İtibar - MUHSİN ALTUN

Araştırmacı yazar Muhsin Altun "İbn Haldun, Mukaddime adlı eserinde siyasal iktidarın kuruluş sürecini damgalayan bir davranış modeli olarak 'tahakküm' kavramına vurgu yapar" diyor.

İtibar - MUHSİN ALTUN
29 Ekim 2021 - 13:09

Hükümdarlık, kahır ve şiddetle galebe çalmak ve hükmü altına almaktan ibarettir.”

Liderliğin doğasını bu cümleyle özetleyen İbn Haldun, Mukaddime adlı eserinde siyasal iktidarın kuruluş sürecini damgalayan bir davranış modeli olarak “tahakküm” (baskınlık) kavramına vurgu yapar.

Tahakküm, basitçe yönetmek değildir; bireyin emeği, kararları, toplumsallığı, gıdaya erişimi ve cinselliği üzerinde -değişen yoğunluklarda- baskı ve kontrol kurmaktır. Primatolog C. Ray Carpenter’in maymun davranışları bağlamında önerdiği tanımlama bu anlayışı tamamlar: “Bir birey, diğerlerine göre beslenmede, cinsel ve ‘lokomotor’ davranışlarda önceliğe sahipse; saldırganlıkta ve grubun kontrolünde diğer bireylere üstün ise onlar üzerinde tahakküm kurmuş demektir.”

Hiyerarşi, insan toplumlarının hemen her yerde rastlanan bir özelliğidir. İnsanlığın yazılı tarihi boyunca, “en üstteki az sayıda insan” yüksek sosyal payenin avantajlarından (kaynaklara erişim, konfor, sağlık vs.) yararlanırken “en alttaki çok sayıda insan” bunlardan mahrum kalmıştır.

Sosyal paye ya da “rütbe” karşıt karakterli iki kapasitenin gelişimine dayanır: (1) Bedel ödetme ve korku salma. (2) Topluma fayda sağlama ve karşılığında saygı görme. Etnografik çalışmalardan ve sosyal deneylerden elde edilen kanıtlar, yüksek sosyal payenin tahakküm ya da “itibar” (prestij) stratejilerinden biri vasıtasıyla kazanıldığını göstermektedir. Tahakküm ve itibar, farklı evrimsel baskılar altında gelişmiş psikolojik koşullara gönderme yapar.

Buna karşın, literatürde sosyal hiyerarşinin uzun süre tahakküm stratejisi üzerinden açıklanmış olması anlamlıdır. Kuşkusuz tahakkümün başta primatlar olmak üzere bütün sosyal türlerde gözlenen, evrimsel olarak eski bir strateji olmasının da bunda etkisi var. Gerçekten de çoğu hayvan hiyerarşisi, bireylerin fiziksel büyüklük, güç ve korkutma yeteneği temelinde sosyal paye elde etmesine dayanır. Örneğin şempanze grupları, alfa bir erkeğin korku, gözdağı ya da doğrudan saldırganlık yoluyla astlarına hakim olduğu dikey hiyerarşilere sahiptir.

Burada, son yıllarda öne çıkan ikinci stratejiden, itibardan söz edeceğiz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bir tür “tasarruftan muaf harcama kalemi” olarak tanıttığı itibar, toplumsal üretim anlamında değer atfedilen bilgi ve beceriler üzerinden saygı ve itaat görerek yüksek sosyal payeye erişmeyi ifade eder. Bu yönüyle itibar, bireyin “şahsını” çevreleyen bir “aura” ya da nur halesi değil; diğer insanların toplumsal varlıklarının üretimine katkı derecesi ile ilişkilidir.

Antropolojik anlamda itibar, sosyal ve bireysel bekayı ve nihayetinde türümüzün hayatta kalmasını mümkün kılmakla; hem bir “ürün” hem de “araç” özelliğine sahiptir. Üründür, çünkü toplumsal öznelerin gerçekleştirdiği üretim ve üreme süreçlerinin sonucudur. Araçtır, çünkü toplumsal üretime katkıda bulunan belirli davranışların öğrenilip tanınmasına; kuralların, yasakların ve yaptırımların yürürlüğe konulmasına imkân veren bir tür “teknoloji” oluşturur. Dahası, toplumsal varoluşun sürekliliği için emek ve çalışma sürecinin örgütlenmesini sağlar.

Evrimsel anlamda tahakkümden daha genç bir strateji olan itibar, tartışmasız biçimde insanlara özgüdür. Kültürel bir inşa olan itibarın fizyolojik ve genetik kapasitemizle ilgisi sınırlıdır. Evrimsel biyolog Joseph Henrich ve psikolog F.J. Gil-White’a göre, insan kültürünün gelişmesiyle birlikte doğal seleksiyon, insanları başarılı grup üyelerine katılmaya ve onları taklit etmeye yönlendiren mekanizmaları desteklemiştir. Böylece, saygı gören ve taklit edilen bireyler itibar üzerinden yüksek sosyal payeye erişirler. İtibar bu yönüyle, sadece üretimin değil “sosyal öğrenme” sürecinin de bir bileşenidir. Sosyal öğrenmeye kapalı bireyler, tahakküm temelli stratejilere daha çok eğilim gösterirler.

Sosyolojik açıdan tahakküm ve itibar, insanların toplumsal konumlarını ilerletmek için seferber ettikleri stratejileri temsil eder ve farklı davranış kalıplarını yansıtır. Sosyal psikolog Joey T. Cheng ve arkadaşlarının çalışması, hem tahakkümün hem de itibarın yeni oluşturulan gruplar içinde nüfuz elde etmek için uygulanabilir stratejiler olarak hizmet ettiğini göstermektedir.

Tahakküm, bireyin baskı, sindirme ve güç kullanarak sosyal paye elde etmesine dayalı bir stratejidir. Tahakküm bu amaçla “ittifaklar” kurmayı içerse de bireyler çıkarları için birbirlerine sırtlarını dönme eğiliminde olmakla; bu gibi ortaklıklar genellikle istikrarsızdır. Primatolog Toshisada Nishida, “sadakat dönekliği” olarak nitelediği bu durumun sosyal zekânın bireysel seçilimi için bir temel sağlamış olabileceğini öne sürmüştür.

Özetle, tahakküm, sosyal payenin başkaları tarafından özgürce bağışlanmayıp; aksine güç, korkutma, gözdağı ve cebir yoluyla ele geçirildiği ve sürdürüldüğü koşullara gönderme yapar. Buna karşılık, itibar sayesinde sosyal paye gönüllü olarak bağışlanır. İtibar, grup tarafından değer atfedilen bilgi ve becerinin grubun hizmetine sunulmasını içerir -ki bu da saygı, itaat ve nihayetinde yüksek sosyal paye getirir.

TEVAZU VE KİBİR

Her iki strateji de farklı kişilik özellikleri ve davranış kalıplarıyla karakterize edilmiştir. Çeşitli sosyal deneylerde, tahakküm stratejisi izleyen bireyler görece saldırgan, huysuz, manipülatif ve “Karanlık Üçlü” olarak adlandırılan özelliklerde (Makyavelizm, Narsisizm, Psikopati) yüksek puanlar alırken; itibar stratejisi izleyen bireylerin özgüven, kabul edilebilirlik, ilişki ihtiyacı, sosyal izleme, olumsuz değerlendirilme korkusu ve vicdani özelliklerde yüksek puan aldıkları görülmektedir.

Tahakküm ve itibarı damgalayan duygu türleri de yüksek düzeyde karşıtlık gösterir. Tahakküm odaklı davranışlar, gurur, üstünlük ve “tafralı gurur” (hubris) gibi “anti-sosyal” duygularla ilişkilidir. İtibar ise “sahici gurur”u besleyen başarı, beceri ve özgüven gibi “sosyal” duygularla ilişkilidir.

İtibarı tahakkümden ayıran bir diğer duygu da tevazudur. Kişisel başarı duygusundan kaynaklanan tevazu, lideri başarıdan dolayı grubun üyelerini kutlamaya ve takdir etmeye yöneltir.

İtibar odaklı bir strateji benimseyen liderler sevilme eğilimindedir ve genellikle grubun ve üyelerinin refahına öncelik vermekle tanınırlar. Esasen bu farklı kişilik ve duygu profilleri göz önüne alındığında, itibar stratejisini benimseyen bireylerin tahakküm stratejisini benimseyenlerden daha çok sevilmesi şaşırtıcı değildir.

HANGİSİNİ SEÇMELİ?

İzlenen strateji itibarıyla farklılaşan kişilik özellikleri, doğal olarak liderlerin sosyal gruplar ve onları oluşturan bireyler üzerindeki etkisini de farklılaştırmaktadır.

Hem baskın hem de itibarlı bireyler sosyal-siyasal anlamda “nüfuz” sahibidir. Her ikisi de toplumsal dikkati (teveccüh) üzerine çeker; saygı ve itaat görür. Bununla birlikte, astlar açısından tahakküm korku; itibar saygı uyandırır.

Baskın liderlere, tehditkâr davranışlarından emin olmak için tercihli olarak teveccüh gösterilir. “Korku”, üstlere meydan okumanın maliyetine dair tahminlerden türer ve anında itaate yol açar. Baskın bir lider “itaat” üzerinden etkili olurken itibar odaklı liderler “ikna” üzerinden nüfuz eder. Cheng ve arkadaşlarının çalışması, “sempati” (beğeni) duygusunun itibar ile pozitif; tahakküm ile negatif ilişkiye sahip olduğunu göstermiştir.

Antropolog Bernard Chapais ise her iki stratejinin başarısının da bir dizi “yetkinlik” gerektirdiğinden bahisle aksi görüşü savunmaktadır. Ona göre, yüksek sosyal payeye tahakküm yoluyla ulaşmak, bireylerin korkusunu kontrol etmeyi, silahları kullanmayı ve hasımlara saldırmak için taktikler geliştirmeyi gerektirir. Bireysel iradeye dayatılan bu tür yetkinlikler, sadece korkuyu değil hayranlığı da tetikleyerek tahakküm-itibar ayrımını bulanıklaştırır. Bu bağlamda, her iki stratejinin de farklı toplumsal gruplarda uyardığı duyguların açığa çıkarılması önem arz etmektedir.

Tahakküm, ona maruz kalanlarda nadiren hayranlık uyandırsa da özellikle rakip grubun üyelerine yöneldiğinde takdir edilebilmektedir. Nitekim sosyal psikolog Nir Halevy ve arkadaşlarının çalışması, grup dışındakilere zarar veren baskıcı uygulamaların, grup içindeki bireyler arasında -baskın lider lehine- yüksek oranda itibar algısı; düşük oranda tahakküm algısı uyandırdığını gösterdi.

Gerçekten de deneysel çalışmalar, insanların, toplumsal çatışma koşullarında -diğer gruplarla düşmanca etkileşimleri çözebilmek adına- tahakküm odaklı liderleri tercih ettiğini göstermektedir. Tahakkümcü özelliklerin (kışkırtma, kavgaya ve savaşa yatkınlık gibi) çatışmaların yönetiminde etkili olduğu düşüncesi, toplumsal çatışmanın genellikle fiziksel müdahalelere dayandığı “modern öncesi” dönemden devraldığımız bir kültürel mirastır.

Buna karşılık, yine Halevy ve arkadaşlarının çalışması, toplumsal çatışma koşullarının itibar stratejisinin değerini azalttığını da göstermiştir. Çatışma dönemlerinde bireyler, itibar temelli davranışları grup içi çıkarları baltalıyor gibi görme eğilimindedir. İtibar odaklı liderler, -güven veren başarılı iletişim tarzları nedeniyle- daha çok grup içi çatışma zamanlarında ve toplumsal barış dönemlerinde tercih edilmektedir.

SONUÇ

Tahakküm stratejisinin istikrarı, büyük ölçüde toplumsal gerilimin sistematik olarak tırmandırılmasına bağlı görünmektedir. Buna göre, baskın bir liderin, destekçilerini muhaliflere karşı kışkırtmak, bilgi akışını kısıtlamak ve toplumsal uyumu baltalamak dahil olmak üzere kendisine karşı müttefik çıkma olasılığını azaltacak taktiklere odaklanması beklenir. Böylece, bir taraftan sosyal-siyasal payesine yönelik tehditleri savuştururken diğer taraftan itibar temelli stratejilerin başarı şansını azaltabilecektir.

Keza, tahakküm stratejisi, belirli bir grubu hedef alarak kararlı biçimde uygulandığı takdirde diğer grupların hedef gruptan uzaklaşma hatta ona hasım olma eğilimini destekleyebilir. Tüm muhalif grupları eşit biçimde baskılayan bir strateji ise -aşağı konumda olmanın bedelinin meydan okumanın maliyetine ağır bastığı noktada- alfa erkeğini devirmeye yönelik ittifakları teşvik etme riski taşımaktadır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum