Kaşıkçı Elması gibi nadide bir Türk: Süheyl Ünver
"Ben, bir Türk'üm. İçimden Müslümanım. İsterim ki, dünyada herkes içinden Müslüman olsun. Ben, bütün çalışmalarımı Türkiye'ye mâl ettim. Ben hekim olmak istiyordum. Hekim oldum. Istıraptan kazanılan parayı benimsemedim. Zengin olmayı aklımdan geçirmedim. Sonra içime döndüm. Bu yolda yalnız değildim…" Süheyl Ünver
Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar, telif ettiği Süheyl Ünver biyografisinden sonra hocasına olan vefasını onun sohbetlerinden derlenen "A. Süheyl Ünver'le Sohbetler" kitabıyla göstermeyi sürdürüyor. Böylece, bir İstanbul beyefendisi ve eşsiz bir kültür insanı olan Ünver'in hikmetli sözleri 1968 yılından başlayarak 1985 yılındaki vefatına kadar vefakâr talebesinin tuttuğu notlar sayesinde bugüne intikal ediyor. Kitap, memleketimizin yetiştirdiği en mühim kültür tarihçilerinden biri olan Süheyl Ünver'in benzersiz bakış açısını Türk okuyucusuna tekrar hatırlatma vazifesini üstlendiği gibi bugün hasret kaldığımız üslup zenginliğini de gözler önüne seriyor.
Prof. Dr. Ahmed Güner, "A. Süheyl Ünver'le Sohbetler " adlı kapsamlı çalışmasının boyutlarını şöyle özetliyor:
Süheyl Ünver'le gerçekleşen sohbetlerin "zaman - zemin - insan" boyutlarının bir sarmala dönüşmesinin bir tahlili yapılacak olursa; ilk boyut; zaman dilimi, Aralık 1968-Kasım 1985 arasında yer alan 17 yıldır. İlk yıllar, benim gurbet yıllarıma denk geldiği için pek dişe dokunur bir sohbet ikliminden bahsedemiyoruz. 1969-1975 yılları arasında, Süheyl Ünver'den 14 mektup ve 1 bayram tebrik kartı, İngiltere'ye ulaştı. Türkiye'ye dönüşümle birlikte, Süheyl Bey'i ziyaretlerim de yeniden başladı. 1975-1985 arasını, kendi içinde ikiye ayırmak ve 1980 Eylül'ünü hudut çizgisi olarak çekmek gerekiyor. Zira 1975-1980 arası, ülkemizin, anarşi ve teröre teslim olduğu yıllardı. Akademik hayata geçtiğim İstanbul Üniversitesi, talebe olayları yüzünden, güvenli bir yer olmaktan çıkmıştı. Yaşanan tedirginlik yanında, benim bir de doçentlik çalışmasını sürdürmüş olmam, ziyaretlerimin intizamına yansıdı. Buna mukabil, 1980 sonrası, bilhassa 1981-1985 arası, sohbetlerin zenginliği açısından, bir zirveye ulaştığı zaman aralığı oldu.
İkinci boyuta, "zemin"e gelince; Görünen odur ki, hem kemiyet hem de keyfiyet itibariyle en doyurucu sohbetlerimiz, bilhassa, Cerrahpaşa Tıp Tarihi Eenstitüsü -Süleymaniye Kitaplığı ekseninde gerçekleşti. Bu eksenin dışında, farklı mekânlarda, bu arada, nadir de olsa, Süheyl Ünver'in Kalamış, Fener Caddesi, No.l9'daki saadethanelerinde de sohbeti sürdürdüğümüz olmuştur. Buna elbette, tesadüflerin hazırladığı, İstanbul Üniversitesi Merkez Binası'nda ve bahçesinde, Beyazıt civarındaki karşılaşmalarımızın da ilave edilmesi gerekmektedir.
Son damarda yol alan, "insan" boyutuna gelince: Zaman içerisinde, bir Hoca olarak Süheyl Bey, gıpta edilecek bir olgunlukta kemâl sahibi, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan bir insandı. Akan zamanda, o da tekâmüle uğramış, hâlden hâle değil de makamdan makama geçmiştir. Bunun tayin ve tespiti, ölçü gevşekliğine açık, zâta mahsus bir alandır. Talebeleri, onun önüne geldikleri ve zaman içerisinde yaptıkları değerlendirme ile hocalarının, Topkapı Sarayı'nda bulunan Kaşıkçı Elması misali, içinde sıfır karbon bulunan nadide bir Türk olduğundan da şüphe etmiyoruz.
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kasikci-elmasi-gibi-nadide-bir-turk-482570h.htm
FACEBOOK YORUMLAR