sağlamlaştırma, milliyetçi ve istiklalci duyarlıklarını daha da pekiştirme çalışmaları ciddi biçimde ele alınmalıdır.
Prof. Dr. Nurullah Çetin
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni cumhurbaşkanı Ersin Tatar oldu. Hayırlı olsun. Atalarımızın şehit kanlarıyla alınan vatan torakları, şimdilik Mustafa Akıncı denilen kişi marifetiyle Rumlara verilmekten kurtuldu.
Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci gören, Türk askerinin adadan çekilmesini, Türkiye’nin garantörlük hakkının elinden alınmasını, Rum tarafıyla tek devlet çatısı altında federasyon olup zamanla Türklerin eritilmesi ve yok edilmesini isteyen Rumcu siyaset şimdilik devre dışı kaldı.
Ancak bu eğreti demokrasi oyunlarına fazla güvenilmez. Bu işin en sağlam yolu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye’ye katılmasıdır (iltihak). Türkiye’ye bağlılığını bildiren Ersin Tatar eliyle bu iş hemen uygulamaya konmalıdır.
Kuzey Kıbrıs’ın ayrı bir devlet olmaktan vazgeçip Türkiye’nin bir ili haline dönüşmesi, hem Kıbrıs Türkleri hem de Türkiye için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Zira bu olursa o zaman Kıbrıs Türkleri bu gevşek ve eğreti yapı içerinde zamanla eriyerek yok olup gitmekten kurtulacak, Türkiye ise Mavi Vatanın sınırlarını sağlamlaştırmış olacaktır.
Hemen birçok kişiden bu işin mümkün olamayacağı, Amerika’nın, Avrupa Birliği’nin, o devletin bu devletin bu işe izin vermeyeceği mırıldanmalarını duyar gibiyim. Bu imkânsız ve zor bir iş değildir. Zira:
*1974’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kıbrıs Rumlarına karşı Barış Harekâtı adıyla bir savaş açtığında hangi devletten izin aldı? Bu harekâtı hangi devlet onayladı? Tam tersine o zaman bütün dünya devletleri bu savaşa karşı olmasına rağmen biz kararlılıkla ve özgüvenle gittik, savaştık ve ora Türklerini soykırımdan kurtardık.
*Savaştan hemen sonra orada bağımsız bir devlet kurduk. Buna da bütün dünya karşı çıktı, hâlâ bizden başka resmen KKTC’yi tanıyan devlet yok.
Nasıl bütün dünyanın karşı çıkmasına ve ambargo uygulamalarına rağmen savaş açma ve devlet kurma cesaret ve kararlılığımız olduysa, kurduğumuz KKTC devletini ülkemizin, devletimizin bir ili haline getirme kararlılığımızın olması da son derece normaldir, basit bir iştir ve olması gereken de budur.
Hem bugün 1974 şartlarından çok çok daha ileri durumdayız. Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da büyük işler başaran Türkiye, kendi kurduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini sınırlarımız içine almada son derece rahat olacaktır.
Bu iş olmaz diyenler, Hatay’ın sınırlarımız içine nasıl alındığı konusunu iyi incelesinler.
Ayrıca Rumcu siyasete oy veren Kıbrıslı Türklerin durumu da düşündürücüdür. Nasıl olmuş da ora Türklerinin yarıya yakını öz babasına düşman, celladına âşık, evinin birkaç odasını düşmana teslim etmeye razı hale gelebilmiş? Bu konu dikkatle irdelenmelidir. Demek ki Türk, Türkiye ve İslam düşmanları çok yoğun propaganda çalışmaları yaparak Kıbrıs Türklerinin önemli bölümünü Türklük ve Müslümanlık kimliğinden uzaklaştırmada, mankurtlaştırmada bir hayli yol almışlar. Yunanistan, Rumlar, Amerika ve Avrupa toprağımızı sürmüş, ayağımızın altından halımızı çekmiş. Bu durumda Kıbrıs Türklerinin millî ve manevî değerlerini sağlamlaştırma, milliyetçi ve istiklalci duyarlıklarını daha da pekiştirme çalışmaları ciddi biçimde ele alınmalıdır.
FACEBOOK YORUMLAR