İrem Kozen: HAYALDE KALANLAR
HAYALDE KALANLAR
Bir nefes kadar yakınmış ölüm hem de gökyüzü kadar uzak. Şans mıydı yoksa kader mi bilmiyorum ama hak ettiği şey sanki bu değildi.
Bilseydi annesi bırakır mıydı yalnız başına, bilseydi arkadaşları sarılmaz mıydı doya doya...
18 yaş... Hayatın baharı... Umutlar... Hayaller...
Gülmek eğlenmek varken üzerine toprak atmakta nereden çıktı? Bir gün evvel üniversite hayalleri kurarken bugün uğurlandı son yolculuğuna. Nasıl bir kaderdi, nasıl bir imtihan? Yarın öleceğini bilmeden nasıl da hayalleri vardı?
Dün yumuşacık yatakta uyurken şimdi musalla taşında...
Bugün baktım da yolun oradaki sokak lambasının altı bomboştu. Bir gölge eksilmişti.
Aslında yemeklerin de tadı yokmuş bir algı yanılmasıymış. 18 yaşında bir çocuk dünyadan gittiyse ne yemeklerin tadı varmış ne de hayatın...
Bir annenin yavrum diye attığı çığlıkları duyduktan sonra uyumakta çok zormuş.
Bir an dışarı çıkınca çocuğunun yerde çırpınmasını izlemek, bir gün önce okula gönderirken şimdi kabrine ziyarete gitmek bu acının tarifi olur mu bilmiyorum.
Yarına dair plan kurmamak gerekiyormuş yarın görüşürüz diyip merhaba görüşememek varmış.
Bazen 60, bazen 30, bazen de işte 18 yaşında denk geliyormuş insana. Şimdi şu dizeler açıklar giden çocukluğumuzu
(...)
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediği.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
N'eylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
MEKANIN CENNET OLSUN ERCAN ŞANAL
İrem Kozen
11.10.2019 Cuma
FACEBOOK YORUMLAR