İstiklal Harbi'nin unutulan kahramanlarından: Derviş Paşa
Milli Düşünce sitesinde Burhanettin Şenli tarafından yayınlanan yazı: "İstiklal Harbi’nin unutulan kahramanlarından: Derviş Paşa"
Derviş Paşa yoğun ve çileli askerlik döneminden dolayı aile kuramamış kısa süren bir evlilik yaşamış ve çocuğu olmamıştır.
16 Mart 1913’te Yanya Muharebesinde esir düşmüş, sekiz ay esir olarak kalmıştır. Mekke yakınlarında Taif’i savunurken 5 Temmuz 1917 tarihinde esir düşmüş, 9 Ocak 1920’de esaretten kurtularak yurda dönmüştür. Yaklaşık 2,5 yıl esir olarak Mekke, Seydibeşir, Mısır ve Malta’da bulunan esir kamplarında kalmıştır. Ömrünün üç yılından fazla süresini esir olarak geçirmiştir.
Sadece Derviş Paşa esir olmamış ailesinden annesi, kız kardeşi ve iki erkek kardeşi de esir düşmüştür. Esir olan kardeşi Üsteğmen Ali Bey daha sonra İstiklal Harbi’nde Uşak Eşme’de şehit olmuştur. Kardeşler evlenememiştir. Bu aile dramı ve Şehit Ali Bey daha sonraki yazılarımızda ele alınacaktır.
Korgeneral Ahmet Derviş Milli Savunma Bakanı Müsteşarı iken vazife başında vefat etmiştir. Yani kurtarmak üzere her türlü çileyi çektiği memleketinde bir gün bile sefa sürememiştir. Ölümünün ardından onu çok seven silah arkadaşı Mustafa Kemal Atatürk de hakkında bir şiir yazmıştır. Bu konu da sonraki yazılarımızda ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
Şimdi bu unutulan kahramanımızın hayatını inceleyelim.
Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Ahmet Derviş Paşa’nın akrabalarından alınan bilgiye göre: Ailesi, günümüzde Yunanistan sınırları içinde kalan Selanik’e bağlı Yenice-i Vardar’da yaşamaktaydı. Aile fertleri ile yapılan görüşmede ailenin Osmanlı imparatorluğunun uç beylerinden Sartukoğullarından oldukları ve Anadolu’dan muhtemelen Konya civarından Selanik’e göç ettikleri, Kurtuluş Savaşı sonrası akrabalarının mübadele ile İzmir Bergama’ya yerleştikleri, ailede başka şehitlerin de olduğu öğrenilmiştir. Derviş Paşa, İstiklal Harbi’nde bilinen ismiyle Yarbay Derviş (Derviş Paşa) 1886 yılında Selanik Yenice-i Vardar yenicesinde doğdu.
Derviş Ahmet Paşa’nın annesi: Sıdıka Hanım, babası: Hacı Tevfik Bey’dir. Kardeşleri: M. Şehit Ali Bey, Nusret Hanım ve Mehmet Şükrü Bey’dir. Derviş Bey (Paşa) Askeri Rüştiye, Harp Okulu ve Harp Akademisi; Ali Bey Harp okulu ve Şükrü Bey Rüştiye mezunudur.
Derviş Paşa Kurtuluş Savaşı’nın önemli komutanlarından birisidir. Milli Savunma Bakanlığı arşivlerinden alınan bilgilere göre: 26 Eylül 1906’da Harp Okulunu, 26 Ağustos 1909’da Harp Akademisini mümtaz yüzbaşı olarak bitirmiştir.
Balkan Harbi’nde Yanya Muhaberesinde 16 Mart 1913’de esir düşmüştür. Yine Hicaz Tümeni Kurmay Başkanı iken 5 Temmuz 1917- tarihinde esir düşmüş, Mekke, Seydibeşir, Mısır ve Malta’da esarette bulunduktan sonra 9 Ocak 1920 tarihinde yurda dönmüştür. 26 Ocak 1920 tarihinde Anadolu’ya geçmiş ve 61. Tümen Kurmay Başkanlığına atanmıştır. Burada çok önemli bir ayrıntı var o günün şartlarında hiç dinlenmeden neredeyse yıldırım hızıyla 15 gün gibi kısa bir sürede cepheye katılmıştır. Kuvayımilliye faaliyetleri esnasında kolundan ağır yaralanmış kolu neredeyse kangren olmak üzereyken zorla doktora götürülüp tedavi ettirilmiştir.
Derviş Paşa Yarbay rütbesindeyken bir müfreze ile Konya İsyanını bastırmak için görevlendirilmiştir. Çerkez Ethem ile birlikte Anzavur isyanında başarılı çalışmalarda bulunmuştur. Burada Çerkez Ethem ile birlikte kuvvetleri birleştirerek koordineli hareket etmişlerdir. Çerkez Ethem’in en güvendiği komutanlardan birisi olmuştur.
Yarbay Derviş, Parti Pehlivan ile birlikte Manisa’nın kurtuluş tarihi olan 8 Eylül 1922 tarihine kadar kahramanca mücadele ederek canları pahasına aziz milletimize hizmet etmişlerdir Ayrıca Yarbay Derviş Akhisar Müfreze Komutanı olarak da görev yapmıştır.
Sakarya Meydan Muharebesi’nde 7.Tümen ve Büyük Taarruzda 11. Tümen Komutanlığı yapmıştır. Sakarya Meydan Muharebesi’nde göğsünden yaralanmış kısa sürede (bir gün dinlenmiştir) tam iyileşmeden birliğinin başına dönmüştür.
Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta Derviş Paşa’dan şu şekilde söz etmektedir:
” Muhterem Efendiler, Anadolu ortasında yapılan iç ayaklanmaların Yunan ordusu karşısında bulunan kuvvetlerimiz ve düzenlemelerimiz üzerinde yaptığı kötü etkiler, düşmanlarca umulan sonuçları vermedi. Savunma kuvvetlerimiz üzerinde doğrudan doğruya etken olarak, cephemizi yıkmaya yönelik davranışlarla birlikte, cepheye yakın bölgelerde de halkı ayaklandırmak, düşmanların önem verdikleri bir iş idi. İstanbul, bu konuda, öteden beri çalışmakta idi. Zeynelabidin partisinin Konya ve dolaylarında neden olduğu ayaklanmalar, sonunda 1920 senesi Ekiminin başlarında ortaya çıktı.
Delibaş adında, bir haydut, beş yüz kadar asker kaçağını başına topladı. 2/3 Ekim 1920 gecesi Çumra’yı bastı. 3 Ekim sabahı da Konya’ya girdi ve hükümeti ele geçirdi. Konya Valisi bulunan Haydar Bey ve Komutanı Avni Bey (Meb’us Avni Paşa’dır) Konya’da bulunan az sayıda asker ve jandarma ile Alaattin Tepesinde ayaklananlara karşı, anılmaya değer bir kahramanlıkla savunma yaptılar. Ama ayaklananların çokluğu ve her yönden saldırmalar karşısında ayaklananların eline düştüler.
Aynı günlerde Beyşehir ve Akşehir ilçelerinde de, görevli olarak dolaşan askerî heyetlerimizin oralardaki ayaklananlar tarafından görev yapmaları önlendi. Ilgın ilçesinin Çekil köyü yakınlarında toplanan üç yüz kadar haydut da öğüt vermek için gidenlere ateş etti. Konya güneyinde Karaman ilçesinde de ayaklananlar yığınak yapmaya başladı. Sultaniye, ayaklananların eline düştü.
Efendiler, bu ayaklanmalara karşı, Afyon’dan ve Kütahya’dan gönderdiğimiz Derviş Bey (Kolordu Komutanı Derviş Paşa’dır) komutasındaki kuvvetler Konya kuzeyinde, Meydan istasyonu yakınlarında asilerle karşılaştı. Ankara’dan da bir atlı alayı ve bir dağ topu ile o zaman İçişleri Bakanı olan Refet Bey komutasında gönderilen kuvvet, Meydan İstasyonundan ilerleyen Derviş Bey kuvvetiyle birleşti. Adana cephesinden de bir kuvvet Karaman’a doğru yola çıkarıldı.
Konya üzerine yürüyen kuvvetler, ayaklananlarla birkaç çatışmadan sonra 6 Ekim 1920 de Konya’yı asilerden kurtardı. Oradan kaçan ayaklananlar, Koçhisar, Akseki, Bozkır ve Manavgat yönlerine gittiler.
Ayaklanma bölgesinde, asileri tepelemeyi başaran kuvvetlerimiz, Bozkır, Seydişehir ve Beyşehir’i de ayaklananlardan temizledi. Her tarafta, ayaklananların döküntülerinin bir bölümü bize sığındı, bir bölümü de Antalya ve Mersin’e doğru kaçtı. Delibaş, Mersin bölgesinde Fransızlara sığındı.
Ayrıca, Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta Çerkez Ethem kuvvetlerinin canlarını Refet Paşa’ya borçlu olduklarını onun kuvvetleri geç kullanması yüzünden imha edilemediklerini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: ” Refet Paşa, muharebeye seyirci kalmak suretiyle büyük bir fırsatı kaçırdı; Ethem’in ve kuvvetlerinin geri çekilmesine elverişli bir durum yarattı. 14’üncü günü emri altında bulunan bütün süvari kuvvetlerini Süvari Tümen Komutanlarından Derviş Bey’in (Kolordu Komutanı Derviş Paşa’dır) emrine vererek, onu, Ethem’in takibi ile görevlendirdi. Derviş Paşa, Afşar’da, özellikle Gediz’de Ethem kuvvetlerinin gerilerine doğru, geceleri de yürümek suretiyle indirdiği korkunç darbelerle Ethem, Tevfik ve Reşit kardeşleri sersemletti. Kuvvetlerinin toplanmasına zaman bırakmadı. Derviş Bey, Ethem ve kardeşlerini 14 Ocaktan 22 Ocak’a kadar dokuz gün nefes aldırmaksızın durmadan takip etmiştir. Sonunda, bütün Ethem kuvvetleri esir edilmiş; yalnız Ethem, Tevfik ve Reşit kardeşler yeni bir görev almak üzere düşman ordugâhına kaçabilmişlerdir.” Burada şunu eklemek gerekiyor: Ethem ve Derviş Paşa Anzavur ayaklanmasının bastırılmasında birlikte savaşmışlardır. Bu nedenle, Çerkez Ethem’in en güvendiği komutanlardan birisi olan Derviş Paşa, Ethem Yunanlılara katılmadan evvel son mektuplaştığı komutandır. Derviş Paşa Çerkez Ethem’i ikna etmek için çok uğraşmıştır. Çok sayıda karşılıklı mektup yazmışlardır. Derviş Paşa’nın yazdığı son mektup Çerkez Ethem’e ulaşamadan Ethem çoktan Yunanlılara katılmıştır…
Derviş Paşa: 1911 — 1912 Osmanlı-İtalyan Harbi, 1912 — 1913 Balkan Harbi, 1914 — 1918 Birinci Dünya Harbi, 1919 — 1922 İstiklâl Harbi’ne (26 Ocak 1920 tarihinden itibaren) katılmıştır. 1914’te Binbaşı, 1921’de Yarbay, 1922’de Albaylığa yükselen Ahmet Derviş, 1926’da General ve 1930’da Korgeneral olmuş, 1’nci Kolordu Komutanlığında ve Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarlığında bulunmuştur. 3 Ocak 1932’de Askeri Yargıtay üyeliğine atanmış fakat hastalığı nedeniyle 17 Ocak 1932’de vefat etmiştir. İstanbul Zincirlikuyu mezarlığında gömülü idi. Naaşı 29 Kasım 1988’de Ankara’da bulunan Devlet mezarlığına nakledildi.
1934 yılında İran Şahı Pehlevi, Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Atatürk İran’dan bugün Nahcivan’a ve Türk dünyasına uzanan sınır uzantısını İran’dan bir kısmını Toprak değişimi bir kısmını da parasını şahsi servetinden ödeyerek satın almış ve Türk devleti ile Türk dünyasına armağan etmiştir. Bugün Türk dünyasıyla karayolu ve bağlantısı sağlayacak bu kara parçası Atamızın bir eseridir. Atatürk bu nedenle İran Şahının bu gezisine çok önem vermiştir. İran Şahı ile İzmir’e giderken Afyonda konaklamışlardır. Bugün Afyon orduevi içerisinde koruma altında bulunan Zabit (Subay) yurdu binası da Ahmet Derviş Paşa orada görevli iken inşa edilmiştir.
Afyon’un Şuhut ilçesinden Hacı Mahmut Ağa tarlasında çalışırken bir mermer lahite rastlar. Yetkililere haber verir. Arkasından Birinci Dünya Savaşı çıkınca Lahit üzeri örtülerek orada bırakılmıştır. 1930 yılında bölgede arkeolojik çalışmalar yapan Amerikalı Backler (Profesör, Oxford Üniversitesinde çalışır) ve Kalder isimli şahıslar Lahitin yanına gelip etrafını kazdırmış ve fotoğraflarını çekerek durumu Milli Eğitim Bakanlığı’na bildirmişler fakat bir cevap gelmediğini görünce Lahitin üzerini kapatarak oradan ayrılmışlardır. İstanbul da görevli Müzeler Asarı Atika Umum müdürü Aziz Ogan 1930 yılında Afyon’un Şuhut ilçesinde bulunan Şuhut Lahiti’ni Ankara’ya taşımakla görevlendirilmiştir. İstasyonda tesadüfen Kalder’i görmüş ve bilgi almıştır. Eskiden tanıdığı Bakler Aziz Bey’in Lahit için oraya geldiğini öğrenince ona bir mektup yazarak Lahitin taşınmasının çok zor olduğunu, Lahitin yollar bozuk olduğu için taşırken zarar göreceğini bu nedenle bu kıymetli eserin yerinde bırakılmasının daha iyi olacağını tavsiye etmiştir. Aziz Ogan beş altı ton ağırlığı olan lahitin mevcut imkanlarla taşınmasının neredeyse imkansız olduğunu tespit etmiştir. Yollarda yaptığı incelemede de yolun mevcut haliyle taşımaya izin vermeyeceğini tespit etmiştir.
Aziz Ogan, bu tarihi ve arkeolojik açıdan çok büyük bir hazine olan Şuhut lahitini kesinlikle orada bırakmak istememiştir. O sırada Afyon’da görevli olan 1. Kolordu Komutanı Korgeneral Ahmet Derviş’i ziyaret etmiştir. Görüşmede durumu anlatarak yardım istemiştir. Derviş Paşa çok candan davranarak olayla yakından ilgilenmiştir. Derviş paşa bu taşıma işlemi için gereken malzemeler ile Caraskal’ı hemen vermiştir. Ayrıca Taşınma olayının koordinesi için İstikham subayı Zabit Bey ve taşımada kullanılacak askeri kamyonu Şuhut’a gönderdi. Afyon Valisi Fahreddin Bey ve Milli Eğitim Müdürü Talat Bey’de çok yardımcı oldu. Kamyonun geçeceği iki köprü yoğun bir çalışma ile kısa sürede kuvvetlendirilerek tamir edildi. Bir hafta gibi kısa bir sürede Şuhut Lahiti Afyon tren istasyonuna getirildi ve oradan trenle Ankara’ya sağlam olarak getirildi. Ankara’da Ogüst anıtının önündeki bahçeye konulmuştur.
Afyon’un, Şuhut’un, lahit’in ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin peşine düşmeden önce ve yeri gelmişken, şu ana kadar edindiğim bilgiler ışığında, lahdin 1930 yılının Haziran ayında Ankara’ya getirildiği ve sergilenmek üzere bir açık hava müzesi misali yerleştirildiği (Hacı Bayram Camii ve civarıdır) öğrenilmiştir. Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde çalışan Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi uzmanı Sayın Belma Kulaçoğlu “O lahit, Afyon Şuhut’ta bulunan ve Arkeoloji literatürüne ‘Şuhut Lahti’ olarak giren lahittir ve bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin İdari Binasının avlusundadır.” demiştir.
Derviş Paşa İstiklal Harbi’nde yaptığı hizmetlerin yanında çalıştığı Afyonkarahisar’da çok sevilmiş ve iz bırakmıştır. Afyon’da bir Mahalleye ve Askeri lojmana da ismi verilmiştir. Ayrıca İstanbul Beyoğlu ilçesi Asmalı mescit mahallesinde de bir sokağın ismi Derviş Ahmet Paşa’dır. Ahmet Derviş Paşa’nın nezdinde unutulan tüm unutulmaz kahramanlarımızı saygı ve rahmetle anıyorum.
KAYNAKLAR:
Burhanettin Şenli, Milli Mücadele’de Eşme (1919-1922), Ankara 2019
Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya dergisi Sayı II, Temmuz 1934, İstanbul
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, 1981 Ankara
Levent Civelekoğlu Eski bir Ankara fotoğrafının peşinde, az bilinen bir Roma Lahdinin serüvenine eşlik… https://lcivelekoglu.blogspot.com/2020/01/eski-bir-ankara-fotografnn-izinde-az.html
Muammer Sakaryalı, Araştırmacı Yazar (Çok kıymetli Bilgiler vermiştir.)
İl yayın yeri:https://millidusunce.com/misak/istiklal-harbinin-unutulan-kahramanlarindan-dervis-pasa/
FACEBOOK YORUMLAR