KÖY ENSTİTÜLERİNDEN GÜNÜMÜZE ÖĞRETMENLİK - Prof. Dr. Cemal Kurnaz

KÖY ENSTİTÜLERİNDEN GÜNÜMÜZE ÖĞRETMENLİK - Prof. Dr. Cemal Kurnaz
28 Ocak 2021 - 20:10

KÖY ENSTİTÜLERİNDEN GÜNÜMÜZE ÖĞRETMENLİK

Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940’da kurulur. 1940-1946 yılları arasında hizmet verir. 1946’da ders programları kısmen değiştirilerek Öğretmen Okullarına dönüştürülür. 1954’te tamamen kapatılır ve İlköğretmen Okulu adıyla eğitim vermeye devam eder
Öğretmen Okulları altı yıl eğitim veren yatılı okullardır. Bazıları üç yıllık olup ortaokul sonrasında öğrenci alır. İlkokul sonrası altı yıllık yatılı öğretmen okulları köy çocukları için idealdir. Altı yıl çalışıp bir meslek sahibi olmak önemlidir. Üstelik yatılıdır. Yoksul köy çocukları, çatalı kaşığı, üç kap yemeği, nevresimlerini sık sık değiştirmeyi, çamaşırlarının düzenli yıkamayı, her hafta banyo yapmayı, diş fırçası kullanmayı ilk kez burada öğrenirler.
Öğretmen Okulu sınavları birkaç aşamalıdır. Öğrenci Seçme Yönetmeliğine göre, önce okuduğu ilkokulun öğretmenler kurulu (çoğu kez tek öğretmen/müdür) tarafından, çalışkanlığı, davranışları, sabrı, küçüklerine karşı şefkati, öğretmenliğe olan ilgisi, konuşma yeteneği, ahlaki durumu, milli duygusu, bir özür ve engelinin olmaması gibi hususları göz önünde bulundurarak öğrencinin öğretmenliğe uygun olduğuna dair görüş bildirmesi gerekir. Bundan sonra haziran temmuz gibi il veya ilçe merkezlerinde Türkçe ve matematik derslerinden yazılı sınav olurlar. Başarılı olanlar eylül ayında ilgili okul tarafından sınava çağrılır. Burada sözlü sınav olur.
İkinci sınava çağrılan öğrencilerin % 75’inin köy okullarından olması yönetmelik gereğidir. Öğretmen Okulunda Türkçe, matematik, fen bilgisi, öğretmenlik formasyon dersleri gibi temel dersler yanında, beden eğitimi, müzik, resim ve tarım gibi dersler de aynı derecede önemlidir. Her dersin ayrı laboratuvarı veya atölyesi vardır. Yaparak yaşayarak öğrenme yöntemini esas alan uygulamalı eğitim esastır.
İlköğretmen okulları bir bakıma köy enstitülerinin devamı niteliğindedir. Öğretmen, öğrenci ve eğitim kalitesi büyük ölçüde sürdürülmüştür. 24 Haziran 1973’te çıkarılan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu eğitimde köklü değişiklikler getirir. Geçen zaman içinde köy nüfusu azalmış, şehirli nüfus artmıştır. Kanun, ilköğretimi sekiz yıla çıkarır ve her seviyedeki öğretmenlerin yükseköğrenim görmesi mecburiyetini getirir. Kanun gereği öğretmen okulları öğretmen lisesi olur. Burayı bitirenler iki yıllık eğitim enstitüsünü bitirerek öğretmen olabileceklerdir. Ancak kendilerine üniversite kapısını açan bu uygulama sonrasında öğrenciler, eğitim enstitüsüne gitmek yerine üniversiteyi tercih ederler.
Öğretmen Okulunun son sınıfına geçen başarılı öğrenciler Yüksek Öğretmen Okulu'na seçilirlerdi. Bu yolla üniversite okuma imkânı bulurlar ve öğretmen okullarının öğretmen kaynağını oluştururlardı.
Bu, iyi niyetli ama getirisi götürüsü iyi hesaplanmadan atılmış bir adımdır. Bunun sonunda Yüksek Öğretmen okullarının öğrenci kaynağı da kurutulmuş, onlar da bir süre sonra kapatılmak zorunda kalınmıştır. 1974-1975 öğretim yılından itibaren hazırlık sınıfı kapatılır. 1975-76 yılında üniversite sınavını kazananlar arasından sınavla öğrenci seçmeye başlar. Öğretmenlik mesleği eski itibarını kaybetmiştir. Nitelikli öğrenci bulmak zorlaşır. 1978’da tamamen kapatılır.
Öğretmen okullarından gelen nitelikli öğrencilerle kaliteli öğretmen yetiştirilemez hale gelince, siyasetçilerin elinde “mektupla eğitim” gibi, “kırk günlük hızlandırılmış eğitim” gibi garabetlerle öğretmen açığı kapatılmaya çalışılır. Bu konuda sağ ve sol görüşlü bütün hükümetlerin vebali vardır.
1980 sonrası Anadolu Öğretmen Liselerinden gelen öğrenciler sayesinde Eğitim Fakülteleri nitelikli öğretmenler yetiştirmeye başlar. Ancak bir süre sonra onların da kapatılmasıyla öğretmen yetiştirmenin kaynağı çeşitlenir ve yeniden kalite kaybı yaşanmaya başlar.
Köy Enstitüleri de Öğretmen Okulları da, değişime ayak uydurarak güncellenebilirdi. Kapatmak yerine, deneyimlerinden yararlanmak ve geliştirmek gerekirdi. Böylece kurumların sürekliliği sağlanabilirdi. Hatta binaları, mekânları restore edilerek korunabilirdi. Maalesef yapılamadı.
Eski zamanın ihtiyaçları için geliştirilmiş güzel kurumlar için ağıt yakmanın kimseye faydası yok. O zamanlar yaşandı ve bitti.
Şimdi yeni bir zamandır, yeni kurumlara ihtiyaç vardır.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum