İran'ın Türk Kimliğiyle Mücadele Stratejileri - Enver Zarif
İran siyasi sınırları içerisinde kalan Güney Azerbaycan sorunu İran’ın uzun zamandır gündeminde olan bir meseledir. Güney Azerbaycanlı Türkler, bu sorunun bir etnik bir mesele olduğunu; İran muhalefeti –yani muhalif Farslar bunun salt politik sebeplere dayanan bir rejim sorunu olduğunu, İran hükümeti ve hükümete bağlı basın ise tahmin edileceği gibi böyle bir sorun olmadığını iddia etmekteler.
Peki böyle bir sorun var mı?
Elbette bununla ilgili tarafların bir çok tezleri var. Zaten İran rejiminin de en büyük temennisi bu meselenin sade, basit ve gerçek temellerde kalmayıp çarpıtılıp sulandırılarak daha karmaşık bir hale gelmesi. Zira rejim, Türklerle başının büyük belaya gireceğini sezmiş ve önlem almakta. Bu da Türklerin etnik bir sorun hale dönüşmeye başladığının bir ispatı. Peki nedir Türklerin milli duruşlarına karşı uygulanmakta olan önlemler? Satır satır bu stratejik önlemleri ve nasıl uygulandığını inceleyelim.
Önlem 1: Yoksulluk, Şiddet ve Terör
İran’da, Kürt milliyetçiliği ideolojisiyle kurulan irili ufaklı terör örgütleri vardır. Bunlardan bazıları: PDKİ (Partî Dêmokiratî Kurdistanî Êran - İran Kürdistanı Demokrat Parti), PJAK (Partiya Jiyana Azad e Kürdistane - Kürdistan Özgür Yaşam Partisi), PAK (Parti Azadi Kürdistan - Kürdistan Özgürlük Partisi) bu örgütler, İranlı Kürtler’den militan devşirmektedir. Bazılarının İran istihbratıyla ilişkisi olduğu İran basınında gündem olmuşsa da alel acele bu tür haberler yayından kaldırılmış, yasaklanmıştır. Çoğunlukla Güney Azerbaycan üzerinde faaliyet gösteren bu örgütler, Güney Azerbaycan halkına uyguladığı terörle “tek çare devlet” yanılgısını halk arasında yaygınlaştırmaya hizmet etmektedir. Zorunlu askerlik kapsamında hiçbir profesyonel askerlik deneyimi olmadan bu tür örgütlerin güçlü olduğu riskli bölgelere gönderilen Güney Azerbaycan gençleri teröristler tarafından şehit edilmekte, bu da İran rejiminin sahte bir ‘ortak düşman’ algısını yaymasına sebep olmaktadır.
Aynı şekilde şiddet de İran rejiminin beslendiği güçlü bir kaynaktır. Bunun son örneğini de geçtiğimiz günlerde yaşadık. İran’ın Ermenistan’a silah satışını protesto etmek için toplanan Güney Azerbaycanlı Türklere rejim plastik mermilerle saldırmış, sonrasında gözaltına alınan Türkler karakolda işkence görmüşlerdi. Buraya kadarı her anti demokratik tiranlıklarda görülebilecek şeyler olsa da işkenceye uğrayan Türklerin adli tıp raporu alamaması, rejimin bütün kurumlarıyla Türklere karşı şiddeti desteklediğinin ispatı niteliğindedir.
Ekonomi konusu da rejimin taktiksel bir silahıdır. Geçtiğimiz günlerde dolar 30 Tumen’i aşarak rekor kırdı. İşsizlik ise üst düzey boyutlarda seyrediyor. Bahsi geçen, 'Ermenistan’a silah satışı konusundaki protestolara niçin katılmadın', sorusuna İran Türklerinin en sık verdiği cevap da ekonomiktir: “Maaşımla ailemi bile doyuramıyorum. Devlet beni fişlerse işten attırır aç kalırız”. Nükleer silahlar üreterek ve Yemen, Suriye, Lübnan gibi ülkelere terör ihraç ederek çoğu ülke tarafından ambargoya uğrayan İran rejimi ise geri adım atmıyor. Bunun da başlıca sebebi ise halkı birincil ihtiyaçlara zorlayarak halkı yardıma ve dolayısıyla devlete muhtaç hale getirme politikası diyebiliriz.
Önlem 2: Demografik Savaş
Önceki yazıda bahsettiğim gibi, İran’ın en az %40’ı Türktür. Fars nüfusu bütün asimilasyon politikalarına rağmen ülke nüfusunun %50’sinden daha düşük oranda kalmıştır. Bu yüzden iddialı bir bağımsızlık istenci en yüksek olan etnik grup Türklerdir. Türklerin bağımsızlık istencini ve Türk demografisini kırmak için İran, sürekli bir savaş vermektedir. Kürtleri, Tebriz gibi Türk direnişinin kalesi olan şehirlere yerleştirerek bölgede demografik bir değişiklik yapmak istemektedir. Elbette bu, ilk duyulduğunda ırkçılık niyetiyle yapılmayan, yalnızca Güney Azerbaycan Türklerine karşı yürütülen bir savaş gibi gelebilir ama durum böyle değildir. Politik bir direniş bulunmayan, Türkmenistan sınırında yaşayan Türkmen şehirlerine de çok sayıda Kürt teşviklerle göç ettirilmektedir. İran’da etnik temelli bir nüfus sayımı olmadığı için kaç Kürt ve Fars’ın bölgeye yerleştirildiği bilinememekle birlikte bu politikanın varlığı halk tarafından kesin olarak dillendirilmektedir.
Önlem 3: Muhalefet Asimilasyonu
İranlı muhaliflerin önemli bir kısmı İran İslam Devrimi ve sonrasındaki süreçte büyük acılar yaşamış, bazen idam edilerek öldürülmüş bazen kaçarak ülkelerinden ayrı yaşamak zorunda kalmışlardır. Buna rağmen İran muhalefeti; Türklerin isteklerini tıpkı rejim gibi görmezden gelmekte, muhalif bazı tanınır yazarlar “Siz İranlısınız Azerbaycan-Ermenistan savaşıyla değil kendi ülkenizin sorunlarıyla ilgilenmelisiniz” şeklinde çıkışlarla Türklere duyulan fobinin politik değil etnik bir mesele olduğunu –aksini iddia etseler bile ispatlamışlardır. İran muhalefeti İran’ın bütün sorunlarının rejim kaynaklı olduğunu iddia ederken takındığı tavırla bir şekilde iktidar değişikliği gerçekleşse bile Türklere rejimden daha fazla baskı uygulayacaklarını da gözler önüne sermiştir. İran muhalefetinin Türklerin varlığı ve istekleriyle barışamaması ve ırkçı saplantıları rejim tarafında iyi bir gelişme olarak karşılanmakta. Çünkü İran muhalefeti ne kadar Türk’ü ikna edip İranlı bir muhalif yaparsa 100 yıllık asimilasyon politikası o kadar işlevini yerine getirmiş olacaktır. Çünkü unutulmamalı: İran için muhalefet ikincil bir tehdit; milli şuur sahibi bir Türk ise birincil bir tehdittir.
Kaynak: ASASMEDYA - Haberler
FACEBOOK YORUMLAR