KANIMIZLA TÜRKLEŞTİRDİĞİMİZ TOPRAKLAR - Yazan: Emir Şıktaş

KANIMIZLA TÜRKLEŞTİRDİĞİMİZ TOPRAKLAR - Yazan: Emir Şıktaş
19 Temmuz 2020 - 14:01

KANIMIZLA TÜRKLEŞTİRDİĞİMİZ TOPRAKLAR

Emir Şıktaş

Ata yurdu Ergenekon, (Ötüken) Türklere yetmeyince, sürekli savaş halinde olan atalarımız Türkler, Altay ve Sayan dağlarındaki demirleri eriterek, bir Bozkurt’un (Börteçine)  kılavuzluğu ile yaşadığı ilk vatanlarını  terk etmişler.

Türklerin Ergenekon’dan 7-21 Mart arası çıkışını Ergenekon destanı bayramı, sonrası yol gösterici Bozkurt destanı olarak adlandırılır.

İlk demiri çelikleştirip işleyen, silah yapımında kullanan ve Moğollara da bu mesleği öğreten Uygur Türkleri olmuştur.

Ergenekon ve Bozkurt destanlarına Moğollar sahiplenmek isteseler         “de bu destanlarda olan Bozkurt Türklerin simgesi olup, Moğolların simgesi bazı kaynaklara göre kartal ya da köpektir.

Çin, Moğol, Arap, Fars kayıtlarında Türklerin destanlarının parçalar halinde bulunduğu belirtilmiş, Türk destanları İlce han destanı ve Yaratılış destanı ile başlamış, Çanakkale destanı ile devam etmiştir.

Ergenekon Destanı, Hıve hanı Ebulgazi Bahadır Han’ın 17.yy.da yazmış bulunduğu “Şecere-Türk” (Türkler’in Soy Kütüğü) adlı esere de kaydedildiği belirtilmektedir.

Türkler, Ergenekon’dan çıktıktan sonra ve Müslümanlığı kabul etmedikleri zaman diliminde  Araplarla bir çok savaşlar yapmışlar.

Karadeniz bölgesinde Hazar hanlığı ile  yapılan savaşta kaybeden, Müslümanlık adına savaş yaptıklarını iddia eden  Araplar sürekli sürtüşme ve karşılıklı saldırı ile Türklerle savaşlarını devam ettirmişler.

Bence, Allah ve Resulü, İslam düşmanı olmayan ve savaş ilan etmeyenle savaşmayı emretmemiş, bunun yerine İslam dinini tebliği önermiştir.

Bu savaşlar, zorla islamı kabul ettirmek değil de saltanat kurma peşinde olan Arapların yaptığı nefsi savaşlardır.

Amaç saltanat kurma olmasa idi, Peygamber torunları ve Ehlibeyt üzerinde baskı kurulmaz, saltanatına zarar gelmesin, yaptıklarını eleştiren olmasın diye  imamet soyunu zehirleten Memun, İmam Rıza’ya uyguladığı zulüm  gibi zehirletip öldürtmezlerdi.

Emeviler döneminde de İslam saltanatı sağlamlaştırmak, hükümdarı ölümsüz kılmak, güç oluşturmak adına kullanılmıştır. Özünde islam’ın hiç bir görüşünü samimi benimsemeyen Araplar, Suudiler başta olmak üzere her dini çıkarlarına kullanmışlardır.  

İsraillilerin Yahudiliği, Batılıların Hıristiyanlığı, bazı devletlerin mezhepciliği, kimi devletlerin ırkçılığı, Ermenilerin hayali soykırımcılığı vs çıkarlarına kullandıkları gibi.

 Saltanatlarını güçlendirme peşinde koşan Araplar, Buhara’yı ele geçirir, Türkleri vergiye bağlar ve 2000 Türk gencini ordusuna dahil ederler.

Göktürkler güçlenince bu toprakları tekrargeri alırlar. Araplar, Batı Türkistan’ı tekrar ele geçirince çoğu Türk halkını kılıçtan geçirirler, gençleri zorla askere alırlar, tek tanrıya inanan Türkler, müslümanlığı kabule zorlanırlar.

Abbasiler döneminde, Emeviler döneminde zorla esir alınmış birçok Türk askerlikteki yetenekleri sonucunda Abbasi yönetiminde söz sahibi olmaya başlarlar.

Harun Reşit döneminde, saray muhafızları ve saray yönetiminin küçük bir kısmı Türklerden oluşur.

Halife Mutasım döneminde Türkistan’dan toplanan Türklerle  BağdatSuriye  ve  Anadolu'da  "Samerra" adı verilen ordugahlar kurulur ve hassa ordusu teşkil edilir.

Orta Asya'da Talas'ta karşı karşıya gelen Çin ve bir kısmı Türk kökenli askerler ve yöneticilerden oluşan Arap orduları karşısında bölgede bulunan Türk boyları, Arap ordusunun yanında yer alarak Arap ordusunun kazanmasına yol açarlar.

Bu savaş ve sonrasında gelen zafer ile Araplar kılıç zoru ile Müslümanlığı kabul ettirdikleri Türklerin ilk müttefikleri oldular. Kazanılan zafer sonrasında Türkler Müslümanlığı kabul etmiş ve İslam Orta Asya'ya varmıştır.

Osmanlı devletinin güçlü döneminde Arapları yöneten Osmanlı olmuş fakat asimilasyon uygulamayan, din, dil, kültür, yaşayış, nüfus gibi önemli konularda toplumları serbest bırakan, zorla kültür aşılayıp milli yapılarını bozmayan Osmanlı Devletinin zayıfladığını gören Suudiler ilk  başkaldırmış, İngiliz ve Fransız mandacılığını Osmanlı yönetimine tercih etmiştir.

Gazneliler ile başlayan İranlı ünlü vezir Nizamülmülk dönemi, Selçuklulara kadar devam eder, aslen Horasan eyaletinden olan döneminin güçlü ve bilgili veziri Nizamülmülk, Nizamiye medreseleri'nin teşkili ve mevcut toprak sisteminin aksayan yönlerinin tadil edilmesi gibi Selçuklu devletinin müesseseleşme ve merkezileşmesi yönünde önemli sayılabilecek teşebbüslerin altına imzasını atmıştır.

BağdatİsfahanNişaburBelhHeratBasraMusul ve Amol'daki Nizamiye Medreselerini kurdurmuştur. Nizamiye Medreseleri adını Nizamülmülk'den almıştır ve Bağdat'taki Medresenin başına İmam-ı Gazali'yi getirmiştir. Bu medreselerin kurumlaşması ve gelişmesi tüm İslam ülkelerinde olduğu gibi ilk batı Avrupa üniversitelerinin de temeli olmuştur.

Öğrencilere sağlanan yurt ve burs hizmetlerinin mucididir. Devletin toprak idaresi hukukunda ikta sisteminin mucididir. Türk devletlerinde ilk kez gelir-gider raporlarını hazırlatan kişidir. Dünyadaki ilk istihbarat teşkilatının kurucusudur. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük devlet adamlarından biri olarak kabul edilir.

Hasan Sabbah’ın müritlerinden, Haşhaşiler diye tabir edilen biri tarafından bıçaklanarak öldürülür.

Nizamülmülk’e, bunca Türk halkı ilim ve bilginine rağmen tarihteki Türk devletlerince en üst düzeyde görev verilmesi, Türk milletinin ırkçı olmadığını, her milletin Türk devletlerinde etkin olabileceklerini, başka milletlere inanıp, hemen güven duyduğumuzu, ihanet edenlere bile insancıl davranıp, zarar veremeyeceği bölgelere naklederek çözüm bulmaya çalışan bir millet olduğumuzu tarihteki olaylardan da anlayabiliyoruz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum