"Kınalı Kayalar"dan "Ken'ân Eli"ne - Yazan: Fevzi YETKİN

Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı Yüksek Lisans Mezunu; Manisa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Fevzi YETKİN Bey'in, Mehmet Rami Ayas'ın şiir kitapları ve şairliği üzerine kaleme aldığı bir tahlil denemesi...

"Kınalı Kayalar"dan "Ken'ân Eli"ne - Yazan: Fevzi YETKİN
17 Ekim 2020 - 18:09 - Güncelleme: 17 Ekim 2020 - 18:21
Kınalı Kayalar”dan “Ken’ân Eli”ne
Fevzi YETKİN*
 
Bir yazarı bilmek, tanımak önce yapıtlarıyla münasebet kurmakla daha sonra belki hayatını ve varsa farklı vadilerde ortaya koyduğu eserlerle de ilgi kurarak olur. Ben de bu yazımda daha çok akademik yönüyle bilinen Mehmet Rami Ayas’ı bir de şair yönüyle tanıyalım istedim.
 
 
Mehmet Rami Ayas 1931'de Gaziantep'te dünyaya gelir. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümlerinde eğitim görür. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Din Sosyolojisi alanında araştırma görevlisi olur. Türkiye'de din sosyolojisi alanındaki ilk doktora çalışmasını "Türkiye'de İlk Tarikat Zümreleşmeleri Üzerine Din Sosyolojisi Açısından Bir Araştırma" adlı teziyle vererek doktora unvanını alır. Aynı fakültede Din Sosyolojisi Kürsü Başkanı, İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Kurucu Başkanı, Gaziantep Üniversitesi Şanlıurfa İlahiyat Fakültesi Kurucu Dekanı, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Başkanı olarak hizmet eder. Sosyoloji kuramı, din sosyolojisi, eğitim sosyolojisi ve bu disiplinlerle ilgili konularda dersler verir ve 1998'de emekli olur. Akademisyenliği döneminde de sonrasında da şiirden hiç kopmaz. Ayas, çalışmalarını akademi dışında sürdürmeye devam etmektedir. Akademik çalışmaların dışında iki de şiir kitabını okuyucuyla buluşturur.

Akademik Anlamdaki Çalışmalarından Bazıları:

•           Çağdaş Sosyoloji Kuramları, (Ruth A. Wallace ve Alison Wolf’tan, Leyla Elbruz’la birlikte çeviri), Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2012.
•           İbn Arabî’nin Menkıbeleri, İz Yayıncılık, İstanbul, 2009.
•           Türkiye'de İlk Tarikat Zümreleşmeleri, İz Yayıncılık, İst. 2008.
•           Kur’ânı Kerim’de Çalışma Kavramı –Sosyolojik Bir Yaklaşma–, Akademi Kitabevi, İzmir, 1994.
•           “Bilgi Sosyolojisi ve Din Sosyolojisi”, (Peter Berger ve Thomas Luckmann’dan çeviri), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt XXX’dan ayrı basım, Ankara, 1988.
•           “Toplumun Sırf Dinî Teşkilâtlanması”, (Joachim Wach’tan çeviri), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt XXII’den ayrı basım, 1978.
•           “Din Sosyolojisi Araştırmalarında Objektiflik”, (Edvard D. Vogt’tan çeviri), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt XXII’den ayrı basım, 1978.
•           Muhyiddîn İbn ul.Arabî'nin Menkabeleri, (Ebu’lHasen elKarî’den, Abdulkadir Şener’le birlikte çeviri), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi yayını, Ankara, 1972.
 
Şiir Kitapları Şunlardır:


 •  Kınalı Kayalar (Henna gefӓrbte Felsen), Türkçeden Çeviren: Nevfel Cumart, Gurupello Verlag, Düsseldorf, 2011.



 • Ken’ân Eli Şiirleri, Nefes Yayınları, İstanbul, 2013.
Bizim bu yazımızdaki asıl maksat Prof. Dr. M. Rami Ayas’ı ele almaktan ziyade şair Mehmet Rami Ayas’ı şiirleriyle ele almak, okuyucuya bu yönüyle tanıtmaktır. Daha öğrencilik yıllarında şiir yazmaya başlayan Ayas’ın şiirleri çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlanmıştır. Kınalı Kayalar adlı şiir kitabı onun 1950 ile 2008 yılları arasında yazmış olduğu eserlerinden seçilmiş şiirleri kapsamaktadır.

