İzmir Kızlarağası Hanı

İzmir Kızlarağası Hanı
13 Mart 2025 - 09:39

Türkan TURAN
 

"İzmir'de Kızlarağası Hanı'ndan yolunuzu alın" dedi arkadaşlar. Bunu bu kadar çok kişi söylüyorsa ben de bir bildikleri vardır dedim, tembellikten yapmadım, yağmurun sel gibi yağdığı bir günde dedikleri yere doğru yola koyuldum.

Birkaç tarafında kapılar bulunan anıta, bilmediğim bir yerden girdim. Kafelerle dolu koridorda yürürken garip bir şey hissettim. Her yer kahvehaneydi.
Her taraftan insanlar gelip sizi içeri davet ediyor. Biri "Hayatın burada değişecek, gel içeri" gibi heyecanlı cümlelerle karşıdakini en güzel masaya oturtmaya çalışıyor, diğeri "Bir kahve iç, bakalım ne olacak" diyor. Kendi kendime düşünüyorum, bir fincan kahveyle hayat nasıl değişebilir? İnsanlar küçük bir değişiklik için saçlarını ağartır, dişlerini döker, yüzlerini kırıştırır ama bazen hiçbir şey olmaz. Bakın, yağmurdan kaçarken tesadüfen Kızılağası Hanlığı'nın falcıların koridoruna rastladım. İranlı, Ukraynalı, Çingene ve yerli halktan çeşitli falcılar vardı. O kadar övüyorlar ki, o kadar övüyorlar ki, sanki krala cariye kapmaya çalışıyorlar. Bir kral bu kadar övgüye dayanabilir mi? Ayrıca Aresh adında eşcinsel bir İranlı falcının karşısında oturduğumu da fark ettim. Areş, ne Areş?! Bir yandan WhatsApp'tan mesajlaşıyor, bir yandan da burçlarıma bakıyordu. Yorgun, bitkin, herkese kim bilir kaç milyon kere anlattığı ezberlenmiş, bilindik cümleleri tekrarlayıp duruyor. Boş laf yığınını dinledikten sonra, "Madem burada oturuyoruz, biraz sohbet edelim" dedim. Böylece bir süre konuştuktan sonra gülüp ayrılıyorum. Yavaş adımlarla koridordan çıkıyorum. Çünkü herkes bir taraftan talihine bakıyor. Merak edenler eğlenmek için izleyebilir ama ciddi beklentileri olanlar kesinlikle hayal kırıklığına uğrayacaktır. Neyse, bu fal ve büyücülük meselelerini geçelim. Geriye bize tarih ve kültür kalacak.
 
Kölelikten zirveye
 
İzmir'in kalbinde, Kemeraltı Çarşısı'nın içerisinde yer alan Kızlarağası Hanı, şehrin en önemli tarihi eserlerinden biridir. 17. yüzyıldan kalma eser, Osmanlı döneminin ticari hayatına ışık tutan ve günümüzde de canlılığını koruyan bir kültürel mirastır.

Kızılağası Hanı, 1744 yılında Osmanlı Kızılağası Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmıştır. Genç yaşta İstanbul'a getirilen ve efendisi Yarpaqsız Ali Ağa tarafından büyütülen siyah bir köleydi. Kölelikten efendiliğe, oradan da saray haznedarlığına ve çeşitli mevkilere yükseldi. Okullar, medreseler, camiler ve kütüphaneler inşa etti. Her zaman hayır işleriyle tanındı, hatta Medine'de bir kütüphane, Kahire'de küçükler için bir okul ve Sistov'da bir medrese ve kütüphane bile inşa etti. Adı daha çok sarayın harem reisi olarak anılır. Bugün bize önemsiz gelebilir ama o dönemde hizmetçilik yüksek bir rütbe sayılıyordu. Bu kişiler büyük servetlere sahiptiler. Hacı Beşir Ağa'nın da bu imkânlardan daha fazlası vardı. O kadar keskin zekâlıydı ki, İzmir'in ticaretteki önemini görerek Kızlarağası Hanı'nı buraya yaptırdı. Ayrıca hanın gelirini İstanbul'daki hayır kurumlarına aktardı. Han, yapıldığı tarihten bu yana İzmir'in ticari hayatında önemli rol oynamıştır. Burası yerli ve yabancı tüccarların ağırlandığı, mallarının depolandığı, ithalat, ihracat ve alışverişlerin yapıldığı merkezdi. Klasik Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Aynı zamanda Osmanlı'nın son dönemlerine kadar ekonomik egemenliğini sürdüren bir yer olmuştur. Cumhuriyet döneminde de devam etmiş ve günümüze kadar önemini yitirmemiştir.

Test
 
Kızlarağası, İzmir'deki hanların en büyüğü ve en ünlüsüdür. III. Ahmed ve I. Mahmut dönemlerinde kızlar ağası olan Hacı Beşir Ağa tarafından 1744 yılında yaptırılmıştır. Şehrin en büyük ibadethanesi olan Hisar Camisi'nin temeli birkaç metre ötede atıldı. Diğer tarafta Halim Ağa Çarşısı var. Bugün bilinen adıyla Antik Carpenters' Quarters, 871. Sokak'ın üstünde yer almaktadır. Oysa bir zamanlar hanın kapıları sahile, pencereleri denize açılıyormuş. Aradan geçen yıllarda meydana gelen heyelanlar ve depremler kurak topraklarla deniz arasındaki mesafeyi daha da açmıştır. Böylece denizle han arasındaki mesafe 200 metreye kadar uzuyor. Hanın inşasından bir yıl sonra meydana gelen heyelan, binanın cephesinde ciddi hasara ve kısmen yıkıma neden oldu. Ancak bu çok uzun sürmez, kısa bir süre içerisinde müdahale edilerek hasar onarılır. Yıllar geçer, bu kez deprem olur ve bu felaket anıta çok ağır bir darbe vurur. Yine vakit kaybetmeden bakımsız olan binaya bakım yapılır ve baştan aşağı yenilenir. Bu son değil. İzmir'i bilenler, buranın deprem bölgesi olduğunu bilir. Bu, doğal afetlerin kaçınılmaz olduğu, hatta her an gerçekleşebileceği anlamına geliyor. Anıt, yüzyıllardır varlığını sürdüren birçok deprem ve yangına göğüs germiştir. Yıkımın eşiğini görür ve yok olmanın eşiğinden uzaklaşır. Ama ne hikmetse her şeye rağmen zamana meydan okumayı başarıyor.
 
Osmanlı mimarisinin nadide bir mücevheri
 
Kızılağası Hanlığı'nın diğer Osmanlı hanlıklarıyla benzerliği, altında bir çarşı, ortasında da bir avlunun bulunmasıdır. İki katlı yapının üst katı, atriuma bakan beş sütun ve altı sıra kemerden oluşmaktadır. Üst üste yapılmış konsol ve seramiklerden oluşan cephesiyle Osmanlı mimarisinde nadide eserlerden biri olarak kabul edilir. Dört bin metrekarelik bir alan üzerine dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiştir. Sadece atriumun büyüklüğü altı yüz metrekare. Geniş bir alana yayılan hanlığın birinci katının kuzeyinde şimdiki adıyla Cavahir Bedesteni, güneyinde Bakır ve Cukha Bedesteni, doğusunda ise uzun bir koridor yer almaktadır. Dükkânların ayrıca eski adıyla Çankırı Caddesi'ne bakan tek katlı ek bölümleri de vardır. Bugünkü 906. Sokak'ın üstündeki ilk koridorda Bakır Çarşısı, 902. Sokak'ta ise kafe ve restoranlar yer alıyor. Tek katlı ve 26 dükkândan oluşan Bakırcılar Çarşısı, yapıldığı ilk yıllarda bakır işçiliğiyle ünlüydü. Daha sonraki yıllarda her türlü ipeğin, özellikle İran ipeğinin satıldığı bir yer haline geldi. Bakır bedestenin bitişiğindeki ve paralelindeki bölüm, hanın diğer bölümlerine göre daha sağlam ve özgün bir şekilde günümüze ulaşmıştır. Açıldığı ilk yıllarda bu alan hasırcıların merkezi konumundaydı. Daha sonra üst kattaki çukha ustaları aşağıya taşınınca buraya Çukha Bedesteni adı verilmiş ve burası han sarayının en önemli mekanı haline gelmiştir. Bir kapı iki zavallıyı birbirine bağlıyor. Koridorlar dışarıya doğru açılıyor. Sütunlar demir ve taş silindirlerin ağ gibi iç içe geçirilmesiyle oluşturulmuştur. Sütun başlıkları üçgen ve baklava biçiminde Türk motifleriyle süslenmiştir. Üst katta 73 oda bulunmaktadır. Binanın içi ve dışı kurşun kaplama ile kaplıdır. Üst kısmı iki sıra tuğladan yapılmıştır. Günümüze kadar ulaşan orijinal baca, aslına uygun olarak restore edilmiştir.
 
Ege'de ticaretin kalbi atıyor
 
İstanbul'daki Kızılar Ağa'nın İzmir'de böyle bir yapı yaptırmasına gelince, Hacı Beşir Ağa'nın 1740'lı yıllarda bu kentle sıkı ticari ilişkileri vardı. Ağa, bölgenin ticari potansiyelinin farkındaydı çünkü buraya sık sık geliyordu. Aynı zamanda yakınlarda bulunan Sadrazam Han'ın varlığı da bu fikrinin gerçekleşmesine sebep oldu. Binanın bodrum katı depo olarak kullanılıyordu. Bölgeye gelen kervanlar yüklerini burada boşaltıyor, ithalat ve ihracatlarını burada belirliyor, satışlarını burada gerçekleştiriyorlardı. Deve, katır, eşek, at gibi hayvanlardan oluşan kervanlar yükleriyle hana gelir, yüklerini avluda boşalttıktan sonra geceyi han da geçirirlerdi. Mallar hanın ambarlarında ve mahzenlerinde muhafaza edilirdi. Bütün hanlarda olduğu gibi hanın kapıları da hava karardığında kapatılırdı. İzmir'in ekonomik hayatında çok önemli bir yere sahip olan Han, 1778 yılında ekonomik anlamda zirveye ulaşmış ve parlak dönemini 19. yüzyılın sonlarına kadar sürdürmüştür.
 
Geçmişle bugün arasındaki "köprü"
 
Han uzun yıllar işlevini sürdürmesine rağmen zaman içinde çok fazla yıkım ve erozyona uğramıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısında pek çok yer harabeye döndü. Bazı mimari unsurlar kayboluyor. Anıtın tarihi ve kültürel değerinin korunması amacıyla restorasyon çalışmaları sürdürülüyor. 1988-1993 yıllarında yapılan yenileme çalışmaları ile eski görünümüne kavuşturulmuştur. Günümüzde İzmir'in en çok turist çeken yerlerinden biridir. Tarihi atmosferi ve hala canlı ticari hayatıyla ziyaretçileri adeta mıknatıs gibi kendine çekiyor. Ancak geçmişteki ticari faaliyetlerden farklı olarak günümüzde daha çok turistik ve hediyelik eşya satan dükkânlar yer almaktadır. İzmirlilere ait el sanatları, tekstil ürünleri, aksesuarlar ve diğer ürünlerin satışını görmek mümkün. Ayrıca kültürel ve sanatsal etkinliklere de ev sahipliği yapmaktadır. Atriumda konserler, sergiler ve çeşitli kültür geceleri düzenleniyor. Ayrıca çevrede kafeler ve restoranlar da bulunmaktadır. Burada İzmir'in en lezzetli yemeklerini tatmak mümkün. Özellikle kahvesi ve tatlıları ile meşhurdur. Han, İzmir'in tarihine tanıklık etmiş, yüzyıllar boyunca kentin ticari ve kültürel hayatında önemli rol oynamış bir mekandır. Geçmişle bugün arasında bir nevi köprü görevi görüyor. Burada hem tarihin içinde yolculuk yapabilir hem de İzmir'in dinamik yaşamını takip edebilirsiniz.




Not: Yazı ilk olarak 10 Mart 2025 tarihinde https://525.az/news/290041-qizlaragasi-xani--turkan-turan-yazir yayınlanmıştır.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum