'Kurt Kanunu' kurtlar sofrasında yem olmuş

Alaattin Karaca
Geçen hafta arkadaşımız Saliha Sultan, Kemal Tahir’in “Kurt Kanunu”nun 1980’den sonra Tekin Yayınevi’nce yapılan baskılarında değiştirildiğine dair önemli bir habere imza attı. Doç. Dr. Nuri Sağlam’ın tespitine göre; romanın bazı paragrafları, içerdiği tarihsel tezi ört-bas edecek biçimde bilinçli olarak kesilmiş ve değiştirilmişti. Bu, elbette önemli bir yayıncılık problemi. Tekin Yayınevi, neden böyle yaptı? Bunda 12 Eylül darbesinin etkisi var mı? Bunu yayınevine sormak lazım ama iş bununla kalmıyor. Edebiyathaber.net sitesinde 14 Aralık 2022’de verilen habere göre; Ketebe Yayınları, Kemal Tahir külliyatının tüm telif haklarını aldıklarını bir sunumla duyurmuş ve proje yöneticisi Prof. Dr. İsmail Coşkun “Bu külliyatın neşir sürecinde Ketebe’nin editöryal mutfağı büyük bir özveriyle çalıştı. Bu süreçte yazarın sağlığında yayımlanmış son baskılar temel alındı, diğer baskılar karşılaştırma için kullanıldı. On altı kitapta da açıklama gerektirdiği düşünülen kelimeler, ibareler ve isimler için dipnotlar eklendi. Bazı dizgi ve sayfa düzeni hataları giderildi” demesine rağmen, belli ki “diğer baskılar karşılaştırma için” kullanılmamış ve “Kurt Kanunu” Ketebe Yayınları’nca Tekin Yayınevi’nin sansürlediği şekilde basılmış!.. Bu daha da vahim.
Problemin önemli olduğu açık. Kanaatimce siyasî bir sansür söz konusu. Çünkü “Kurt Kanunu”, 1926’da İzmir’de Atatürk’e karşı plânlanan bir suikast girişimini ve bu bağlamda içte bazı İttihatçılarla yaşanan iktidar çatışmasını ‘yaygın bilgiler’e ters bir biçimde ele alıyor ve hatta ‘egemen tarih’e karşı bir antitez inşa ediyor.
Romanın başkahramanı, İttihat ve Terakki’nin ileri gelenlerinden ve eserde de geçtiği üzere “Küçük Efendi” diye anılan, I. Dünya Savaşı yıllarında İâşe Nazırlığı yapan Kara Kemal’dir. Yaygın bilgi, Atatürk’e karşı girişilen suikast girişimini plânlayanlardan biri olduğu ve daha sonra saklandığı yerde bulunması üzerine intihar ettiği şeklindedir. Kemal Tahir, “Kurt Kanunu”nda (Bilgi Yay., 1975) bunun tersini ileri sürer. Abdülkerim ile Kara Kemal’in konuşmaları vasıtasıyla “Küçük Efendi”nin bu suikastten haberdar dahi olmadığını (s. 63-82, 246-247) hatta sonunda bulunup polisler tarafından sarılınca intihar etmediğini, öldürüldüğünü gazeteci Murat ile Emin Bey arasındaki şu konuşmayla verir:
“- Şu demek… Hiç kimsenin niyeti yoktu Kara Kemal Beyi mahkeme önüne çıkarmaya...
- Öyleyse… Kendisine kıydığı da sakın doğru değil mi?
- Elbette doğru değil... Çok şeyler biliyordu Kara Kemal Bey…” (s. 354)
Suikast girişimi nedeniyle “ölümden kaçmaya çabalayanlarla, onları darağacına yollamak isteyenler arasındaki korkunç kovalamaca”yı (s. 239) konu edinen bu roman, baştan sona böyle bir sürü iddia içeriyor. Örneğin suikastçılardan eski “Lazistan mebusu Ziya Hurşit”in bir “kumarcı” olduğu, suikastten önce Tokatlıyan’a gidip Kılıç Ali’ye ‘sıkıntıdayım’ diyerek Kel Ali’den üç bin lira aldığı (s. 45-46), bu işten polisin onun vasıtasıyla haberdar olduğu, “Herkesin önünde kısacık külotuyla dolaştığı”, “kadınlar gibi tırnaklarını cilaladığı” (s. 78) belirtiliyor. Eski İttihatçıların ağzından ise, mübadil mallarının bölüşüldüğü (s. 78, 105), Musul’un parayla satıldığı, buna karşı çıkan “Lazistan mebusu Şükrü Bey[in] Topal Osman gibi bir rezile boğdurulduğu”, “Hanedanla Halifeliğin kaldırılması[nın] İngiliz’lerin işine geldiği” (s. 78), Kılıç Ali ile Rauf Bey’in İleri gazetesi sahibi Celal Nuri’yi tabanca kabzasıyla gazete idarehanesinde bayıltana kadar dövdükleri (s. 107), Kara Kemal’i bulmak için İstanbul’daki dergahların basıldığı (s. 128), yine Kara Kemal’in kurduğu milli şirket müdürlerinin ve idare meclisi üyelerinin sorguya çekildiği (s. 132), İstiklâl Mahkemelerinin çoğunlukla İttihatçıların “ikinci takım döküntülerinden kurulduğu” (s. 256) ve suikast konusunda bazı kişileri yargılamadan idama mahkûm ettiği (s. 297-304), İsmail Canbulat’ın evinin kapısında “tebligata gelen kanun çavuşunu öldürdüğü” (s. 249), dönemin gazetecisi Arif Oruç’un “Gazi Paşa’nın özel hafiyelerinden” (s. 269) olduğu, Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na İngilizlerin yanında girmeyi teklif ettiği ancak İngilizlerin bu teklifi reddettikleri hatta karşı tarafta yer almalarını istedikleri, bu savaşın Osmanlı Devleti’ni yıkmak için plânlandığı (s. 286) vb. Hilâfete, masonlara, İttihatçılar arasındaki İngiliz-Alman çatışmasına değin bir sürü iddia...
Yakın tarihi tüm tarafları konuşturarak sorguluyor Kemal Tahir! Bu bağlamda Kara Kemal’e söylettikleri de çok önemli. İddiaları bir yana İttihatçıları, İttihatçılığı iyi kavramış bir yazar o... Kahramanlarını konuşturmada, kıstırılmış insan psikolojisini yansıtmada başarılı... Ama asıl Kemal Tahir, tarihe ‘ters ve ayağa kalkarak’ baktığı için özgün. Bu silinirse eserleri ana vasfını yitirir.
Yazıyı Kara Kemal’in son sözleriyle bitireyim. Romanı da özetliyor bu cümleler:
“Tarihin örneğini yazmadığı kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek kanundur.” (s. 287)
FACEBOOK YORUMLAR