Şimdi şairin şiirlerinden yola çıkarak onun şiire yüklediği anlam ve sanat anlayışı hakkında bazı yorumlar yapalım. Öncelikle şairin “Şiirim” adlı Kınalı Kayalar adlı ilk şiir kitabından seçtiğimiz şiire bakalım:

“(…)
Şiir kendini söylüyor
Ne olursa olsun
İçeriği
 
Ben şiirim diyor yalnızca, şiir
Aracı değilim başka bir şeyin
(…)”                                       (Ayas 2011: 126)

Şair bu şiirde, şiirin bir araç olarak kullanılmasına karşı çıktığını belirtir. Ona göre içerik ne olursa olsun şiir her şeyden önce şiiriyetini korumalıdır. Yine şairin ikinci şiir kitabı Ken’ân Eli Şiirleri’den “Şair” adlı şiirinde şiire sığ bir anlam yüklemek isteyenlerin, dilin gücüyle kurulan dizelerdeki yapıyı anlayamayacağını belirtir.

“Şairim, görünür kılmak işim, olanı
Dilin gücüyle kurduğum dizelerde
Ve şiirim bir yapıdır, bir anıt
Değmese de sığ bakışlı gözlere” (Ayas 2013: 152)

Ayas, şiirini olanı görünür kılmak için kurarken, yapıya önem verdiğini, onu bir anıt gibi sağlam ve gösterişli kurduğunu vurgular.

Şair, “Deniz Derinliğinde İnci” adlı şiirinde şiirinin bugün anlaşılmasa da gün gelip anlaşılacağını; çünkü kalıcı şiirler yazdığını belirtir. Şiir erbabının bunu takdir edeceğini belirtir.

“Kalıcı şiirler yazdım
Gün gelip anlaşılacak şiir
Şiir mi değil mi, onu anlayan bilir
(…)
Bir inzivâda işledim şiirimi
İpek böceği gibi
Ya da deniz derinliğinde
Oluştu inci.” (Ayas 2013: 178)

Şiirini kozasında nasıl bir başınaysa ipek böceği öyle bir yalnızlıkta kendi içdenizinden inciler derleyerek oluşturduğunu belirtir. Ayas, herhengi bir “izm”e bağlanmaz. Bir “izm”e bağlanmanın doğurduğu sıkıntıların ve olumsuzlukların farkındadır. Bunu da şiirine isim yapar; “Bütün “izm”lere Uzağım” adlı şiirden bir bölümüyle yorumumuzu daha somutlaştıralım:

“Bütün “izm”lere uzağım
Parçacı ve yıkıcıdırlar
Yalnız kendi seslerini dinlerler onlar
Kesin doğrular yalnız kendilerininki
Görmek istedikleri gibi görürler
Apaçık gerçekleri,
Gözleri dönüp acımasız olunca
Öz kardeşlerini bile yerler” (Ayas 2013: 176)

Siyası/ideolojik kavgaları, kardeşin kardeşi vurduğunu görmüş hassas bir yüreğin “izm”lerden kaçışı bu sebepledir. Ayas, şiirinde toplumsal eleştiri, dinin yanlış anlaşılması ve bundan doğan sonuçlar, varlık bilinci, Kur’ân-ı Kerim’den bazı surelerin şiire dökülmüş hali, hayatında etkin rol almış ya da değer verdiği kişiler için kaleme aldığı şiirler, tasavvuf, mecazi ve ilahi aşk, çocukluk, memleket şiirinde belirleyici unsurlardır. Şiirlerinden bazılarının ismine bakarak da bunu anlarız: İlhan, Aysel, Ya Ali, Mihriban, Yusuf ile Meryem, Emrehan, Aydî Baba, Mâûn, Kâfirûn, İhlas, Cemâlnur, Filistinli Çocuklar, Çocuk ve Allah, İlhan-nâme, Mihriban Hanım, Hz. Muhammed, Meşkûre, Müjgân Cunbur, Başörtüsü Çıkmazı, Yâ Hû Yâ Men Hû, Ken’ânlılar, Bir Hacivat Taşlaması, Şikâyet, Sürüp Giden vs.

Ayas, “Uçmak ve Tamu” şiirinde anlaşılamamanın insanı nasıl üzdüğünü anlaşılamamayı cehennemde yaşamaya benzeterek sesleniyor:
“Bir mutluluktur, uçmaktır
Anlaşılmak dünyada
Olabildiğince
 
Tamudur kişiye,
Anlamazlar arasında bulunmak” (Ayas 2013: 168)
“Yanık Hava” şiirini de bu minvalde yazılmış şiirlerden sayabiliriz. Şair burada da anlaşılamamış ve değerinin bilinmemiş olmasından mustarip olduğunu vurgular.
“Yorgun argın döndüğümde her bir yerim bir yerde kalmıştı
Oysa ben bu sonuçlar için mi doğdum
Adıma konuşulsun diye mi, değerim bilinmeden” (Ayas 2011: 52)
Ayas’ın, akademisyen kişiliğinin dışında da toplum bilimine, felsefeye ve özellikle din sosyolojisine şiirde de eğildiğini görürüz:
“(…)
Kimileri dini sömürüyorken
Bunlar da şiiri sömürüyorlar dedi
Kendi kendine
 
Toplumculuğu nasıl anlar
İnsanca yaşayıp yaşamadığını
Anlamayan
Bu yurdun insanlarının
 
Slogan edebiyatı
Dinde de şiirde de
Bencildir
 
Bencildir
Her yüksek değeri
Slogan aracı kılan
Toplumu da bireyi de
Sömüren
Kullanan
(…)”      (Ayas 2013: İç Sızısı s. 70-71)

Ayas, insanı ıskalayan bir şiirin toplumcu olamayacağını belirtirken, slogan şiire ve edebiyata da karşı çıkar. Türkiye’nin sorunlarıyla iç içe olan, bu sorunlara ciddi bir şekilde kafa yoran Ayas’ın “Başörtüsü Çıkmazı” adlı şiiri Kur’ân-ı Kerim’e yönelmeden, ayetlerini doğru anlamadan İslam’ın pratiklerinin anlaşılmayacağını vurgularken, ulemanın bu konuda rolünün ve vebalinin büyük olduğunu ortaya koyar.

“(…)
İnsaflı olmak yok mu, ulemâ
Ne biçim bir bilgi sizinki
Nifak saçmıyor musunuz dört bir yana
Size uyanlar da
Dinden itip çıkarıyor din kardeşini
 
Günahkâr sayıyor ya da
Düşünmeden âyetlerin anlamını
 
Bu nasıl bir hınç ki
Akıl tutulmasına uğratmış sizi
Düzeltecek yerde insanların arasını
(…)” (Ayas 2013: 82-83)

Ayas, ayetlerin anlamını düşünmeyen, nifak çıkaran, insanların arasını düzeltecek yerde nifak çıkaranlara kızar. “Sürüp Giden” şiirinde de ülkemizde nice bilginler/bilgeler yetiştiği halde bunlara adeta uyku sersemliği içinde olan toplumun yeterince sahip çıkmamasından yakınır. Bu güzel vatanımızı köprü ülke olarak niteleyen şair; Türkiye’nin hem bir medeniyet hem de coğrafi köprü olarak bağlayıcı bir özelliği olduğunu vurgular.

“Türkiye köprüsünden
Ne bilginler, bilgeler gelip geçmiş
Bizler,
Bu köprü ülkenin insancıkları
Bir uyku sersemliği içinde
Elden çıkarmışız
Nice değerleri
 
Çağı yakalayamamanın
Uykusunda
Sersemlik ve kör dövüşü
Sürüp gidiyor
Ne doğumuzu biliyoruz
Ne batımızı
Kendimizi bilmeğe hele
Hiç vaktimiz yok
(…)  (Ayas 2013: 124-125)

İnsanlığın bir değerler erozyonuna maruz kaldığı ve paranın her geçen gün insanlık üstündeki tahakkümünü arttırdığını düşünen şair bunu “Bir Başka Ülkede” şiirinde parayı puta benzeterek düşüncesini aktarır.
“Bir başka ülkede
Ölüm makinaları
 
Para putunun kulu
İnsan görüntüleri
 
Bizim ülke için de
Tehlikeli”  (Ayas 2013: 137)
Ona göre başka ülkelerde sergilenen görüntüler, para putuna tapmaya doğru yönelen insanlık ölüm makinaları haline geliyor. Aslında etrafımızdaki ülkelere bakınca siyasi ve ekonomik olarak istikrarsızlaştırılan ülkeler paraya ve güce tapan dış mihrakların açık hedefi olduklarını yeterince anlamadan onların ölüm makinalarının kurbanı oluyorlar. Ayas, bu durumun bizim ülkemiz için de ciddi bir tehlike oluşturduğunu düşünüyor ve şiiriyle de okuyucuyu bu durumla karşı karşıya getiriyor.
Ayas’ın inceleyeceğimiz son şiiri olan “Şikâyet”te Hz. Muhammed’e seslendiğini görüyoruz.

“Camları is tutmuş lâmbanın
Ellerimiz, kırılası, uzanmıyor
Bu isler kim, bizden başka kim olabilir
Sözünü tutmayanlar yerine
Başkalarını gönderir Tanrı
Duyan yok mu artık bunu
Söyleyen kalmadı mı diyorsun ya, Peygamber
Işıksız gönül söyler mi, katı yürekler işitir mi?
Katı yürekler, katı sözler boğdu İslâm’ı
(…)
Gel Peygamber, Sen gel, bunlar kimseyi dinlemez
(Sen gelirsen, acaba, dinlerler mi?)” (Ayas 2011: 62)

Şair İslâm’a verilen zarardan yanlış bir Müslümanlık algısı yaratılmasından şikâyetçidir. Kur’ân-ı Kerim’in ve Hz. Muhammed’in dinimiz içerisindeki yerini unutarak gönül gözleri körleşmiş, ışıksız katı kalplilerin katı sözleriyle dine zarar verdiklerinden şikâyetçidir.

Sonuç olarak şair Mehmet Rami Ayas’ın şiirlerinde geniş bir birikimin ve merakın izleriyle karşılaşırız. Düşüncenin ve lirizmin dengeli bir birlikteliğiyle okuyucusunu varlık düşüncesinden, din sosyolojisine, tasavvuftan kadına oradan şiirin bizzat kendisine kadar geniş bir yelpazeyle ele alır şiirini. Bunu yaparken de herhangi bir siyasal ya da dinî zümrenin sloganvari söylemleriyle değil de şiirin kendi yapısı içinde getirdiği ses ve sözle yapar bunu. İncelememizi şairin şiirlerinden bazı örnek şiirlerle bitirmek istiyoruz. Mehmet Rami Ayas’ı bu duyarlı gönlün sesini bizlere ulaştırdığı ve güzel örnekler verdiği için buradan kutlamayı ve okuyucusu adına teşekkürü bir borç biliriz. Keyifli okumalar…
Yaşama Sevinci
Yaşamanın bunaltısı içinde
Gözü ilişti birine
Erinde geçinde olacağı
Döndü tilki
Kürkçü dükkânındaki yerine
 
Yaşamanın bunaltısı içinde
Alıp başını gitti adam
Kız oğlan kız dişiliğin
Gerdek gecelerinden
Gebelik günlerine
 
Yaşamanın bunaltısı içinde
Sedirin yastığına yan gelmiş
Geniş bir mezara uzanıyordu
Ak toprakla sıvalı
Aydınlık gömülmeğe
 
Ve toprağın altında
Yaşama sevinci (Ayas 2011: 22)
 
Bir Hacivat Taşlaması
Köpoğlu yont kendine yont, elin uzundur
Uzar gider geceler gündüzündür
Her ne ki beni yıkar, kozundur
Dostluk mostluk dedikleri sözündür
 
Bu yolda yakın mı aranır, uzaktır
Güler yüzlü havaların tuzaktır
 
Köpoğlu yont kendine yont, Mevlâ kerimdir
Kemiklerime yapışan derimdir
Bıçağın gırtlağımda, yakandaki ellerimdir
Uzundur gecelerim, gündüzündür (Ayas 2011: 54)
 
Mâûn
Esirgeyen Yargılayan Tanrı Adıyla
 
Bak görüyor musun dini yalan sayanı
İtip kakıyor da yetimi
Yoksulun doyumunu içine sindiremeyeni
 
Yazıklar olsun o namaz kılanlara
Namazlarında içtenlikten uzak
İkiyüzlülük ederler onlar
Üstelik engel olurlar yardımlaşmaya (Ayas 2011: 128)
 
Ya Ali
Dost Alî can Alî yâr Alî
İnanmışların uyanık güneşi
Yüce bilgide derin aydınlık bilgi
Beriden öteye yücelen sezgi
Gizlinin gizlisi derinin derini
Zamana uzanan Peygamber eli
Gönülden gönüle yaşayan sevgi
Dost Alî can Alî yâr Alî (Ayas 2013: 24)
 
Yolda
Ben, Tanrı’nın kulu
Övüncüm, kıvancım O’nunla
Ben, ortadaki insan, toplumda
Oyum, görüşüm
Tapulu değil kimseye
Akımlara birer gerçeklik diye bakan
Ve çeşitli oluşumlara
 
Tanrı işçisi
Bir denge elçisi
 
Sözün odur ki
Bütün varlık alanları
Dengede korur kendini (Ayas 2013: 153)
 
Kaynaklar:
Mehmet Rami Ayas, Kınalı Kayalar (Henna gefӓrbte Felsen), Türkçeden Çeviren: Nevfel Cumart, Gurupello Verlag, Düsseldorf, 2011.
Mehmet Rami Ayas, Ken’ân Eli Şiirleri, Nefes Yayınları, İstanbul, 2013.
Kınalı Kayalar (Henna gefӓrbte Felsen), Türkçeden Çeviren: Nevfel Cumart, Gurupello Verlag, Düsseldorf, 2011.
 

* Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı Yüksek Lisans Mezunu; Manisa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum